Yeni Anayasanın özel şifresi ne?
Böyle olacağı baştan belliydi. Daha Anayasa Komisyonu kurulurken benimsenen ittifak ilkesinin sonucunun nereye varacağını o zamanlar söylemiştik.
Ama her nedense, muhalefet karşısında sürekli defansif oynayan, çekingen ve edilgen davranan, yaptıklarını millete değil de muhalefete beğendirme, ya da milletin değil de muhalefetin tepkilerini çekmeme kaygısını taşıyor görüntüsü veren iktidar partisi, yeni anayasa metninin hazırlanmasında da kendi potansiyelini muhalefetin idrak ve arzularının emrine âmâde kılmış görünüyor.
Öyle ya, ittifak şartı var. Ancak her nedense, ittifak bir kere olsun iktidar partisi üyelerinin teklifleri üzerinde sağlanamıyor; muhalefet temsilcileri buna şiddetle karşı çıkıp engelliyor da, iktidar partisi her seferinde teklifini geri çekerek muhalefetin teklifleri üzerinde ittifakı sağlıyor. Ne büyük özveri değil mi? Ama bu yaklaşım tarzının milletin beklentileriyle örtüşüp örtüşmediğini sormayın.
Zira görünen o ki, burada milleti düşünen yok. Hesap sanki başka bir denge üzerine kurulmuş gibi. Bu arada, dostlar alışverişte görsün... AKPye yüzde 50 oranında oy verirken, seçmenin en büyük beklentisi yeni bir anayasa yapılmasıydı. Yeni anayasada darbe zihniyetinin kalıntıları olmayacak, vesayet rejiminin izleri bulunmayacak, temel hak ve özgürlüklerinin özü ve esası güvence altına alınacak, birey-devlet münasebetlerinde birey öncelenecek, rejim ve sistem yeniden kurgulanarak milletin kimlik ve kişilik değerlerine uygunluk sağlanacak, Müslüman milletin inanç ve ibadet özgürlüğü teslim edilecek, halen yaşanan ve kanayan yara haline gelen hukuki aksaklıklar giderilecek... idi.
Ama nerede? Bunlar çok iyimser ve beyhude beklentiler... Gelişmeler, yeni anayasanın özel şifresini de belirgin kılmaya başladı. İttifak ilkesine uygun olarak benimsenen yeni anayasa ilkelerine baktığımızda bunu anlıyoruz artık. Daha önce, başörtülülerin kamu görevlerinde çalışmasını mümkün kılacak teklif, ittifak şartı gereği AKP tarafından geri çekilmiş ve mevcut halin, yani kamuda başörtüsü yasağının devamı üzerinde karar kılınmıştı. Şimdi de ateistlere anayasal güvence verildi. Hem de Müslümanların inanç, ibadet ve inancına göre yaşama haklarına dair hiçbir adım atılmadığı halde. Yanlış okumadınız, artık ateistler anayasal güvence altında!
Komisyon üyeleri, en kritik maddelerden olan din ve vicdan hürriyetinin ele alındığı toplantıda, İslama hayat hakkı tanımayan, Müslümanın dinini yaşamasının bütün yollarını tıkayan laiklikin ne yapılacağı, nereye konacağı, nasıl tanımlanacağı hususunda anlaşamazken, ateistlere güvencede ittifakı sağladı. Nasıl mı? Kendisi inanan seçmen kitlesinin büyük bir bölümünü de temsil ettiği halde, inananlara hak sağlayacak nitelikteki hiçbir teklifinde ısrarcı olmayan iktidar partisi, CHP ve BDPnin, inanmayanların haklarının güvenceye alınması hususundaki ısrarlarına dayanamadı ve MHPnin de desteğiyle, ateistlere anayasal güvence sağlandı. Burada önemli bir hususun altını çizmek istiyorum. İnsanlar inanır, ya da inanmaz.
Kimse iman etme hususunda zorlanamaz. Bu Kuranın emridir, biz buna iman ve itaat ederiz. Ancak, bizim arzumuz ve irade beyanımızın aksine olarak üzerimize hükmeden bir rejim var. Bu rejim, Müslümanların vergileriyle, insan potansiyeliyle, bilinçi veya bilinçsiz destekleriyle ayakta duruyor ve hükmünü sürdürüyor. Yani rejim Müslümanları tepe tepe kullanıyor. Şimdi, tepe tepe kullandığı Müslüman kitlenin hak ve özgürlükleri konusunda biraz olsun iyileştirme söz konusu olduğunda buna karşı çıkılıyor ve o Müslüman kitlenin oylarıyla iktidara gelen parti de bu karşı çıkışı onaylıyorken, ateistlerin ve bilumum İslam dışı unsurların her türlü hakları anayasal güvenceye kavuşturuluyorsa, buna makul bir gerekçe bulmak, müsbet yorumlamak mümkün mü?
İktidar partisi bu tutumunu bir an önce açıklamalı ve oylarını aldığı seçmenine hesap vermelidir. CHP, Laikliğin aşındırılmamasını kırmızı çizgi olarak sunuyor ve buna sıkı sıkıya bağlı kalıyorken, AKPnin hangi kırmızı çizgileri takip ettiğini bilemiyor olmak, seçmene verilen değer bakımından nasıl bir anlam taşıyor olabilir? Daha kimlere hangi haklar sağlanacak da Müslümanlar beklemeye alınacak, bu da açıklanacak mı? Ayrılıkçının, ateistin, homoseksüelin, demokratın, Kemalistin, laikin, Alevinin, ilaveten bilumum sapık ve sapkın inanç, fikir ve hayat tarzının, kişi, grup ve klikin her türlü hak ve özgürlükleri güvenceye alınırken, üstelik bunlar Müslümanların potansiyel desteğiyle sağlanırken, Müslümanın hiçbir hak ve özgürlüğünün tanınmaması üzerine kurulu bir anayasayla ne yapılmak isteniyor? Öyle anlaşılıyor ki, yeni anayasanın özel bir şifresi var.
İnşaallah aklımıza gelen başımıza gelmez!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.