Elden gelen öğün olmaz
twitter: @yenerdonmez
Dün Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in daveti üzerine gazetelerin Ankara temsilcileri olarak kahvaltılı toplantıda bir araya geldik.
Malum üzere toplantının ana gündem maddesi terördü.
Milli meselelerde hassasiyetini bildiğimiz Çiçek söze “Bugün sizlerle dertleşmek istedim” diye girdi.
Belli ki vicdan sahibi herkesi etkilediği gibi Meclis Başkanı Çiçek’i de derinden sarsmış bölücü terör örgütünün çoluk-çocuk demeden yaptığı hain saldırı...
Onun için Çiçek, Ramazan Bayramı’nı tüm Türkiye’ye zehir eden saldırıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Hayatım boyunca böyle kötü bir bayram yaşamadım. Bayramı zehir ettiler. Cahiliye devrinde dahi, insanların kız çocuklarını diri diri toprağa gömdüğü zamanlarda bile belli aylarda kan dökülmez, savaş yapılmaz. Ama mübarek Ramazan Ayı’nda ve Bayram’da dahi bu kanlı eylemleri yapmışlardır.”
“Gaziantep ruhu” olarak adlandırılan cenaze töreniyle ilgili olumlu havanın yetersizliğine vurgu yapan Çiçek, halkın artık kendilerinden somut beklentilerinin olduğunu belirterek, “Vatandaşımızın bizden beklediği, belli bir sürede bir arada olmak değil. Vatandaş bize ‘bir araya gelin bu işi çözün’ diyor. Vatandaş bizim belli bir karede, cenaze namazı dışında bir araya gelip bu işi çözmemizi istiyor” diye konuştu.
Ve sıra geldi toplantının asıl amacına...
Bu meselede kendi üzerine düşen görevle ilgili attığı çok önemli adım olan “11 maddelik ulusal mutabakat metni”ni ilk önce bizlerle paylaştı Meclis Başkanı...
Aradan geçen zamanı iyi değerlendirdiği anlaşılan Çiçek, terörle mücadelenin milli bir mesele olduğunu ve herkese görev düştüğünü şöyle ifade etti:
“Başkasından çözüm beklemek beyhudedir. Sorun bizimdir. Onun için ortak akılla bir araya gelip çözeceğiz. Ortak bir çabaya, ortak bir dile, ortak bir karara, ortak bir çabaya dönüştürülmesi gerekir. En fazla destek verdiklerini söyleyenler bile yapmaları gerekenin 10’da biri oranında bile destek vermemişlerdir. Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz.”
11 maddelik metni hazırlarken ciddi bir araştırma yaptığı anlaşılan Çiçek “ortak akıl ve ortak karar” oluşturma formülünü de şöyle açıkladı: “12 Haziran seçimlerine giderken siyasi partilerimizin yayınladığı seçim beyannameleri var. 3 siyasi partinin; AK Parti, CHP, MHP (BDP parti olarak seçimlere katılmadı) terörle mücadele konusunda birbirine benzer bir mutabakatlarını gördüm. 1-İnsan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi tüm partilerimizde ortak bir husus. Yüzde 90’ın üzerinde vatandaşı temsil eden bu partilerin insan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi konusunda genel yaklaşımları var. 2- Yeni Anayasaya ihtiyaç olduğu hususudur. Bu süreç başladı. Toplumsal talep olmadan öte 2 noktadan mecburiyet haline geldi.”
Çiçek, BDP’nin terör konusundaki tutumuyla ilgili sorular karşısında isim vermeden PKK’ya “terör örgütü diyemeyen çevreler” tabirini kullanarak şöyle konuştu: “Bazı siyasi partilerimizin de yaptıkları açıklamalardan ortaya çıkan bir taraf var. Terörün tanımında anlaşmamız lazım. Bu konuda kaba hatlarıyla paralellik arz ediyorsa da, detaylarda sorun var. Evvela terminolojide anlaşmamız gerekir. Benim terörist dediğime bir başkası gerilla diyorsa, özgürlük savaşçısı diyorsa, bu tesadüfen söylenmiş iki kelime değil, tedbirlerde, alınacak önlemlerde başka yere götürebilir.”
Partiler üstü konumunun gereği olarak Çiçek, BDP-PKK kucaklaşmasını da şu sözlerle değerlendirdi: “Milletvekilleriysek olmamız gereken yerlerde olmalıyız. Bir katkı sağlayacaksak olmamız gereken yerlerde olmalıyız. Aksi taktirde bir araya gelmeyi de, birlikte yaşamayı da zorlaştırır. Nitekim, yeri gelince AİHM kararlarına vurgu yapıyoruz. AİHM içtihatlarına bir bakın. Değil bu türlü görüntüleri belli konularda terörü kınamamayı bile AİHM sözleşmesi açısından sakıncalı buluyor. Açın bakın İspanya’daki kararlara kınamamış olmayı bile, sükut geçmeyi, terör mağdurlarına yardımı engellemeyi dahi terör suçu sayıyor. AİHM değil aleni olarak reddetmeyi, sükut geçmeyi bile sözleşme açısından doğru bulmuyor.”
Toplantıda BDP’nin durumu sözkonusu olunca Çiçek’in, oluşturulacak toplumsal mutabakata, teröre karşı “ama”, “fakat” demeyen ve hiçbir ön şart koşmayan bütün kesimlerin katılabileceğini söylemesi çok ama çok önemliydi.
Maalesef sekiz Mehmetçiğin katili PKK’lıya hayran hayran sarılan, gözlerinin içine emir bekleyen astı gibi bakan, teröristin elindeki silahın kabzasını sıkarak bir gazeteciyi azarlayıp “tamam mı” diye tehdit etmesini keyifle gülerek alkışlayan BDP ve Eşbaşkanı varken bu önemli noktanın kayıt altına alınması şart.
Ve KCK sevicilere; DPI’cı Çandargillere, Bayramoğullarına kucak açan “kompleksliler” varken...
Tutar mı, tutmaz mı bilinmez ama Çiçek, Türkiye ruhunun oluşması için çok önemli bir adım attı.
Dileriz teröre karşı amasız, fakatsız, ön şartsız bir milli birlik ve bütünlük en kısa sürede sağlanır.
Bu tamam olunca her şey tamam olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.