Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Anneme CHP'li olduğumu söylemeyin,o beni hâlâ ülkücü sanıyor

Anneme CHP'li olduğumu söylemeyin,o beni hâlâ ülkücü sanıyor

Bilenler, başlığın Seguela’dan araklama olduğunu anlamışlardır.

Fransız reklamcı Jacques Seguela’nın bir kitabının başlığı, “Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin, O Beni Genelevde Piyanist Sanıyor”dur ya; biz de başlığı ondan uyarladık.

***

Bizim Ülkücülere de bir hâl oldu…

Kavram ve teorik işlemesi bana ait olan “Bağımsız Ülkücüler” var… Bunlar, o kadar bağımsız ki, birbirleriyle bile organik bir bağları yok… Çoğu yazar-çizer…

Bir de “partizan Ülkücüler” var… Bunlar kendilerine en yakın siyasi partinin şemsiyesinde siyaset yaptıklarından, bunlara “partizan Ülkücü” demek, daha doğru.

İşte bu partizan Ülkücüler bi tuhaf…

Hepsi sıkı partizan cumhuriyetçi.

Hepsi süzme Kemalist…

Hepsi sıkı birer ulusolcu… (Yanlış yazmadım: ulusolcu)

Hepsi 28 Şubatçı…

Hepsi “düşmanımım düşmanı dostumdur” ilkesizliğine müstağrak…

Hepsi metamorfoz geçirmiş ve birer MHP görünüşlü CHP’li olmuşlar.

1990’lardan sonra dünya çoook değişti. Bu arada, partizan Ülkücüler de bir değişim sürecine tâbî tutuldular ve gerçekten de değiştiler… Bazıları, değişen dünyayı okudu ve ana ilkelerden taviz vermemek kaydıyla dik duruşlarına devam ettiler ama bazıları artık tanınmaz hâle geldi.

Şu fıkrayı bilirsiniz:

Karga yavrusu, keklik olmaya özenmiş, kuyruğunu kanadını kesmiş, gagasını ayaklarını başını boyamış ve annesine “Anne bak; ben keklik oldum!...” demiş. Annesi, yavru karganın hâline bakmış ve “Yavrum sen artık karga bile değilsin” demiş.

Eskiden “Ülkücü” dendi miydi, duruşu, tavrı, düşünceleri ve refleksleri belirli insan tipi gelirdi akla. (Bıyıkları karıştırmayalım) Hepsinin ortak bir kütüphanesi vardı. Dayatılan partizan cumhuriyet ile kavgaları vardı. Atatürk’ü putlaştırmazlar, tarihi değerini teslim etmekten öte bir şey söylemezlerdi. Devlet milliyetçiliğine karşı sivil milliyetçiliği savunurlar ve 3 Mayıs 1944 hareketini de bu açıdan ele alırlardı. Dayatma batıcılığa şiddetli birer muhalif idiler… Gelenekçi idiler ve meselâ cumhuriyetin müzik politikalarına karşı çıkarlardı.

O zamanın Ülkücüleri, şamanist grup hariç, hepsi de samimi birer Müslüman idiler. Türklükle Müslümanlığı, kat’iyyen birbirinden ayırmazlardı. Türk birliğini açıktan savunurlar ama Müslüman birliğine de “hayır” demezlerdi. Tarikat olsun, cemaat olsun, hiçbir dini-tasavvufî ekole muhalif değillerdi.

Eski Ülkücüler, etnik milliyetçilik yapmazlardı ve binlerce Kürt Ülkücü vardı. Hatta Bingöl’de belediye başkanlığı bile kazanmışlar, şehit edilen Hikmet Tekin Belediye Başkanlığı yapmıştı. Ben ilk Kürtçe cümleleri ve ezgileri bu Ülkücülerden duydum ve hiç irkilmedim…

Yeni Ülkücüler öyle mi?...

Yeni Ülkücüler, bu yazdıklarımın tam karşısında mevzilenmişler. Ha CHP ha “yeni Ülkücüler”!...

Hepsi partizan cumhuriyetçi, Kemalist, devletçi ve Lozancı olmuş maşallah!... Misak-ı Millî’yi biz Ülkü Ocaklarında öğrenmiştik; yeni Ülkücüler”in Misak-ı Millî’den haberi yok. Lozan’a muhalif oldun mu, partizan cumhuriyetçiler gibi, sizi hemen Sevr’ci ilan ediyorlar. Yani bütün savundukları, CHP’nin dedikleriyle aynı… Bu görüşler CHP’ye oturur da, Ülkücülere oturmaz.

Metamorfoz geçirmiş bu yeni Ülkücüler, fıkradaki gibi, artık Ülkücü bile değiller…

Lafı bitirmeden şunu da söyleyeyim: Metamorfozik Ülkücüleri, birileri bir yerlerde kullanmak için yedekte tutuyorlar gibi bir önsezi de var içimde. Türkiyem Grubu örneğinde bunu gördük. Katıldığım bir toplantıda, sıkı hamasî nutuklardan sonra “Düşün arkamıza; sonbaharda sokakları görün!...” demişlerdi de “Ben o sokaklardan geliyorum ve sokakların sonunun 12 Eylül’e çıktığını gördük.” diye itiraz etmiştim. Sanırım bunu Devlet Bahçeli de gördü ve Türkiyem Grubu’na soğuk durdu. İnşallah tarlası sürülmemiştir.

Eh!... Şimdi başlığa tekrar bakabilirsiniz…

Not: Başlık için Yahya Erdem üstadıma teşekkür ederim. Çünkü cümle kendilerine aittir; kullanmama ruhsat verdiler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi