Faruk Köse

Faruk Köse

“Siyonist Terör Üssü İsrail”den yeni pislik

“Siyonist Terör Üssü İsrail”den yeni pislik

Anadolu’da bir söz vardır; “eceli gelen it cami duvarına pisler” diye... Uluslararası ilişkiler bakımından “devlet muamelesi” gören, ancak kurulduğu günden bu yana tam bir “Siyonist Terör Üssü” olarak faaliyette bulunan İsrail, bugünlerde yeni bir “cami duvarına pisleme hazırlığı” içinde. Nasıl mı? “Bi’r es-Seba Camii”nin avlusunda “içki festivali” düzenleyerek...

Ancak, “it”e “ecel”ini kim takdim edecek, orası meçhul. Malûm olması gerektiği halde meçhul. Çünkü “Müslümanım diyenler”, üzerlerinde “ölü toprağı” varmışçasına sessiz ve tepkisiz. Hal böyle olunca, “it” de “itliğini” yapmaya devam ediyor; “çomaksız köy”de salyalarını saçarak, sağa sola saldırıp duruyor. Gerçi “it”e haddini bildirecek “çomak” (cihad) var da, çomağı sallayacak “el” (Ümmet birliği) yok; Müslümanlar “boş işler”le uğraşmaktan “asıl iş”ini yapmaya vakit bulamıyor. Bu da bizim acı hikâyemiz işte.

Siyonist Terör Üssü İsrail, 5 Eylül’de Bi’r es-Seba Camii’nde içki festivali düzenleyecek. Ancak, söylem bakımından “İsrail’e kafa tutma” konusunda “yeri geldiğinde” kimseden çekinmeyen Türkiye Hükümeti, “yeri gelmemiş” olacak ki “camide içki festivali rezaleti”ne karşı “gık”ını bile çıkarmıyor. Anlaşılan, “Müslümanın ibadethanesi” Hükümet nezdinde “One Minute’ün kapsama alanı”na girmiyor.

Eğer empati yaparsak “bizim Hükümet”i anlamak mümkün. Zira Hükümet, ne de olsa Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümeti. Şimdi tutup İsrail’e, “höt!” dese; “camide içki festivaline müsaade etmem” diye çıkışsa, İsrail diyecek ki, “ne camisi birader, o eskidendi, ben onu çoktan müzeye çevirmiştim.”

Gerçi “Cumhuriyet Hükümetleri”nde, Osmanlı Camii’ne yapılan saygısızlığa karşı öyle “höt” diyecek “Osmanlı gibi yürek” var mıdır, bilemiyorum. Tarihi yoklayın, göreceksiniz. Fransa’da Peygamberimize hakaret içeren bir tiyatro sahnelenir. Osmanlı Hükümeti, üstelik de en güçsüz döneminde, “ya o tiyatroyu sahneden kaldırırsın, ya da ordumu alıp Fransa’yı başınıza yıkarım” temalı bir ültimatom gönderince, Fransız Hükümeti tiyatroyu durdurmak sorunda kalır. Şimdi “Cumhuriyet Hükümeti’nden Osmanlı tavrı beklemek” olur mu, ona siz karar verin.

Neyse, konumuza dönelim. Evet, İsrail, içki festivali düzenleyeceği Bi’r es-Seba Camii’ni Müslümanlara ve Osmanlı’ya hakaret etmek için müzeye çevirmişti. Şimdi bu durumda “bizim Hükümet” ne yapabilir ki? “Camiyi nasıl müzeye çevirirsin?” dese, orada koskoca Ayasofya Camii müze olarak duruyor. “Kelin ilacı olsa başına sürer” demezler mi adama? Önce Ayasofya’yı açacaksın, sonra başkasına, “camiyi müzeye çeviremezsin” deme hakkın olacak, değil mi?

Hadi Hükümet’in bazı angajmanları var. Temsil ettiği “Cumhuriyetin duyarlılıkları”nı taşımak zorunda, duyarsızlıklarını sürdürmeye memur. Peki, İsrail “Siyonist kepazelik”te yeni bir sayfa daha açarken, “Müslümanım diyenler”in duyarsızlığına ne demeli? Ya da “İslamcı basın”ın bu kepazeliği görmemesi, görmezden gelmesi, sanki ciddi bir durum yokmuş, konu önemsizmiş gibi bir tutum sergilemesine ne diyeceğiz? Hadi Müslümanların yaşadığı coğrafyada “Müslüman toplumlar” arasına sınırlar çizildi, “İslami duyarlılıklar”a da mı sınır çizildi? Sanki Filistin topraklarındaki Osmanlı yadigârı Bi’r es-Seba Camii Müslümanların bir camisi değilmiş gibi, ya da sanki Müslümanlık sadece Türkiye sınırlarına has bir inanışmış gibi, kimseden ses çıkmıyor olmasında bir gariplik yok mu sizce? Gariplik şurada:

Hatırlarsınız, 14-15 Temmuz’da Bilgi Üniversitesi’nin Eyüp’te bulunan yerleşkesinde “bira festivali” düzenlenmek istenmişti. Ancak yerleşkenin Eyyub Sultan Camii’nin yakınında bulunması sebebiyle ilçe sakinleri festivale tepki gösterdi, “İslamcı” basının da konuyu gündeme taşımasıyla festival iptal edildi. Cami Türkiye’de olunca “Türkiyeli Müslümanlar” tepki gösteriyor da, “yahudi işgali altındaki Filistin”de bulunan bir cami olunca bizi neden ilgilendirmiyor? O cami bizim değil mi? Hani Ümmet idik; bir idik? Ne oldu Ümmet birliğine?

Bir diğer gariplik: Tepki göstermek için illa da bazı “gündem spekülatörleri”nin kulvar çizmesi mi lazım? Müslümanların tepkileri kendi inançlarından ve hedef çizgilerinde ilerleyişteki tabiî reflekslerden değil de, illa ki küresel egemen güçlere hizmet eden manipülatörlerin dürtüklemesiyle kanalize edilmiş devinimler mi olmalı? Bugünkü duyarsızlık işte bu içler acısı halin deşifresi değil mi aslında?

Hadi hep birlikte “bişeyler” yapalım. Bütün “sivil toplum kuruluşları” ve “İslamcı” basın öyle bir ortak eylem gerçekleştirsin ki, dünya ayağa kalksın ve bu rezalet önlensin! Bunun ne olacağı istişare ile belirlensin. Ama acele edilsin. Çünkü 5 Eylül’e 3 gün kaldı.

“İt” camiye pisledikten sonra “tepki”nin ne anlamı kalır?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Faruk Köse Arşivi