Ahmet Sever'e Çağrı
Siyasette bir gün bile çok önemli derler.
Bir günde neler neler değişebilir derler.
Siyasetçinin ne yapacağını kestirmek güçtür derler…
Derler de derler.
Evet orasını öyle kabul etmekle birlikte, benim kafamı daha çok bu açıklamanın geldiği ve bu açıklamanın yapıldığı yer kurcalıyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeniden adaylığıyla ilgili tartışmalardan söz ediyorum.
Köşk’ün Basın Sözcüsü Ahmet Sever’in açıklamalarıyla başladı tartışma.
Sever’in bu açıklama için tercih ettiği isim de Vatan’dan Ruşen Çakır oldu.
Hazır kıta bekleyen malum çevreler için müthiş bir fırsattı bu.
Başladılar fitne körüklemeye.
Habervaktim.com olarak, biz ise meselenin şu boyutuyla ilgilendik:
“Bu açıklama kime ne fayda sağlar?”
Şöyle yazdık:
“Köşk'ün Basın Sözcüsü Ahmet Sever'in açıklamaları, başından bu yana Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan'ı yarıştırmaya çalışan liberal laikçiler için bulunmaz bir fırsat oldu.
Sever'in açıklamaları bir anda Türkiye'nin en önemli gündem maddesi haline getiren bu çevreler, yayınlarıyla adeta Gül ile Erdoğan taraflarını kızıştırmaya, birbirlerine düşürmeye çalışıyor.”
Haberimiz şöyle devam ediyordu:
“BU TARTIŞMA KİME YARAR?
*Erdoğan'ın siyasi yasağının kalkmasıyla, bu ismin Başbakan olması için Başbakanlık görevinden istifa etmiş Abdullah Gül'e mi?
*2007'de partisinin Cumhurbaşkanı adayını "Adayımız Abdullah Gül kardeşim" sözleriyle Abdullah Gül olarak açıklayan Recep Tayyip Erdoğan'a mı?
*Gül ile Erdoğan'ın birlikte kurduğu AK Parti'ye mi?
*İstikrarı konuşmaya başlayan Türkiye'ye mi?”
Birbirlerine “kardeşim” diye hitap eden Gül ile Erdoğan arasında fitneye sebep olabilecek bu tehlikeli sürecin çıkış noktası olan Ahmet Sever ve Ruşen Çakır’a projektör tutup, şu hususları hatırlattık:
“Gözlerin çevrildiği isim olan Ahmet Sever'in siyasi geçmişi, basın sözcülüğünü yaptığı Abdullah Gül ile bu ismi karşı karşıya getirebilecek AK Parti’nin çok uzağında bulunuyor. Eski bir gazeteci olan Sever, Milliyet'te görev aldı yıllarca, bu gazetenin yurt dışında temsilciliğini de yaptı bir dönem. Gül'ün de mağduru olduğu 28 Şubat sürecinde Milliyet gazetesinin oynadığı rol malum…
Ahmet Sever, 2000'li yılların başında da siyasete girdi. 2002'de İsmail Cem'in DSP ve CHP'den kopanlarla kurduğu Yeni Türkiye Partisi'nden milletvekili adayı oldu. YTP'ye, o röportajı verdiği Ruşen Çakır ile birlikte katıldı.”
Sonra ne oldu?
Sonrasında gelen açıklamalar, sitemizin olayın bu yönüne projektör tutmasıyla öngörüsünün, özgün haberciliğinin ne kadar güçlü olduğunu ortaya koydu.
İlk açıklama AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’ten geldi.
Çelik, Gül ile Erdoğan arasındaki dostluğu, kardeşliği hatırlatarak “Bu konuda çatışma bekleyenlere söylüyorum; bu işten size ekmek çıkmaz…” dedi.
Ardından, Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan "Gül ve Erdoğan'ın medya üzerinden mesaj verme yolunu seçmeleri söz konusu olamaz. Ne bunu yaparlar ne de ulaklar üzerinden böyle bir mesaj vermek isterler" diye yazdı.
AB Bakanı Egemen Bağış da, Ahmet Sever'in Ruşen Çakır'ın işini kaybetme korkusuyla bu isme böyle bir röportaj vermiş olabileceğini söyledi.
Bağış “Belki o arkadaşının işini kaybedebilme ihtimalini görüyor, ona bir destek vermek, kıyak yapmak için bir mülakat veriyor. O zamanda bir takım kendi niyetinin dışındaki cümleler kullanıyor. Bunların hepsi mümkün” dedi.
Konuyla ilgili olarak Gül ve Erdoğan'dan da açıklama geldi.
Gül “Sayın Başbakan Tayyip beyle aramızdaki arkadaşlığımız ilişkilerimiz, kardeşlik hukukunun üzerindedir. dolayısıyla bunları da aklınızda tutmanızı öneririm” derken, Erdoğan "Bizim Cumhurbaşkanımız'la aramızdaki meseleyi kimsenin açmaya ne yetkisi, ne hakkı ne de cüreti olamaz" açıklamasında bulundu.
En başta belirttiğimiz gibi, siyaset bu, evet belli olmaz.
Tüm bu açıklamaların samimiyeti de sorgulanabilir elbet.
Ancak buna en fazla “kavganın üstünü örtmeye çalışıyorlar” yorumu getirilebilir.
Peki ya:
Büyük bir fitneye dolayısıyla ülkenin iki tepe noktası Köşk ile Başbakanlığı karşı karşıya getirecek bir sürece yelken açan bu fitnenin nerden ve ne şekilde başladığına ne demeli?
Ahmet Sever gerçeği ortada…
Bu anlattıklarını, “kavgalık fitne”yi gökte ararken yerde bulmuş gibi büyük bir keyifle döşenen Ruşen Çakır’ın Erdoğan’a, AK Parti’ye olumsuz bakışı da malum…
Dahasını söyleyeyim: Organize bir girişim de olabilir bu işte.
Özellikle Başbakan Erdoğan ve Bakan Bağış'ın açıklamaları bu ihtimali güçlendiriyor.
Bu noktada yapılması gereken ne?
Ahmet Sever’in güvenirliliği tartışmalıdır artık.
Köşk’ün Sözcülüğü gibi bu önemli görevi yürütemez bundan böyle.
Bunun gereği de azledilmesidir.
Gül bunu yapmıyorsa, Sever istifa etmelidir.
Kankası Ruşen Çakır’ın Vatan’da kendisine bir köşe açmaya gücü yeter mi bilemiyorum ama…
Cumhuriyet, Sözcü gibi gazetelerce paylaşılamayacaktır.
Eee ne de olsa, daha anlatacak çok şeyi vardır.