Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Buluşma noktası

Buluşma noktası

Beyaz araba, 2009 yılının ilk günlerinde Almanya'daki fabrikadan çıktı.

Dumanı üstündeyken, pırıl pırılken, nakliye kamyonlarına yüklendi; Türkiye'ye doğru yolculuk başladı.

Tam Bulgaristan üzerindeyken, tır şoförü, kim bilir kaçıncı defa kendi kendine konuştu ve "Ulan dedi, kim bilir kimler binecek bu araçlara!"

İstanbul'daki ithalatçı firma, çok öncesinden satışı gerçekleştirmişti.

Müşteri parayı yatırmıştı, teslimat için birkaç hafta sabırla bekledi.

*

Telefonla arandığında sevinçle yerinden fırladı.

Heyecanlı bir gündü.

İlk sıfır arabasını alacaktı.

Koltukların naylonlarını çıkarmayanlara sinir olduğunu hatırladı.

"Adamlar haklıymış yahu" dedi.

Mis gibi kokuyordu arabanın içi.

Koltuklar tertemizdi; kirlenmesine gönlü razı gelmezdi ama çabucak kılıfları çıkardı.

Kendiyle çelişmeyi göze alamazdı.

Anahtarı ve ruhsatı alıp besmeleyle kontağı çevirdi.

Evine gitti.

Çoluk çocuğuyla arabaya doluştular, kutlamak için Boğaz'a gittiler; çaylar her zamankinden çok daha nefisti.

*

Ertesi gün kurban kesip arabanın plakasına kanını sürdüler.

Bir parmak da sahibinin alnına çalındı kurbanın kanından.

"Allah kaza bela vermesin, hayırlı yolculuklar nasip etsin" diye dualar edildi.

Konu komşuya, tanıdıklara, fakirlere dağıtıldı kurbanın eti; onlar da "hayırlı olsun" dediler.

*

Siyah araba da aşağı yukarı aynı macerayı yaşadı.

O da 2006 senesinde Japonya'da üretildi.

Önce Afrika'ya gidecekler listesindeydi.

Bir değişiklik oldu ve Türkiye filosuna eklendi.

Ankara'da bir memur satın aldı ilkin.

Birkaç sene kullandıktan sonra Amasya'da bir esnafa sattı.

Amasyalı fazla tutmadı elinde.

Samsunlu bir öğretmen arkadaşına devretti.

Öğretmen senelerce kullandı.

*

Her iki araba da seneler boyunca on binlerce kilometre yol yaptı.

Bakımları aksatılmadı, ara sıra ufak tefek kazalar olduysa da pasta cilayla, iki tıktıkla halledildi.

Tatillere gidildi o arabalarla, memleket yolları inletildi.

Sünnet arabası da oldular, gelin arabası da.

Hastaneye gidildi, kabristana gidildi.

Hayatta iyi gün de kötü gün de görülüyordu.

Hepsi bizler içindi.

*

Bir gün o iki arabanın yolları bir noktada kesişti.

Hem de çok fena bir şekilde.

İkisi de aynı noktada buluştu ve kötü bir kaza sonucu ikisi de hurdaya çıktı.

Hata Alman'da mıydı, Japon'da mıydı, mühim değil.

Zaten mevzu o değil.

*

Siyah ile beyaz birleşince, derler ki 'gri' ortaya çıkar.

Yalan.

O gün, o noktada, kırmızı oluştu; bol kırmızı.

Kan kırmızısı.

Yol kırmızıydı, arabalar kırmızıya dönmüştü.

*

Beyaz araba Almanya'daki, siyah araba Japonya'daki fabrikaların üretim bandından çıktıklarında, sahipleri onları satın aldığında, mutluluk ve sevinçle direksiyona kurulduklarında, hiç akıllarına gelir miydi günün birinde kaza yapacakları?

İkisinin de yıllar boyunca gittikleri yollara harita üzerinden farklı renklerde birer çizgi çekilse, belki evvelce de yollarının buluştuğu görülür.

Belki birkaç defa bile karşılaşmışlardır, kim bilir!

Ama işte o gün ikisinin de son günüydü.

Kimin, kiminle, nerede, ne zaman ve nasıl buluşacağı belli mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi