İçişleri Bakanı doğrusunu yaptı
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin Hakkaride ne işi vardı?
Bu soruyu soranlar baştan zaten Türkiyenin değil eyaletlere, çeşitli devletlere bölündüğünü kabul etmiş durumdalar. Ne demek ne işi var? Bayram namazını Hakkaride kılan bir içişleri bakanım olduğu için kendimi hem güvende hissettim hem de barış içinde. Çok açık söyleyeyim. Uludere Faciası yaşandığında devletin refleks gösteremediği eleştirilerini yapanlar arasında ben de vardım. Kaymakamımız darp edildiği halde ilk günden beri orada olmamız gerektiğini, aksi halde sistemde doğacak boşluğun birileri tarafından teklifsiz kapatılabileceğini düşünüyordum. Öyle de oldu biliyorsunuz. Cenazeler PKKyı sembolize eden renklerdeki örtülere sarılıp taşındı. PKKnın siyasi uzantısı BDP cenazeler üzerinden kendine siyasi şov malzemesi üretti. Sadece o örnek bile bize, vatan toprağının her santimetre karesinde bulunmamız gerektiğini göstermeli. Bakın şimdi bir iki gün içinde yine Uluderede yine PKK ve uzantısı parti ve dernekler boy gösterecekler. O zaman daha iyi anlayacaksınız neden orada olmamız gerektiğini. İyi ki İdris Naim Şahin var ve iyi ki bayram namazını Hakkaride kıldı.
YA VURUN EMRİ VERSEYDİ!
Devlet dediğimiz yapıyı iyi tanımamız gerekiyor. Devlette hiçbir şeyin tesadüfler eseri gerçekleşmediğini de bilmemiz.. Şahin haritadan tatilini geçirecek bir yer arayıp da Hakkariyi seçmiş değil. Gitmesi gerekiyordu ve gitti. Kimleri ziyaret edeceği, kimlerle neler konuşacağı, saat kaçta nerede olacağı hepsi baştan belliydi.. Hatta Sayın Bakana yapılacak olan taşlı saldırı bile biliniyordu. Mümkün mü canım bilinmiyor olması? İmkanı var mı böyle bir saldırının sürpriz biçimde gerçekleşmesinin?. Elbette yok. İstihbarat birimleri (Mit, emniyet, jandarma vs..) böylesi bir saldırıyı önceden haber verdiler. Peki ona rağmen neden bu yaşandı? Bu soruya karşılık ben de şunu sorarım; yaşanmasaydı ne olacaktı? Şahin, Hakkariye mi gitmeyecekti? Birinci istenen buydu elbette. Alan hakimiyeti stratejisi adı altında şehir eşkıyalığının sürdüğü bu dönemde, BDPlilerle kucaklaşılırken, CHPli milletvekilini misafir ederlerken, Şahinin Hakkariye gidememiş (!) olması, bunun örgüt tarafından engellenmiş olması, en çok arzu edilen işlerden biri olacaktı. Devlet bu tuzağa düşmedi. Peki başka ne yapabilirdi Şahin? Elbette kendine yönelik, canına kast eden böylesi bir eylem karşısında, herhangi bir ülkenin herhangi bir içişleri bakanı, tereddütsüz vur emri verebilirdi. Sadece Şahin değil, güvercin bile olsa verirdi bu emri.. Öyle bir ortamda PKKdan destek alan milislerin saldırılarını püskürtmenin tek bir yolu vardı. O da onları vurmak. Zira Bakanı korumakla görevli özel eğitimli güvenlik güçleri, ellerindeki o makineli tüfekleri, tenis oynamak için taşımıyorlar. O tüfeklerle çalışıyor olmalarının bir nedeni var. Ve bu da yine devlete kurulmuş bir tuzaktı. O sırada eller tetiğe gidecek, kan gövdeyi götürecekti. Sivil halka silah sıkan (!) devlet, gelmesi planlanan bir Kürt Baharının fitilini kendi eliyle ateşlemiş olacaktı.. Devlet bu tuzağa da düşmedi çok şükür..
BDP KONVOYUNDAKİ DEVLET
Kılıçdaroğlu soruyor; gazeteci orada, vekil orada, PKK orada, devlet nerede? devlete bunca yıl bürokrat olarak hizmet vermiş biri olarak bilmediğini zannetmiyorum. Olsa olsa açıklamaya mecbur etmeye çalışıyordur yetkilileri Kılıçdaroğlu. Ben merakını gidereyim. Devlet de orada sayın Kılıçdaroğlu. O konvoyda. Gülhane Parkındaki ceviz ağacı gibi.. Ne sen bunun farkındasın ne de BDP farkında.. Bir önceki yazımda resmi eskortlarla gerçekleşseydi o ziyaret, bu yol kesme eylemi hiç olmazdı diye yazmıştım. Evet belki önde jandarma aracıyla arkasında milletvekillerini taşıyan otomobilin olduğu bir konvoyun ya önü kesilmezdi ya da anında müdahale edilirdi. Kim bilir belki (Şahin olayında olduğu gibi) devlet burada da tuzağa düşmemek için gayret sarf etmiş olabilir. Kalın sağlıcakla.