Arakan neyimiz olur?
Birçok kişinin ismini bilmediği, hatta telaffuz ederken bile zorlandığı Myanmar, 1989 yılına kadar Burma adıyla tanınan bir Güneydoğu Asya ülkesi. Nüfusu 55 milyona yaklaşan Myanmar’ın büyük bir kısmı Budist, yüzde 4’lük kesimi ise Müslüman.
Söz Myanmar’daki Müslümanlardan açıldığında ilk akla gelen ise, ülkenin kuzey batısında kalan Arakan bölgesidir. Bu bölgedeki nüfusun önemli kısmı ‘Rohingya’ Müslümanları ve ‘Rakhine’ Budistlerinden oluşuyor.
1948 yılından beri Budist Myanmar’ın işgali altında bulunan Arakan’daki ‘Rohingya’ Müslümanları, çok büyük baskı ve kısıtlamalara rağmen hayatta kalmaya çalışıyorlar.
Rohingyalılar, Myanmar’ın 1982 tarihli ‘Yurttaşlık Yasası’na göre, yurttaşlıkları kabul edilen 135 etnik grup arasında kabul edilmediklerinden, resmen dışlanmış durumdalar. Hatta iktidardaki Budist askeri cunta tarafından acımasızca yok edilmeye çalışılıyorlar.
Ülkenin, Hindistan, Bangladeş, Çin ve Tayland sınırlarında yaşayan Budist çoğunluk da, dışlanması gereken bir topluluk olarak gördükleri Rohingyalıları, dini fanatizm ve şiddete maruz bırakıyorlar.
Arakan’daki Müslümanlar, ülke içerisinde seyahat ederken bile Budist askeri cuntadan izin almak zorundalar. Gittikleri yerde bir günden fazla kalmaları da yasak olduğundan, aynı gün geri dönmek zorundalar. Aksi halde, yedi yıldan başlayan, hapis cezası veriliyor.
Arakanlı Müslümanların eğitim hakları engelleniyor. Liseden sonra tahsile devam etmek isteyen Müslümanlar, din değiştirmek zorundalar.
Arakan’da Müslümanların dini eğitim alması da yasak. Dini eğitim gizli veriliyor. Âlim ya da hoca olduğu anlaşılanlar, birçoğu faili meçhul olarak kalan cinayetler neticesinde şehit ediliyorlar.
Arakan’da, cami inşa edilmesi ya da onarılması yasak. Her türlü bakım ve onarım için resmi makamlardan izin almak gerekiyor.
Sakallı ve takkelilerin, toplu taşıma araçlarını kullanmaları ve devlet dairelerine girmeleri yasak.
Arakanlıların, resmi makamlardan izni almadan evlenmeleri de yasak. Evlilik başvuruları, altı ay ila üç yıl arasında değişen sürelerde ve genellikle olumsuz neticeleniyor. Evlenmek isteyen gençler genellikle Bangladeş’e gidiyorlar. Ancak devletten izinsiz evlendikleri için bir daha Arakan’a dönemiyorlar.
Evlenme izni alabilenler için ise yeni bir yasak başlıyor: En fazla çocuk sahibi olmak! Budist ailelerin çocuk yapması teşvik edilirken, Müslümanlara sınır getirilmesinin tek gayesi bölgedeki dengeleri değiştirmek.
Arakanlı Müslümanlar, tabak, bıçak gibi ev eşyalarını resmi kurumlara bildirmek zorundalar. Budist cunta askerleri, istedikleri zaman evlerde arama yapabiliyorlar. Ellerindeki kayıtlardan fazla eşyaya sahip olanlara, hapis cezası veriliyor.
Arakanlı Müslümanlar, bayındırlık hizmetlerinden de mahrum bırakılıyor. Müslüman köylerinde telefon hattı bulunmuyor, elektrik verilmiyor. Buna rağmen, kuzulayan her hayvan için vergi ödemek zorundalar.
Budist cunta askerleri, köylerden topladıkları Müslüman gençleri, 15-20 günlük sürelerle köprü ve yol yapımı inşaatlarında ücretsiz çalıştırıyorlar.
Arakanlı Müslümanların, Arakan ismini kullanmaları bile belaya davetiye çıkarmaları adına yeterli bir sebep.
Yakın geçmişe kadar Arakan’da dört milyon civarında Müslüman bulunurken, baskı ve zulümler sebebiyle, nüfusun yarısı vatanlarını terk etmek zorunda kaldı.
Arakanlı Müslümanların en yoğun olarak sığındıkları Bangladeş’teki kamplarda 600 bin mülteci açlık, sefalet ve hastalığın pençesinde yaşam savaşı veriyor. Bunun dışında, Malezya, Tayland, Pakistan, Suudi Arabistan ve Hindistan’da toplam bir buçuk milyon Arakanlı mülteci bulunuyor. Buna rağmen, Malezya, Endonezya ve Bengaldeş gibi Güneydoğu Asya ülkelerinin, Arakan’da olup bitenlere sessiz kalmaları oldukça manidardır.
Arakan meselesinin çözüme kavuşturulmasında, tıpkı Somali’de olduğu gibi, Türkiye’nin öncülüğünde, Malezya, Endonezya ve Bengaldeş’in, aktif ve yapıcı katkı sağlamaları gerekiyor.
Acil müdahale ile Arakan’daki Müslümanların yanı sıra, Bengaldeş, Arakan-Bengaldeş sınırı, Tayland ve Malezya’daki mültecilerin, gıda, sağlık ve eğitim ihtiyaçları giderilmeli.
Bir sonraki aşamada, Arakan’daki Rohingyalı Müslümanlar başta olmak üzere, Shan, Karen ve Kaçin gibi diğer etnik azınlıklara uygulanan baskı ve zulümler, uluslararası arenaya taşınmalı. Ancak bu şekilde, ülkedeki tüm etnik unsurların, eşit vatandaşlık, dini ve kültürel aidiyet, eğitim alma, ülke içinde serbest dolaşım ve çalışma gibi temel insan hakları, yasal garanti altına alınabilir.
Aksi halde, artık haritada bile yeri bilinmeyen, Arakan’daki Müslümanların tarih sahnesinden çekilmesine seyirci kalmak vebaliyle baş başa kalırız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.