Bir büyük Türk yalanının sonu geliyor!
Sivas davası kaçıncı büyük Türk yalanı?
Bu yalan hepimizin gözlerinin önünde teşekkül etti. Geçmişin, tarihin efsanesi, masalı, martavalı filan değil...
SODEP (CHPnin takma adlı versiyonu olan parti) ortaklı bir iktidar zamanında, SODEP genel başkanı ve Başbakan yardımcısı 2. İnönünün tayin ettirdiği bir valinin yönetimindeki Sivasta kanlı olaylar cereyan etti...
Apaçık ağır tahrik vardı ve bu ağır tahrik ülkenin gelmiş geçmiş en ünlü ajitatörlerinden biri tarafından pervasızca yapılıyordu. Yani perşembenin gelişi çarşambadan belli idi.
Hükümet, hükümetin valisi olaylara kolluk kuvvetlerini müdahale ettirmedi...
Sivasta olaylar başladı ve bitti! Herkesin ve hükümetin gözü önünde. Ağır tahrikçi, tereyağından kıl çeker gibi hadiselerin dışında tutuldu. Dâvanın hiçbir safhasında adı geçirilmedi.
Aziz Nesinsiz bir Sivas davası olabilir miydi?
Oldu! İktidar ve hukuktaki mezhebçi cunta bunu boşluk bırakmadan yaptı.
Sivas Türkiyede Alevilerle Sünniler arasında sonuçları uzun vadede devşirilecek bir yırtılma meydana getirmek maksatlı bir provokasyondu.
Bir otel yakıldı, insanlar öldü (aleviler değil sadece, alevi olmayanlar da). 19 yıldır her yıl gündeme getirilen bir tahrik unsuru böylece tarihe geçirilmiş oldu.
Tabiî bu işin bir de mahkeme safahatı var...
Mahkeme ağır baskılar altında kararını verdi. Bu karar yine de Yargıtayı tatmin etmedi!
Daha ağır ceza verin! talimatıyla karar bozuldu!
Bu arada hâkimler değişmişti. Yeni mahkeme reisi, geçenlerde açıklama yaptı: Bizden önceki mahkeme heyetinin aldığı kararların birçoğuna katıldık. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun daha fazla ceza isteğine direnemedik.
Hakimler vicdanları ile Yargıtay arasında kalıyorlar.
Vicdan ne ki! Emir demiri keser!
33 idam ve başka ağır cezalar...
Hakikat böylece örtüldü.
O örtülü hakikat perdesini gazetemiz Yeni Akit aralamak için bir adım attı. Ne yaparsanız yapın, hakikat hakikattir. Sürgit gizli kalmaz. Bir yerden patlak verir...
19 yıldır bilinen, kulaktan kulağa yayılan, yazılan, çizilen, konuşulan bir hakikatten bahsediyoruz.
Sivasda ölenlerin bir kısmının kurşunla öldürüldüğü hakikati, Sivas Davası efsanesini yerle bir ediyor.
Haber yayınlandıktan sonra Osman Özsoy hoca yazdı: Eski bir CHPli bakan bana anlattı bu hakikati diye. Hoca zerafetinden adını vermedi o bakanın. Fakat o bakan kimdir, herkes biliyor!
Sivas olaylarına silah kullanıldı. Kim-kimler kullandı?
Yangını yetersiz bulan ve ille de alevileri öldürmek isteyen Sivas ahalisi mi?
O günlerden beri kulaklarımızda iz eden bir bilgi bu: Bir solak sazende silah kullandı! (Onun adını da, Yeni Akitin bu haberini dava konusu yapmak isteyen avukatlar açıklayıvermişler, sağolsunlar! Biz yine de yazmayacağız.)
Yeni Akit, Sivas olayları ile ilgili resimleri yayınladıktan sonra, hakikatin daha fazla ertelenmesi mümkün değil.
Mutlaka bu konu yargının önüne gelecek. Eninde sonunda, mezarlar açılacak ve hakikat arayışına son nokta konulacak. Bu böyle iken, Yargıtay baskısı ile ağır cezalar vermek zorunda kaldıklarını açıklayan hakim de, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonuna çağrılmış.
Hakim bu andan sonra susacak mı? Daha fenası, sözünü geri alacak mı? Yok ben öyle dememiştim, sözlerim çarpıtıldı diyecek mi?
Hakikat kuşatması altında hâkimin vicdanını daha fazla bastırması mümkün değil.
Sivas davasında hakikata ulaşılırsa ne olacak?
Düzmece hakikat üzerine bina edilmiş tezler yerle bir olacak.
Bu tezlerden beslenen husumetin dayanağı kalmayacak. Dayanaksız kalan Sivas rantı devşiricileri istismar edecek en kıymetli malzemelerinden mahrum kalacak!
Yeni Akite bu kadar kızmaları boşuna değil!
Ziya Paşa üstadımız ne buyurmuş: Rencide olur dide-i huffaş ziyadan! (Gece kuşu, yarasanın gözleri aydınlıktan rahatsız olur)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.