Faruk Köse

Faruk Köse

BDP’nin meşruiyet sorunu

BDP’nin meşruiyet sorunu

BDP’nin ciddi bir “meşruiyet sorunu” var. Aslında “gayrimeşru” bir yapılanma; ancak yerel, bölgesel ve küresel şartlar ve konjonktür gereği var oluşuna “tahammül edilen” bir “militan-politik kümelenme” niteliğinde.


BDP’nin meşruiyet sorunu iki açıdan tezahür ediyor. Biri “temsiliyet” açısından, diğeri ise “faaliyet” açısından.


Ayrılıkçı Kürt Hareketi’nin siyasi uzantılarından BDP müslüman Kürt halkını temsil ediyor mu? Net cevap; hayır!


Çünkü “müslüman Kürt halkının dini duyarlılıkları”na karşı bir söylem ve eylem içinde; Kürtlerin temel dini değerlerine “duyarsız” ve “İslam karşıtı.” Zaten “önder” olarak takip ettiği Öcalan’ın “Din” konusundaki “devrimci yaklaşım”ı malûm; bu hususta “Teröristbaşı”nın bir kitabı bile var. BDP “Gayri İslami bir ideolojik yapılanma” ile terör estiren ve “küresel şer güçler”in tetikçiliği ile vazifeli “PKK’nin politik sözcülüğü”nü yapıyor. Bu bakımdan “müslüman Kürt halkı”nı temsil ettiği söylenemez.


Çünkü, toplam “seçmen kitlesi”nin yüzde 5’inin oyunu alıyor; o da PKK terör örgütünün baskı ve tehditleri ile... Bu, “Kürtlerin büyük çoğunluğu tarafından desteklenmediği” anlamına geliyor. Bu bakımdan da “müslüman Kürt halkı”nı temsil ettiğini söylemek mümkün değil.


Çünkü gerek ideolojik altyapısı, gerekse kuruluşu itibariyle “müslüman Kürt halkının gerçek temsilcileri”ne, kanaat önderlerine, dini liderlerine değil; “uluslararası emperyalist şer güçleri”ne bağlı; onların planlarına, tayin ettikleri istikamete ve çalışma takvimlerine göre faaliyette bulunuyor. Politik söylemini ve eylemini müslüman Kürt halkı tasvip etmiyor. İşte bu bakımdan da “müslüman Kürt halkı”nı temsil ettiğini söylemek imkânsız.


Gelelim “faaliyetler” bakımından meşruiyet sorununa... BDP, faaliyetleri bakımından temiz bir sicile sahip değil.


Dağa çıkıp “teröristlerle buluşuyor, sarmaşdolaş öpüşüp koklaşıyor.” Terör eyleminde bulunanlara yönelik yürütülen askeri operasyonlara karşı “teröristten yana tavır” alıp operasyonları akamete uğratmak için “canlı kalkan” olma organizasyonları yapıyor. “Terörist cenazeleri”ni huzur bozucu “politik eylem” ve “ayrılıkçı söylem” için bahane ediyor, araç olarak kullanıyor. Teröristbaşı’nı Kürt halkının önderi olarak takdim edip yaptığı sayısız melaneti hesaba katmaksızın ona “özgürlük” istiyor. Terör örgütünün silahlı militanları için “yerel güvenlik birimi” formülü ile teröriste “yasal kabul” talep ediyor. Müslüman Türk ve Kürt halklarını ayrıştırarak “Kürt ulusalcılığı”na dayalı ayrı bir devlet talep ediyor. Ve daha niceleri...


Bu manzaraya binaen şunu söyleyebiliriz ki, BDP, “Kürt ayrılmacılığının silahlı terör ayağı”yla bütün irtibatını ve ilişkilerini kesmediği müddetçe meşru olarak algılanmayacaktır. “Gayrimeşru bir yapılanma”nın çözümde taraf olarak muhatap alınabilmesi de mümkün değildir. Çünkü müslüman Kürt halkının gerçek temsilcileri “taşeron ve tetikçi terör örgütü PKK” de değildir, onun siyasi-sosyal uzantıları da...


Bu noktada, kendi fikri-zihni anlayışım ve taşıdığım inanç açısından önemli bir hususa değinmeden geçemeyeceğim. “Meşruiyet” kavramını “Laik rejimin yasalarına uygunluk” olarak algılamaktan yana değilim. Ancak böyle değilim diye, “mer’i rejimin temel dinamikleri”ni inancım açısından reddediyorum diye, “Laik-Kemalist ideoloji”ye taraftar değilim diye, bunun alternatifi olarak “Laik-Zerdüşti” ya da “Apoist-Irkçı” bir yaklaşımla “niyet bozma”ya kalkışmayı da tasvip etmenin mümkün olmadığını ifade etmeliyim. Mer’i rejime karşı olmak, buna “her karşı olan”la ortak söylem ve eylemde buluşmayı gerekli kılmamalı. Yani “düşmanımın düşmanı dostumdur yanılgısı”na ve düşmanının düşmanını dost görme gafletine bulaşmaktan uzak durmak gerektiğini hassaten vurgulamak istiyorum. Zira “toplumsal bütünlük” için “İslam”dan başka bir “ortak payda”yı tümüyle reddediyorum.


Kendimce lüzumlu gördüğüm bu “ara vurgu”dan sonra konumuza dönersek...


Eğer BDP meşruiyet istiyorsa, işte ona “ev ödevi.” Dersine çalışacak, ödevini yapacak ve sınavdan geçecek; aksi taktirde “meşruiyet sorunu” katlanarak devam edecek.


1- Reorganize olacak; fikri-siyasi altyapısını yenileyerek müslüman Kürt halkının temel değerlerine uygun hale getirecek; kadrolarını yenileyerek müslüman Kürt halkının gerçek temsilcilerini ve kanaat önderlerini başa geçirecek.


2- Kürt ulusalcılığına dayalı ayrılıkçılığı reddettiğini, küresel şer güçlerin planlarına ve çalışma takvimlerine uymayacağını, bütünlük içinde temel hakların ihyası için çalışacağını ilan edecek.


3- PKK’nin terör örgütü olduğunu açıklayıp PKK eylemlerine karşı söylem geliştirecek; PKK ile bütün bağlarını ve ilişkilerini kesecek.


BDP eğer bunları yapmazsa, gayrimeşru bir organizasyon olarak hiçbir çözümde muhatap alınamayacağını kendi elleriyle deklare etmiş olacak.


Gayrimeşru yapılanmalardan meşru davalar beklenemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi