Ersoy Dede

Ersoy Dede

Sağlık Devrimi

Sağlık Devrimi

Geçen haftalarda, Kalamış’ta, bence haber değeri yüksek, kimilerine göre daha magazinel ama her hâl ve şartta çok ilginç bir manzara ile karşılaştım..
Anladığım kadarıyla emirliklerden birine mensup bir aile.. Arka arkaya dizilmiş lüks arabaların önünde durmuşlar.. Geleneksel kıyafetler içinde Araplar.. Üç katlı muhteşem bir villanın önünde ayaküstü sohbet ediyorlar.. Biraz sonra villanın içinden babaları ya da amcaları olduğunu zannettiğim daha yaşlıca bir adam çıkıyor.. Kapıdakiler de onu karşılıyor.. Arap misafiri uğurlayan kişiyi (yani o villanın sahibini) tanıyacak gibiyim.. Durmuş kenardan izliyorum olan biteni.. İlk bakışta, mafyatik bir toplantı bitmiş gibi bir hava seziyordum. Ama villanın bahçesindeki adamın kim olduğunu hatırladım.. Hatırlayınca da taşları yerine oturttum.. Birazdan açıklayacağım o adamın kim olduğunu size..

SAĞLIK TURİZMİ
Birşeylerin sonuna “turizmi” ifadesini yerleştirerek sektör icat ettiklerini düşünürdüm eskiden.. Hatta bunun bir tür pazarlama taktiği olduğunu düşünürdüm.. Öyle ya insanlar neden sadece “güneş-kum-deniz” için bir ülkeden başka bir ülkeye gitsinler ki?.. Bunun dışındaki alanları da turizme kazandırarak, başka alternatif arayan turistleri de çekebiliriz pek âlâ.. Her konuda bunu yapabilirsiniz üstelik.. Alır adamları Efes’e götürürsünüz, olur size “inanç turizmi”, Peri Bacaları’na götürürsünüz, olur “kültür turizmi”.. Peki ya “sağlık turizmi?..”

HERŞEY ÇOK DEĞİŞTİ
Hatırlayın, durumu ciddi olan bir hasta ile ilgili olarak, hasta yakınları bir zamanlar; “Avrupa’da yahut Amerika’da da mı yoktur çaresi?” diye sorardı.. Doktor ne derdi peki? “Bir araştıralım dilerseniz. Çıkmadık candan ümit kesilmez”.. Artık öyle değil işte.. Dünyanın en ünlü hekimleri Türk değil mi?.. Artık hekimler şöyle diyor; “arkadaş eğer Türkiye’de bunun çaresi yoksa, Avrupa’da hiç yoktur”..

KAPININ ÖNÜNDEKİ ADAM
İşte o villanın kapısının önündeki adam da, dünyanın dört bir yanından diş tedavisi ve çeşitli uygulamalar için insanların akın akın geldiği, aylar öncesinden randevu aldığı ünlü Dişhekimi İlker Erdoğan.. Hani “Ali Ağaoğlu, kendisine yapılan dişten çok memnun kaldığı için dişçisine rezidans hediye etti” diye bir haber çıkmıştı ya gazetelerde.. İşte o dişçi.. İsrail’den Suudi Arabistan’a, Fransa’dan Japonya’ya kadar çok sayıda ülkeden, üst düzey bürokratlar, politikacılar, sessiz sedasız Türkiye’ye geliyor, Kalamış’ta Dişhekimi İlker Erdoğan’ın, 5 katlı villa görünümlü kliniğinde tedavilerini oluyorlar, yine sessiz sedasız ülkelerine dönüyorlar.. Yazının başında sözünü ettiğim emirlik ailesinin o önemli bir ismi de, sadece implant uygulaması için doğrudan kliniğe gelmiş, işini halletmiş, özel uçağıyla öğleden sonra da memleketine hareket etmiş.. Söz konusu misafir için yapılan uygulama, dünyada sadece 8 merkezde yapılabiliyor.. Bütün dünyada sadece 8 merkezde.. Biri de Kalamış’ta.. Bir robot, dişin çakılacağı yeri kendisi tespit edip, sıfır hata ile doğru noktaya yerleştiriyor. Dikiş, kanama yok.. Dahası, bu uygulamanın reklamı, ilanı, tanıtımı vesairesi de yok.

KULAKTAN KULAĞA REKLAM
Peki böylesine seçkin bir zümre nasıl oluyor da diş tedavisi için İstanbul’a gelebiliyor?.. İşte bunun adı Kulaktan kulağa reklam.. Halkla ilişkilercilerin, firmaları yönlendirdiği en etkili tanıtım aracı.. “Dost tavsiyesi”.. Bu en etkili metotlardan biri, doğrudur.. Fakat bunun için hakikaten her gelen turistin memnun ayrılması şarttır. Dr. İlker Erdoğan gibi alanında uzman dört isim, bu işi sırtlanıp götürür gibi geliyor bana.. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi