Geçimliden geçin hadi!
Milletvekili kaçırma hamakat-şiddet eyleminden sonra bütün gözler sefil uzantıya çevrildi: Bakalım ne diyecekler?
Kaçırılan bir AK Parti vekili olsa idi, oh olsun! makamında bir açıklama beklenirdi onlardan. AK Partili milletvekilleri değil kaçırılmayı, öldürülmeyi çoktan hak etmişlerdi. Ama kaçırılan CHPli. CHPli de, CHPliden CHPliye de fark var elbette. Bu Dersim CHPlisi. Ve galiba Kürt!
Kendisini kaçıranlarla Kürtçe konuşmuş. Fakat silâhlı zorbalar anlamamışlar. Demek ki Kürtçe bilmiyorlar! (Biliyorlar da, Kırmançi biliyorlar, Zazaca bilmiyorlar. E? Bir Kürt diğer Kürtün dilini anlayamıyor. Hay Allah!)
Bakın müptezel uzantıların açıklamasına: Aygünün silahlı bir grup tarafından zorla alıkonulmasını üzüntüyle öğrenmişler!
Kim bu silahlı grup yahu? (Onlar sizi hiç üzer mi?) Adı sanı yok mu? Kimliksiz mi? Yoksa tereddüt mü var PKK olduğundan?
Bu mide kaldırmaz terör eylemini yapan tarafın kimliğini açıklayamamak neyin nesi?
Biz söyleyelim: Bu şerefsizliğin daniskası!
Her şeyden önce böylesi bir eylemi kabul edilemez buluyor, tasvip etmediğimizi belirtiyoruz. Sayın Aygünün zaman geçirilmeksizin derhal serbest bırakılmasını bekliyoruz. Yaşanan olaydan dolayı Sayın Aygünün ailesi başta olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Rüşvet-i kelâm, idare-i kelâm denir buna... Devlet görevlilerinin en ufak kusuru için salya sümük saldıranlar, bakın müptezel terör eylemi için nasıl tüyden, köpükten ifadeler kullanıyorlar.
Asıl söyleyecekleri de bu değil zaten.
Meclisteki milletvekillerinin tamamının dahi alıkonulmasının insanî açıdan hükümetin umurunda olmadığının farkındayız.
Asıl sizin neyin farkında olduğunuzun millet farkında!
BDP bülbüllerinin dut yediği demlerdeyiz. BDPli bülbüller neden bugünlerde şakımıyor? Kargalar, kuzgunlar kendini her fırsatta bülbül diye yutturanlar neden suskunlar?
Hadi Sakık Sırrı, hadi Tan Altan konuşun, bülbül gibi şakıyın! Barış, özgürlük, demokrasi felan deyin. PKK muhabbetinizi dışa vurmakta çekinik davranmayın. Bu bir milletvekili ağırlamasıdır, vekil arkadaşımız yorulmuştu, ormanlık alanda kısa bir tatil yaptırılacak deyin!
Ya Önder Sırrı? Şu sıralar iktidar gazetelerindeki kankalarından uzak kaldı bu müthiş kaabiliyetli yavru. Neydi bir zamanlar, enseye tokat, kıça parmak muhabbetleri? Eller üstündeki Sırrı Süreyya, bir de baktık, BDPden aday. Meğer rejisör değil, artistmiş. Eğer daha önce rol kesmiyorsa, şimdi rol kesiyor olmalıdır.
Peki Sırrım, Süreyyam ve de Önderim, neden suskunsun? PKK dişine göre değil mi?
Ya efsane Kürkçü (şimdilerde Kürtçü) Ertuğrul? Özledik o müthiş bilimsel etniko-sosyalist açıklamalarını. Ne duruyorsun, konuşsana! Kürsülerin kaplanı Hasip neden bardakları, sürahileri kırmıyorsun? Neden müthiş kükreyişinden bizi mahrum ediyorsun?
Partinin herifleri suskun. Ya hatunları?
O cerbezeli cins-i lâtifler neden şu sıralar seslerini yükseltmiyorlar?
Duydum ki bir diyalog grubu kurmuşlar. Hadi bakalım diyaloga!
Diyalog kiminle yapılır? Senin safında olmayanla. Onu anlayamazsan, kendini anlatamazsın.
Hadi gidin, şehit anaları ile görüşün. Onların hissiyatına tercüman olun. Teselli verin. Bunu yapabilir misiniz? Yapamazsınız değil mi?
Öyleyse sizinkine diyalog değil, monolog denilir!
PKK Geçimlide iki küçük kız çocuğunu ölüme yolladı. Ceplerine çukulata yerine el bombası koyarak...
Neden suskunsunuz, Sabahat Tuncel, Gültan Kışanak, Emine Ayna ve diğerleri... Kazara bölgeden bir kız çocuğunun ayağı mayına bassa dünyayı ayağa kaldıran siz değil miydiniz?
Bu düpedüz ölüme gönderme.
Sizde hiç haysiyet, ahlâk, onur, şeref... (Hadi Kürtçelerini söyleyelim: Sikûm, Revişt, xawên, rûmet) yok mu?
Haysiyet, ahlâk, şeref kelimelerinin bulunmadığı bir Kürtçe sözlük akla ziyan. Bunlar bizim Arapça asıllı ortak kelimelerimiz. Bunlar öztürkçe sözlüklerde bulunmadığı gibi demek ki özkürtçe sözlüklerde de yer bulamıyor!
O kızlar Geçimlide öldü... İnsanlığın öldüğü yerdi burası, genç kızlığın öldüğü yerdi burası... Gidin öldürüldükleri yere çiçek bırakın. (Yanınıza barış analarını da alabilirsiniz.)
Ve Geçimlili bir kadın var onu dinleyin:
6 asker ile 2 korucunun şehit düştüğü Geçimli saldırısı sırasında, kendisine şiddet uygulayan oğlunu şikâyete giden ana ve iki kızı da karakoldaydı. Aile, çatışmanın ortasında kaldı. Anne Şehzanem Ölmez o dakikaları anlattı: Öleceğiz sandım. Askerler üzerimize kapanıp kendilerini siper etti. İkisi yaralandı. Dışarıda cansız askerleri görünce yüreğim yandı...
Onlar o kadıncağıza ve kızlarına gövdelerini siper ettiler. Mehmet Âkifin dediği gibi:
Siper et gövdeni dursun bu hayâsızca akın!
Hadi hayâsızlara siz de dur deyin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.