Ersoy Dede

Ersoy Dede

Damacana sonrası ne geliyor?

Damacana sonrası ne geliyor?

11 yaşındaki oğlum, tüm bu yaşanan karmaşanın ardından; “Peki biz hangi marka su alacağız şimdi?” diye sorduğunda, 11 yaşıma gittim bir anda.. Suyu satın almak mı? Bu komik bir durumdu benim çocukluğum için.


Biz Zonguldak’ta çeşmeden akan su için çok küçük bir miktar su faturası ödüyorduk elbette. Ama Safranbolu’da oturan anneannemler, onu bile ödemiyorlardı. Zira dağdan gürül gürül geliyordu su. Buz gibi akıyordu çeşmeden. Gecenin bir yarısı, o basınçla zorlaya zorlaya suyun çeşmeyi açtığını hatırlarım bir gece. Nazım Hikmet’in en sevdiğim şiirlerinden biridir: “Seviyorum seni. Ekmeği tuza banıp yer gibi. Geceleyin ateşler içinde uyanarak, ağzımı dayayıp musluğa, su içer gibi..” Şimdi benim çocuklarım, musluğa ağız dayamanın ne olduğunu bilmiyor. Bana soruyor; “Peki hangi marka suyu alacağız?”

SU İSTASYONLARI


Recep Tayyip Erdoğan öncesi İstanbul günlerinde, Feneryolu’nda, Bağdat Caddesi’nde babaannemin evine gider gelirdik. Hatırlatmaya gerek bile yok işte o günlerdeki susuzluğu.. Sabaha karşı düşerdik yollara, bidonlarla, Kuyubaşı’na su doldurmaya çıkardık. O yılları hatırlayın. İstanbul’da su sıkıntısı başgöstermiş ve Kayışdağı, Kuyubaşı gibi ünlü çeşmelerin önünde kilometrelerce kuyruklar oluşmuştu. Bu, yeni bir sektörün de habercisiydi.. Su istasyonları.. Tıpkı benzin istasyonu gibi su istasyonları kuruldu her köşe başına. Artık İstanbul’da yaşanan susuzluğun doğurduğu, nurtopu gibi bir sektörümüz vardı..

CAM DAMACANA


“Damigiana”.. Bugün damacana dediğimiz bidonların aslı camdır. Avrupa’da (birbirine çarpıp kırılmasın diye) etrafını hasırla sardıkları tombul su şişelerine (İtalyanca) damigiana adını vermişler. Vardır belki de etimolojik başka bir temeli.. Bizdeki damacana oradan geliyor. Ama bugünkü 19 litrelik damacanalar değil.. Ağzına yakın yerinde, sadece işaret parmağınız girecek kadar küçük yuvarlak tutma yeri olan, tombul, 5 litrelik cam damacanaları hatırlayın. Su istasyonlarından sonra hayatımıza giren ikinci önemli yenilik de bu olmuştu.. Artık bu metal kapaklı cam damacanalardan alıyorduk evimize.. Ne buzdolabına sığıyordu ne de sofraya getiriliyordu. Alması dert, taşıması dert bir garip şişeydi..

SU SEBİLİ


Daha doğrusu sebil aslında.. Vakıf tarihimiz içinde çok önemli yer tutar. Bugünkü su sebili ise, sadece isim benzerliği.. Bu cam damacanalar evlere girerken, ofislere, hastanelere soğuk-sıcak su veren su sebilleri konmaya başladı yavaş yavaş.. Artık vatandaş musluktan umudunu iyiden iyiye kesmişti. Bu sebilleri, ofis için büyük makineler üreten firmalar yapıyordu. Makinesini bulmak mesele, içine koyacağın suyu bulmak mesele.. Zor işti yani.. Sonra normal beyaz eşya üreten firmalar daha basit haliyle bunların ev tipini üretmeye başladılar. Dolayısıyla yavaş yavaş su sebili evlere de girdi. İlk zamanlar çok yadırgansa da evlerdeki varlığına da zamanla alışıldı.. Evine sebil almayanlar için ise, sebillik su satan firmalar pompa icat ettiler. Böylece su satışları, sebili olan evlerle sınırlı olmayacaktı.

ARITMA CİHAZLARI


Her üniversite öğrencisinin, bir dönem ya elektrik süpürgesi ya da su arıtma cihazı satmaya çalışmışlığı vardır. Adını en çok oradan biliriz. Ne faydası hakkında bilgimiz vardır ne de çalışma prensibi hakkında. Ama çoğu lüks evin vazgeçilmez gereçlerinden biridir. Ne su istasyonlarına ihtiyaç duyar arıtma cihazı sahipleri ne de damacana peşinde koşar.

BUGÜNÜN KONUSU NE?

Su maceramızla ilgili geçirdiğimiz evreleri daha da çeşitlendirmek mümkün. Peki bugün hangi sektör doğacak? Tu kaka dediğimiz, içinde dışkı var dediğimiz damacanaları evden uzaklaştırdıktan sonra neye açacağız kapılarımızı? Kim neyin hazırlığı içinde?.. Cam şişe ile pazara girmeye hazırlanan bir firma mı var? Ya da haznesine su alabilen su sebilleri mi çıkacak piyasaya? Yoksa yeniden su arıtma cihazı piyasası mı hareketlenecek?.. Yanlış anlaşılmasın, bütün bu damacana etrafında kopartılan fırtına, bir ticari hazırlığın tertibidir demek istemem. Bu haksızlık olur. Ama çökmekte olan her sektör, yerine yenisini bırakarak gider.. Sevgili okurlar, çok açık söylüyorum buradan: ASKİ’den de, İSKİ’den de “musluklardan akan suyumuz temiz ve içilebilir” açıklaması geldi. Alın bir testi, doldurun musluktan suyunuzu, biraz bekletin. İçin suyunuzu. Eğer bu açıklamalar da (suyumuz temiz açıklamaları), Çernobil sonrası radyasyonlu çay içen bakanın işi gibiyse, mübarek Ramazan’da Allah (c.c) da onları affetsin. Kalın sağlıcakla..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi