ARAS KARGO önem taşır (mı?)
Aras Kargo bildiğiniz gibi Türkiye’nin en büyük kargo taşımacılığı şirketlerinden birisidir. Takriben 8000 çalışanı ile sektörün en büyüklerinden. Bildiğimiz bir diğer özelliği ise bilhassa başörtülü hanım eleman çalıştırmaması ve Cuma namazlarına gidecek olan elemanların “hayır” cevabı alacaklarının önceden kendilerine bildirilmiş olması. Bu şirket başörtüsü ve namaz gibi konularda tersinden çok hassas. Efendim ben bu hassasiyeti bir kenara bırakıp, bizzat içinde olduğum, yaşadığım bir Aras Kargo hikayesi anlatacağım. Ayniyle vaki. Bir zamanlar Üsküdar’da sahaflık yapıyordum, yani ikinci el kitap ticareti. Ana kalemimiz de bilhassa ikinci el ders kitabı ve üniversite hazırlık kitabı. Onun yanı sıra diğer kitaplar da tabii satış kalemimiz. Yanılmıyorsam o yıl ders kitaplarını devlet ilk defa ücretsiz olarak dağıtacak. Ama yine de okul mevsiminde bir yoğunluk yaşıyoruz. O hengame içinde bana:
- Elimde 3 muz kolisi kitap var, alır mısınız? diyen bir adamla muhatap oluyorum. İki ayağım bir pabuçta adeta. İstediği 20 milyon lirayı (bugünkü 20 TL) verip işime dönüyorum. Bir-iki hafta sonra o yoğunluk geçince aldığım kolileri hatırlıyorum ve paketleri açıyorum. Oooo bir de ne göreyim. Bana o kolileri getiren Aras Kargo’nun elemanı adeta küçük çapta bir zenginlik getirmiş. Pek çoğu bilhassa Hürriyet Gazetesi yazarlarına imzalanmış Gendaş Yayınları’nın hatıra kitapları. Ve kolilerden bir de 1,5 milyarlık bir çek çıkıyor. Bendeniz hemen Gendaş’ı arıyorum ve olayı kapalı bir şekilde anlatıp, devamı için şirketin yönetim kurulu başkanından randevu talep ediyorum. Bana ertesi sabah 09.00’a gelebileceğim söyleniyor. Sabah o saatte elimde o çek ve Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök başta olmak üzere diğer yazarlara imzalanan bir sürü kitabı yanıma alarak şirketin kapısını çalıyorum. Yönetim kurulu başkanı merakla beni beklemekte. Misafir koltuğuna oturup kendimi tanıtıyorum ve sebeb-i ziyaretimi anlatıyorum. İlk önce Gendaş’ın o 1.5 milyarlık çekini masaya koyuyorum, yönetim kurulu başkanı şaşkın:
- Biz iki aydır bu çeki arıyoruz, sizde ne işi var?
Benim de muzipliğim tutuyor:
- Efendim, ben hırsızım, bu çeki sizden çaldım ama vicdan azabı çektiğim için size geri iade ediyorum.
O sırada masaya bıraktığım Gendaş’ın imzalı kitaplarına bakan başkan:
- Peki bu kitaplar?
Ve hafif bir tebessümle;
- Ne olur şu işin doğrusunu anlatın, meraktan çatlayacağım.
Ve ben de şakayı dozunda bırakıp olayı özetliyorum.
- Yani size bu kitaplar ve çek Aras Kargo’nun Üsküdar Şubesi’nden mi geldi?
- Aynen diyorum.
- Peki Aras Kargo’nun Cağaloğlu Şubesi müdürünü çağırsak sizin için mahzuru var mı?
- Neden olsun ki cevabını veriyorum.
O arada öğreniyorum ki o yıl devletin ders kitapları dağıtma ihalesini alan Gendaş, bu işin bir kısmını Aras Kargo’ya vermiş ve tamı tamına da 300 milyar ödeme yapmış.
Aras Kargo’nun Cağaloğlu şube müdürü geliyor ve olayı öğrenince şaşıracağını ve nasıl olur diyeceğini beklerken temel fıkralarına taş çıkartan bir cevap veriyor:
- Evet, adresinde bulamadığımız kitap ve evrakı şubelerimiz hurdaya verir. Üsküdar’dakiler de böyle yapmışlar.
Gendaş’ın yönetim kurulu başkanı böyle bir cevabı beklemediği için bir an ne yapacağını şaşırıyor ve sekreterine ancak şu uyarıyı yapıyor:
- Aras Kargo ile yaptığımız tüm dağıtım anlaşmalarını iptal edin!
Sonra muhatabına dönüp:
- Demek Hürriyet Gazetesi’ni adresinde bulamadınız, bize o kitapları geri getirmek de mi aklınıza gelmedi deyiveriyor.
Ve ertesi günü Gendaş’ın elemanları gelip o kolileri benden alıyorlar, hatta Aras’a verdiğim 20 milyon TL’yi bile ödeyerek. Bugün aynı Aras Kargo’nun hacıların eşyalarını taşıdığını duyunca aklıma bu olay geliverdi.
Ne diyeyim, her ne kadar Ziya Paşa; “Hafızay-ı beşer nisyan ile maluldür” dese de insan hafızası unutmuyor ve bir gün acı-tatlı hatıralar ortaya çıkıveriyor.