Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Sayın Kılıçdaroğlu, nereden çıktı bu ayı?

Sayın Kılıçdaroğlu, nereden çıktı bu ayı?

CHP’de yine bir kurultay, yine bir kurultay.


Kurultay denilince ne hikmetse akla hep CHP gelir, tabii ardından kavga-dövüş, sövüş! Ve ardından açılan iptal davaları... “Sen mi daha çok oy aldın, ben mi” kavgası...


Kavga bu partinin genlerinde var. Zira önce milletle kavgalılar, ardından kendileri ile kavgalılar. O bozuk yapı içide ya vicdanınızı paketleyip kaldıracaksınız ve kavganın bir tarafı ve parçası olacaksınız ya da CHP parti meclisi eski üyesi Savcı Sayan gibi yüreğinizin sesini dinleyip kavruk bir Anadolu delikanlısı olarak bünyenin dışına atılıp kanal kanal dolaşarak içinizi soğutacaksınız. Çünkü bildiğiniz ve partinizi selamete götürecek şeyleri söylemek için partinizin yetkili kurullarının kapısı size kapalı olacak. Yani çaresizlikten o yollara düşeceksiniz.


Savcı Sayan’ı TV kanallarında dinledikçe bir yandan “İyi ki bu adam CHP’nin başına değil, bu partiye müthiş bir ivme kazandırır” diyorum. Diğer yandan yüreğimin derinliklerinden bir ses kulağıma şunları fısıldıyor “Senin derdin CHP’nin dinle kavgalı, milletle kavgalı olmaktan çıkarılması değil mi? Al sana bir şans!” Bu sese de yürek dolusu “Haklısın” demekten de kendimi alamıyorum. Ben içimde yaşadığım bu gel-gitlerle uğraşırken CHP parti meclisinde değişim ve dönüşüm başlıyor. Bence en renkli sima Üsküdar eski Müftüsü İhsan Özkes. Sayın Özkes, siyasette bütün kuralların kendisinin kazanabilmesi için konulmuş ilkeler olduğuna inanan bir müftü. Üsküdar günlerinden iyi tanışırız, ne ilkeli(!) bir kişilik olduğunu iyi bilirim. Her partiye çok rahat üye olabilecek kadar geniş çerçevelidir. Meclise cemevi açılmasından tutun da, kürtajın serbest olmasını savunacak kadar, Kur’an-ı Kerim ve siyerin okullarda seçmeli ders olmasına bile bir emekli müftü olarak karşı çıkmak gibi 1940’ların tipik CHP’lisinden daha CHP’li olabilen bir muhterem! Bu kelimeyi yanlış kullandığımı mı düşünüyorsunuz, olabilir, ben bazen yanlış da yaparım.


Efendim CHP İhsan Özkes’ten sonra ikinci bombayı patlattı

 
Bundan sonra CHP evlerin kapılarını çalıp, çocuklara oyuncaklar dağıtacakmış. Kötü bir AK Parti taklidi ile karşı karşıya olduğumuzu hemen anlıyoruz. Zira sadece oyuncak dağıtmakla iktidar olunsa partiler TIR’lar dolusu oyuncak dağıtırlardı. Bu oyuncak işi siyasetin çok küçük bir parçası. Önce keşkül ya da sütlaçı yapacaksınız, oyuncak dağıtma işi ise onun üzerine serpilen tarçın gibi bir şey. Sizin millete sunduğunuz tabakta sütlaç yok ki; kan, gözyaşı, acı var! Geçmişinizle yüzleşin hele bir, reddi miras yapın. Ahır yaptığınız, meyhane, bar, pavyon yaptığınız camilerde sabahlara kadar gözyaşı dökünüz, tövbe istiğfar ediniz, ezanı jandarma dipçiği ile Türkçe okuttuğunuz minarelerin şerefelerinde ağlayınız, sonra İstiklal Mahkemeleri’nde bigünah olarak darağacına çektiğiniz İskilipli Atıf Hoca’ların, Erzurumlu Şalcı Bacı’ların mezarlarını gözyaşlarınızla sulayınız, onlardan ve onlar gibi astığınız binlerce günahsız insanın ruhaniyetinden istimdat ediniz. Doğrusu Sayın Kılıçdaroğlu sizin yerinizde olmayı asla istemem. Zor dostum zor, işiniz gerçekten zor, AK Parti’yi taklit etseniz de zor. Zira sadece kötü bir kopya olarak kalacaksınız. Biliyorsunuz taklitler aslını yaşatırmış. Siz taklit yaparken bile falsolusunuz.



Düşünsenize çocuklara dağıtacağınız oyuncaklar bile tuhaf bir kafanın ürünü. Altı oklu ayıcıklar! Sahi ayı dağıtmak nerden aklınıza geldi? Ayı ve CHP, açık konuşunuz, bununla ne mesaj vermek istiyorsunuz? Bir başkası “CHP, ayılı oyuncaklar dağıtsın” dese mahkemeye verirsiniz de!
Sahi, nerden çıktı bu ayı?



“Allah namazınızı kabul etsin” diyen seccadeler


Müslümanlara yönelik promasyon eşya üretenler, bilhassa uyanık Çinliler ve Japonlar gittikçe işin suyunu çıkardılar. Efendim son günlerde iki ürünün televizyonlarda reklamı dönüyor. Birincisi bardağı kaldırıyorsunuz, su içeceksiniz, bardak “Bismillahirrahmanirrahim” diyor. Su içtiniz bardak bu defa “Elhamdülillah” diyor. Bazı safdil Müslümanlar da “Aaa ne güzel, çocuklarımıza besmele öğretmek için kim bulumşsa ne güzel bulmuş” diyerek oltaya takılıyor. Demek ki bu bardak icat edilinceye kadar büyükler çocuklarına besmele ile su içmeyi ve ardından “‘Elhamdülillah” demeyi öğretemiyorlardı. Bu bardak olayı pis bir istismardır ve Diyanet İşleri Başkanlığı tüm Müslümanları uyarmalıdır. Zira bu pazarın büyük olduğunu keşfeden Çinliler ve Japonlar bunun ardından namazın ardından “Allah kabul etsin” diyen seccade yaparlarsa şaşırmayın. Ya da sizin yerinize “Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahüekber” diyen tesbih satışları başlayabilir. Bu pazara sürülen ikinci tuzak ürün ise bir hap. O hapı yutunca orucunuz sırasında hiç acıkmıyorsunuz. Bu şeytanın bile aklına gelmeyecek bir oyundur. Oruç tutarız ve acıkırız, yine de yemeyiz, nefsimize hakim oluruz. Bu durum oruç ibadetinin özelliklerindendir. Bu şeytani tuzaklara karşı Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere tüm alimler, hocalar ve kanaat önderleri görevlerini yapmalı ve halkı uyarmalıdır. Ayrıca sırf para aşkına bu reklamları yayınlayan ve İslami hassasiyet sahibi olduklarını bildiğimiz TV kanallarını da izleyiciler uyarmalıdır. Ve dahi onlar bu tip bir uyarıya muhatap olmadan bu reklamların yayını durdurmalıdır.



Bizim yerimize bardaklar besmele çekecekse ve haplar oruç tutacaksa biz neyiz Allah aşkına!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi