Ahmet Varol

Ahmet Varol

Suriye İçin Daha Fazlası

Suriye İçin Daha Fazlası

Son dönemde Türkiye’yi birçok yönden köşeye sıkıştırma ve zorlama amaçlı oyunlar oynanıyor.


Bunu sadece iç mesele yahut birilerinin ideolojik planlarını hayata geçirme çabası olarak izah etmek yeterli olmaz.

Çünkü Arap dünyasındaki yeniden yapılanma döneminde Türkiye’nin güç birliği ve dayanışmaya öncülük etmeye çalışması hem uluslararası emperyalizmi hem de bazı bölgesel güçleri rahatsız ediyor.

Oyunların arka planında da Suriye’deki zulme karşı haklı mücadeleye sahip çıkma çabalarına darbe vurma amacının da birinci etken olduğu yönündeki tespitin olayları yakından izleyen ve bağımsız bir bakış açısıyla yaklaşan yorumcuların birçoğunun ortak kanaati olduğunu söyleyebiliriz.

Fakat son dönemde özellikle Arap dünyasından kendileriyle görüştüğümüz ve Suriye’deki hadiselerin içinde yahut yakınında yer alan etkin bazı şahsiyetlerin Suriye konusunda bugün sergilenen tavrın olayların başlangıç merhalesindeki kadar güçlü olmadığını, söylemde olmasa bile fiiliyatta geri adım atıldığını dile getirdiklerini gördük.

Bunun bazı gerekçeleri olabilir ve zikrettiğimiz oyunların daha fazla meşgul etmesi mazeret olarak gösterilebilir. Ama önemli olan mazeret olması değil mazeretlerden kurtulmanın ve sorumluluğu yerine getirmenin yollarını bulmaktır. Bugün Suriye halkı ne yazık ki uluslararası platformda yalnız bırakılmıştır.

Arap Birliği de bir önceki yazımızda üzerinde durduğumuz, “zalime mühlet tanıyarak mazlumu yıpratmak suretiyle onu dayatmalara razı etme” amaçlı sinsi politikaların arkasında duranlar arasında yer alıyor ve Suriye’yle ilgili göstermelik çözüm formüllerinde samimi olmadığı görülüyor.

Suriye’yle ilgili politikalarını Baas diktasıyla ortak hesaplarına ve işbirliğine bina eden İran’ın yoğun bir şekilde sürdürdüğü dezenformasyon faaliyetlerinin bazı kesimleri etkilemesi de Suriye direnişi karşısında kitlesel duyarlılıkların zayıf kalmasına neden oldu.

Bundan dolayı Suriye halkı ve bu halkın meşru mücadelesine öncülük edenler Türkiye’den gerek halktan gerekse yöneticilerden daha fazlasını bekliyor. Katillerin, zalimlerin yanında duranlar bunu kendileri için şeref saydıklarını söyleyebilecek kadar ar perdelerini yırtmış durumdalar. Bu durum karşısında haklıların, zulme karşı direnenlerin yanında duranların çekingen davranması, onların haklı mücadelelerine açık destek vermekten çekinmeleri anlamsızdır.

Böyle bir tutumu katillerle aynı safta duranların, onlarla çıkar hesapları ve ilişkileri içinde olanların onaylamasını beklemek anlamsızdır. Mütecaviz tarafa karşı ve haklının yanında olmanın verdiği onay yeterlidir. Çünkü zulme karşı mazlumun yanında olmak Kur’an ilkesidir. Yüce kitabımız tarafından onaylanmıştır.

Bu konuyla ilgili âyetlerin bazılarını daha önce muhtelif yazılarda, son olarak da 8 Eylül 2012’de yayınlanan “Dost ve Düşman” başlıklı yazıda zikrettiğim için burada tekrar etmeye gerek görmüyorum. Katil Baas rejimini kurtarabileceklerini sananlar yanılıyor. Çünkü Suriye direnişi kararlılığından geri adım atmayacak.

Diktatör Beşşar’ın en yakın çevresindeki adamların bile bugün onu terk etmeleri de zaten onun saltanatını kurtarmanın artık mümkün görünmediğine kanaat ettikleri içindir. Yoksa düşünce ve inanç değişikliği yaşamaları yahut insafa gelmeleri sebebiyle değildir. Ancak direnişe destek verilmesi süreci hızlandıracak, kan kaybının daha az olmasını sağlayacaktır.

Suriye’ye dışarıdan askerî müdahale formülünün doğru olmayacağını olayların başlangıcından beri değişik yazı ve konuşmalarda dile getirmiştim, şimdi de aynı kanaatte olduğumu söylüyorum. Ama direnişin bileğini muhtelif yollarla güçlendirmek gerekir.

Bu dönemde ise özellikle ağır silahlarla, tank ve hava saldırılarına karşı savunma mekanizmasıyla desteklenmesi zorunludur. Son dönemde hava saldırılarının yoğunlaştırılması sebebiyle savunmasız halk içinde can kaybının çok olmasının sebebi direnişçilerin bu mekanizmadan yoksun olmasıdır.

Ayrıca canlarını kurtarmak için bu topraklara sığınanları bir emanet bilmek, katillerin burada sözcülüğünü yapanların çirkin oyunları ve ırkçı söylemleri karşısında onları sahipsiz bırakmamak gerekir. Hayatlarını sürdürebilmek için yardıma ihtiyacı olanlara maddi destek de sorumluluğun bir başka boyutunu oluşturuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
27 Yorum
Ahmet Varol Arşivi