Çocukların hayatını önemsemeyen siyaset
Ortadoğu, güç dengelerinin yeniden dizayn edildiği tehlikeli bir dönemden geçerken ülkemizde terör dalgası da derinleşerek bölgesel ve küresel derin devletlere hizmet ediyor.
Terörün çirkin yüzüne, ne tür bir manivela olduğuna dair çok şey yazılabilir elbette. Terörü siyasi hedefleri için kutsayan insanların varlığı da malûm. Terörü sözde uygar devletler de icra eder. Direkt savaşın bedeli ağır olacağından varılmak istenen siyasi sonuçları terör örgütleri üzerinden almak yolunu seçer bunlar, hem de bütün hümanist söylemlerine rağmen.
Ama ne söylenirse söylensin bir gerçek değişmiyor; terör en çok da çocukları kurban almaktadır. Çocukları ve çocukluk sınırını daha henüz aşmış hayatının baharındaki gençleri; ya ölen ya da öldüren olarak...
PKK evvelemirde Kürt ve Türk çocuklarının hayatını hedef alıyor. Daha doğru bir ifadeyle çocukları. Çünkü etnik kimliğin ne önemi olabilir ki.
Çünkü müntesip olduğu ırkı, dili, ailesinin dini ve coğrafyası ne olursa olsun her çocuk fıtrat üzerine doğar. Fıtrat temizliğin, saflığın ve kirlenmemişliğin hâlidir. Onlar birer beyaz sayfa olarak hayata başlar yani; güzeli de çirkini de, sevmeyi de nefret etmeyi de, yaşatmayı da öldürmeyi de beyaz sayfalara yazabilirsiniz.
Ama terörü bir araç olarak kullanan yapılar sadece ve sadece nefret etmeyi yazar bu kırılgan masum beyaz sayfalara. Kara kalemler ne kadar nefret yazarsa o kadar nefret öznesine dönüşür çocuklar. Bu vasatta katledilen öncelikle o çocukların masumiyeti olur.
Ulusalcı ideolojilerin dünya görüşü olarak değil, slogan düzeyinde nüfuz ettiği, kandırdığı, geleceklerini çaldığı oyun çağındaki nesildir bunlar.
Çocuklar masumiyetleri icabı kandırılmaya en müsait yaş gurubunu oluşturduklarından kurban seçilirler. Henüz akılları olgunlaşmamıştır. Hayat tecrübeleri kısacıktır. Kendilerine sunulan büyülü sloganları süzgecinden geçirecekleri bir müktesabatları yoktur. Tehdit ve korkuyla veya vaatlerle eğitilip ölüme gönderilmeye açık ve savunmasızdırlar.
Hümanist söylemli ideolojik argümanlar çocuk masumiyetini kirlettiğinden meşruiyet iddia edemez, etmemeli, kimse de buna itibar etmemeli.
PKKnın zorla dağa çıkarttığı yahut sloganların efsunlu dünyasıyla aldattığı kız ve erkek çocuklar birer nefret öznesine, birer ölüm makinesine fıtratları tahrip edilerek dönüştürülmektedir maalesef.
Çocuklar hususunda genelde hassas bir toplumumuz var. Bu yüzden bütün Türkiyenin bu çocukları kurtarmak için seferber olması gerekir. Ama öyle olmadığını biliyoruz. Kudretli büyükler buna izin vermiyorlar. Çocukların hayatları ideolojilerin arkasına sığınan mütekebbir büyüklerin istikbal garantisidir nihayetinde.
Anaların ocağına bolca ateş düşer! Anaların onurlu ve mutlu geleceği için mücadele ettiğini söyleyen kudretli büyükler oralı bile olmaz. Onlar, anaların acılarını dahi Kürt ve Türk diye bölmekten utanmazlar.
Oysa çocukları ölüm makinesine dönüştürenlerin, onları öldürenlerin kimliği farketmez, günahın büyüğünü irtikap etmişlerdir. Uluderede çocuklar da öldürüldü değil mi? Hata sonucu dahi olsa sorumluları hesap vermeliydi, toplum hâlâ bunu bekliyor.
Devletten hesap soranlar, ki sormalıdırlar da, neden PKKdan hesap soramıyorlar? Kimi sözde barış havarileri hesap sormadığı gibi ya kulağının üstüne yatıyor ya da binbir bahane eşliğinde çocukların katledilmesini meşrulaştıran bir dil kullanıyor.
BDPnin siyaseti çocukları kurtarmayı hedeflemiyor; üzerine militan ve gerilla etiketi yapıştırarak onları kurban verdiği makamı yüceltiyor. Eline keleşinkof tutuşturulmuş, el bombası verilmiş, molotof kokteyli ile sivillerin üzerine sürülmüş çocukları korumayan bir siyaset neyi korumak için var, Allah aşkına!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.