Ve nihayet merakla beklenen Balyoz Davası’nda kararlar açıklandı. Hukukun balyozu da darbecilerin üstüne iniverdi. İşte hukuk böyle bir şeydir, bugüne kadar görmediğimiz, alışmadığımız, ama aslında hukuk denilen mekanizma üniformalıya da, sivile de, valiye de, vekile de, bakkala da, çakkala da, hocaya da, hacıya da velhasılı suç işlediği sabit olan herkese gereken cezanın verildiği bir sistemdir.

Hani şu “şeriatın kestiği parmak acımaz” denilerek yüceltilen adalet arama duygusu yakın zamanlara kadar bizim unuttuğumuz, ama hasretle beklediğimiz bir sevgili gibi idi. Galiba birbirimize yaklaşıyoruz. Hukuk artık sihirli bir değnek gibi herkese değişebiliyor. Baksanıza Silivri’deki dokunulmazlar takımından bir yiğidin konuşması dinlemeye takılmış, hazret ne diyor, “Biz hep böyle gidecek zannettik!” Hâlâ bunun şaşkınlığını yaşıyor Silivri sakinleri ve yakınları...

Tabii kendilerine değince hukuk oldu tu kaka! Hukuk bugüne kadar belli sınıflara değmeyen, bazen teğet geçen bir şeydi. O bir şey ise her defasında bizim anamızı ağlatır, karaları bağlatırdı da kan içsek bile dışarı belli etmez, “kızılcık şerbeti içtik!” derdik.

Açık açık ağlamamız bile yasaktı. Bugün Balyoz davasının baş aktörü Orgeneral Çetin Doğan’ın muhterem eşleri sitem dolu bir sesle “Bugüne kadar hep sustuk, bundan sonra artık konuşacağız” demişti de bizim malum medyamız hemen timsah gözyaşları dökmeye başlamıştı, “hüngür... hüngür... hüngür...” bir paşamızın eşi nasıl ağlıyor? Ulan yıllarca bizim anamız değil, analarımız ağlamıştı da hiç görmemiştiniz. Çetin Doğan’ın eşi ağlayınca mı duygulandınız, bizimkileri neden görmediniz?

O malum medyadan bir başlık “Ailelere darbe” alçaklığa bakınız. Bu paşalar darbe planı yapmışlar mı, halkın oyları ile seçilen iktidarı alaşağı etmeye çalışmışlar mı? İşin burasına gelince kameralar kapatılıyor. Hakim bir katile ceza verirken önce onun eşini ve çocuklarını mı düşünür, yoksa işlediği suça kanunda verilecek cezaya mı bakar? Şimdi dönüyoruz tarihimizde bundan önce böylesi bir darbe teşebbüsüne verilen ilk cezaya... Efendim bugün CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, “Silivri’de savcılar, hakimler ve mahkeme var, ama adalet yok” diye verilen hükmü kabul etmiyor ve aşağılıyor. Şimdi 27 Mayıs 1960’a dönüyoruz.

Darbe sırasında Kore’de olduğu için Milli Birlik Komitesi’ne giremeyen ve döndüğünde Harb Okulu Komutanlığı ile yetinmek zorunda kalan Albay Talat Aydemir’in 22 Şubat 1962’de Harb Okulu öğrencilerini silahlandırarak başlattığı darbe teşebbüsü akşama doğru fiyasko ile sonuçlanmış ve o devirde CHP Genel Başkanı olan İsmet İnönü tarafından darbeden dönmesi karşılığı af sözü alarak 14 saat sonra evine dönmüştür. O gece pijamalarını giyerek, rahat yatağında uyuyan Aydemir, İsmet Paşa tarafından affedilmiştir. Aydemir, “Peki nasıl güveneceğiz?” dediğinde de “Bu Kurtuluş Savaşı’nın iki numaralı komutanının sözüdür!” hitabı ile karşılaşmış ve verilen söz de boşa çıkmamıştır.

Yani İsmet Paşa böylece Türkiye’de “hukukun da üstünde bir kişilik” olarak tescil edilmiştir. “Alışmış, kudurmuştan beterdir” derler. Bu defa darbeci duyguları bu teşebbüste doymayan Aydemir, 20 Mayıs 1963’de ikinci defa aynı okul öğrencilerini silahlı yeni bir darbe için ayağa kaldırmış, Harb Okulu uçaklarımız tarafından bombalanarak, bir miktar kan dökülmüş, darbe teşebbüsü bastırılmıştır. Ve Albay Talat Aydemir ile 2 arkadaşı idam edilmişlerdir. Öyle ki Aydemir, son ana kadar asılacağına inanmamış ve İnönü’nün mutlaka kendisini kurtaracağını düşünmüştür. O günlerde gerçekten İnönü, ikinci defa da affetse ona hesap soracak bir merci yoktu bu ülkede.

27 Mayıs 1960 darbesinin başındaki isim olan Orgeneral Cemal Gürsel, İsmet Paşa’ya daha ilk gün; “Emirleriniz bizim için Peygamber buyruğudur” diyerek temenna çakmamış mıydı?

Bugün “Silivri’de adalet yok” diyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, önce parti olarak geçmişine baksın ve pek çok hukuksuzluk gibi bu olayla da bir yüzleşsin. Görecektir ki heybelerinde Talat Aydemir olayı gibi nice hukuk katliamları vardır. Daha durunuz, üye olmak için adresini aradığınız Ergenekon için karar verildiği gün milletin huzurunda bugün olduğu gibi mosmor moraracaksınız, mosmor!