Dağdakilerle ovadakiler yer değiştirsin!
Silahattin yine konuşmuş...
Sütunumuzu yeni okumaya başlayanlara açıklayalım:
Tarihte bir Selahaddin var, Mehmet Âkifin
deyimiyle şarkın en sevgili sultanı. Bütün müslümanlar
onu sever, saygıyla anar. Kudüsü Haçlı işgalinden
kurtaran kahraman...
Suriye Selçuklularından bir kol, Zengiler, Nureddin
Zengi... Selahaddinin babası onun yanında bulunmuş.
Selahaddin de uzun süre Zengilere tâbi olmuş,
sonra güçlü bir devlet kurmuş. Eyyübî devleti...
Yani Selahaddin Eyyübîden bahsediyoruz. O
değil müslümanlara, düşmanı olan kâfirlere dahi
âdil, insanî davranan bir büyük adamdı.
Bu büyük Selahaddinin ismiyle birlikte anılması
bize giran gelen bir zat var şimdi ülkemizde. O yüzden
onun adını Silahattin yaptık. Tinin silahı. O
büyük Selahaddin, Selahaddin Eyyübî idi; bu ise
Silahattin Ayubî. Yani Ayıplı Silahattin!
İşte o yine konuşmuş.
Konuşmuş lâfın gelişi... İnsanlar konuşur. Akıl,
mantık, ilim, fikir bir silsile içinde olur. Bunlardan hiç
biri yok. Kendi her şeyi biliyor, zeki, akıllı, uyanık,
kurnaz ve fakat vatandaş dünyadan bî -haber, olan
bitenden bî-behre!
Konuşmuş yerine konulabilecek biyolojik âlemdekilerle
ilgili olarak kullanılan bir çok kelime var.
Mesela kargalar için denir ya hani, gaklamış!
(İsterseniz siz diğerlerini yerine koyun.)
Gaak Gaak! Ne diyor Silahattin?
Bakındı: Başbakan Türkiyeyi bölecekmiş,
Silahattin ve çok demokratik ve en barışçı partisi
bunu önlüyormuş. Türkiyenin bütünlüğünü
Silahattine borçluymuşuz anlayacağınız. Onlar
özerklikten fazlasını istemiyorlarmış, bunu
Başbakana bir bakan vasıtasıyla iletmişler.
Başbakan da tabiatiyle BOP eş başkanı olduğundan,
BOPun planı da Türkiyeyi bölmek ya, cevap
vermemiş! Özet: Türkiyeyi bölmek isteyen
Başbakan! Bölünmemesi için yırtınan Silahattin!
Hayır buna gaklamak deyip geçemeyeceğim.
En azından ve hafifinden çemkirmek demek zorundayım!
Bu tam bir çemkirme!
O çemkirirken, yanında birisi de siniliyormuş!
O da eş-başkanı! Hani şu Şemdinli yolundaki beşuş
çehreli terörist sarılganı!
Ben Şemdinlide bir düşmana sarılmadım. Ben
çözüm için ölümü göze almış dağa çıkmış birine
merhaba dedim. Onlar benim için düşman değil
demiş...
Çözüm için yaşamayı göze almak lâzım! Öldükten
sonra neyin çözümü? Eğer ölümü göze almak daha
iyi ise, sarılgan halinle beraberce dağa doğru yol
alsa idiniz!
Silahattinin eşi (yani başkan eşi) bu herzeyi yumurtladıktan
sonra bakın ne söylüyor: 30 bin Kürt
genci ölmüşse bu bir ahlâkî sorundur.
Bu ahlâkî sorundan hangi ahlâksızlar sorumlu peki?
Teröristin sırtını sıvazlayan veya teröriste sırtını
sıvazlatanların, öldürenleri -bilhassa da Kürtleri öldürenleri-
kahraman ilan edenlerin sorumluluğunun
yanında kimin sorumluluğu sözkonusu edilebilir ki?
Bunu ovada yürüyen, şehirlerde il başkanlığı binalarında
yuvalanan, kanuna göre Ankarada
TBMM sıralarında oturan biri söylüyor. Ama kanun
diyor ki, TBMM mensubuysan, sorumlu davran.
Bunun zıddına hareket edemezsin. Dokunulmazlığın
ortadan kalkar!
İnceldiği yerden kopsunmuş!
Bak bunu söyleyecek olan asıl senin gibi düşünmeyenlerdir,
Türk Kürt fark etmez!
Silahattin de boş durmamış bu kadın görünümlü
eş başkandan sonra. Erkekseniz kürtlere sorun
özerklik istiyorlar mı, ama Türkiyeye sormayın gibisinden
konuşmuş.
Hangi Kürtlere soracağız? Edirneden Ardahana
kim Kürt?
Soralım bütün Kürtlere. Ben Kürdüm diyen herkes
katılsın bu oylamaya. Benim de katılacağım bu
oylamada sen zannediyor musun ki, istediğin sonuç
çıkar?
Bunların kafası kirletilmiş şehir havasında oksijensiz
kalmış, düşünme melekeleri dumura uğramış.
Bakın dağdaki uzantı bunlardan daha akıllı:
Terör örgütüne yakın kaynaklara röportaj veren
PKK elebaşısı Murat Karayılan, önce BDPli vekilleri
eleştirmiş, sonra da BDPli vekillerle kucaklaşan
PKKlının görevden alınacağını duyurmuş.
Adam dağda ya, oksijen bol. Kafası daha iyi çalışıyor.
Galiba doğrusu, ovadakileri dağa göndermek,
dağdakileri ovaya almak. Kafası çalışanla ahmakları
yer değiştirmek! Çözüm o zaman sağlanabilir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.