PKK barış için kan döküyor(!)
Çoluk-çocuk demeden bombalayan, yakıp yıkan, her gün asker-polis öldüren PKK masum! Adamlar kan döküyorsa sebebi var! Bütün dertleri barış; T.C. devletini barışa razı etmek için kan döküyorlar! Yoksa kötü bir niyetleri yok!
Kafayı bir yere mi tosladın? dediğinizi duyar gibiyim.
Evet, kafayı BDP milletvekili Altan Tana tosladım.
Hani, zamanında muhafazakâr Mücadele Birliğine müntesip, AKP milletvekili Mehmet Metinerin çıkardığı bir zamanların İslamcı dergisi Girişimde yazan, Refah Partisinin Güneydoğu Müfettişliğini yapan, annesi Türk olan, bugün ise PKK terör örgütünün politik uzantısı olan BDP milletvekili olarak Kürt ayrılmacılığını savunan Altan Tan var ya... İşte ondan söz ediyorum.
Ağzı olan konuşuyor derler, Altan Tan da konuşmuş. Aklınızı başınıza alın. Bu gidişat, gidişat değil diye tehdit edip, aklınızı başınıza almazsanız başınıza gelecekleri görürsünüz demeye getiriyor. Devamla, bütün ölümler bizim ölümlerimiz. Asker de, polis de, gerilla da bizim evlatlarımız, kardeşlerimiz diyor.
Yaa, işte böyle. Asker de, polis de, gerilla da, yani emperyalist güçlerin tetikçiliğini yapan dağdaki terörist de kardeşlerimizmiş. Ülkeyi bölmek için dağa çıkan teröristle askeri-polisi aynı hizaya koyup kardeş ilan ediyor. Ama terörist kardeşin, niçin asayişi sağlamaya çalışan asker veya polis kardeşine kurşun sıktığına değinmiyor. Ya da bu nasıl kardeşlik, izahat getirmiyor. Çünkü ona göre, teröristin askere kurşun sıkması da barış için! Baksanıza ne diyor:
Biz bir barış çıkarmak istiyoruz, .... sürekli halkların kardeşliğinden bahsediyoruz, sürekli birlikte yaşamaktan bahsediyoruz, .... sürekli müzakereden bahsediyoruz.
Gördünüz mü? Niyetleri ne kadar da temiz, ne kadar da halisane! Böylesine iyi niyetli teröristlere, CHPli Aygünün tabiriyle dağdaki genç arkadaşlara kucak açmalı, bağrımıza basmalıyız, değil mi? Basmalıyız da, barış isteyen dağdaki genç arkadaşlar, çoluk-çocuk demeden kurşun sıkıyorlar ama... Bağrımıza bastığımızda göğsümüze bıçak saplamayacaklarına nasıl emin olacağız?
Üstelik bu sözleri, ölen teröristlerin fotoğraflarıyla süslü afişin önünde söylüyor! Sırtını teröristlere dayamış, meydan okuyor. Az önce barıştan söz eden adam, hemen ardından esip gürleyerek höykürüyor ve teslim alınamayacaklarına vurgu yaparak diyor ki: Bizi Kemalistler alamadı, İsmet Paşa alamadı, Süleyman Demirel alamadı, kıçı kırık 3 tane adam mı alacak? Küçümseyip kıçı kırık üç tane adam diye hakaret ettikleri kim? Kim olacak, Başbakan, İçişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanı... Öyle ya, ilgili sürecin başında onlar var.
Peki, hadi barış olsun; silahı bırakıp evlerinize dönün; herkese verilen hakların aynısı size de verilsin, eksikler de tamamlansın deseniz kabul eder mi? Hayır, etmez. Çünkü ayrılıkçı Kürtlerin literatüründe barış demenin kan dökmek demek olduğunu biliyoruz. Kanın durmasını ayrılmaya bağlıyorlar. Zira Altan Tan, terörist resimlerinin önünde höykürmeye devam ediyor:
Gel bu halkın hakkını hukukunu tanı, gel yeni bir Ortadoğuyu, Ortadoğu Konfederasyonunu, eyaletler birliğini gel birlikte kuralım.
Aha! İşte bu. Konfederasyon... Yani, federasyon da değil, neredeyse ayrılmış da, daha hâlâ bazı menfaatleri var, onlardan yararlanmayı henüz bitirememişin terimsel ifadesi olan konfederasyon istiyor. Birlikteliğin nimetlerinden sonuna kadar istifade edecek, alacağını aldıktan sonra, dilediği zaman hadi bana eyvallah deyip çekip gidecek; bağımsızlık ilan edecek.
Öyle ya, konfederasyon olunca bunun anlamı, aslında bağımsız, ama şeklen birlikteymiş gibiden başka bir şey değil. Hatırlatalım, Çekoslovakya bir konfederasyon idi; bir gün Slovaklar good bye dedi ve iki devlet çıktı ortaya: Çek ve Slovak Cumhuriyetleri. Kimse de buna bir şey diyemedi; çünkü konfederasyon olunca film böyle bitebiliyor.
Arkasında terörist resimleri var ya, teröristler barış(!) için kan döküyor ya, güvencesi var; gidebildiği kadar ileri gidiyor. Hem özerklikten söz ediyor, hem konfederasyon vurgusu yapıyor, hem de yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali Başbakanı suçlayıp, utanmadan, siz bu ülkeyi bölmek üzere emir mi aldınız bir yerden? diyebiliyor.
Bu söylemle, Kürtlerin haklarından demokratik özerklike, oradan federasyona, oradan da konfederasyona uzanan bir söylemle çıtayı sürekli yükselttiklerini, asıl niyetlerinin bağımsızlık olduğunu izhar ve ifşa ediyor.
Sonra meydan okuyor: Azdan az ölür, çoktan çok ölür.
Siz bizden çoksunuz, o halde biz sizden daha çok öldürürüz demeye getiriyor. Ne de olsa barışı savunuyor, değil mi?
Ve bu adam milletvekili oluyor!
E, peki nasıl oluyor da oluyor?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.