Gıybet, haysiyeti hedefler
Müslümanlar arasında üzülerek gördüğümüz en yaygın hastalıkların başında gıybet geliyor. İçselleştirilmiş bir hâl de denebilir. Vakayı âdiyeden. Pervasızca işlendiğinden bir adım sonra iftiraya dönüşebiliyor; sahibi müfteri hükmüne düşme tehlikesini farketmese bile..
İslâm kardeşlik hukukuna, toplumsal dayanışmaya son derece önem veren bir dindir; bu yüzden de bunu zedeleyen davranışlardan kaçınılmasını sıkı sıkıya öğütler. Gıybet ise tam da bunu hedefler, kardeşlik ruhunu zayıflatır.
Gıybet dediğimiz nâhoş durum zaman zaman maddi zararlara da yol açar. Ama gıybetin açtığı en büyük yara, manevi yaradır. Maddi zarar ziyanı karşılamak mümkünse de manevi zararları onarmak kolay değildir. Bu yüzden gıybet ederek kardeşine zarar veren kişinin bağışlanması mağdurun affetmesiyle mümkündür.
İkili oturumlarda, telefonda, internet sosyal paylaşım sitelerinde geyik muhabbeti sıkça gıybete dönüşür. İletişim araçları her geçen gün daha fazla insanı ağlarına çektiğinden gıybet trafiği de çok katılımlı ve çok katmanlı işler. Çok katılımlı gıybetler günahın da çapını büyütmektedir haliyle.
Gıybet âfeti sıradanlaştığı ve yaygınlaştığı oranda bir günah olarak Allah indinde büyür, kulun gözünde küçülse de. Gıybeti yapılan kişi ve kişiler de belki nefsi müdafaa dürtüleriyle gıybete iştirak ederek gıybet dairesini büyütürler. Bir sosyal âfete dönüşen bu hastalık hakkında birkaç nebevî uyarıyı nazara sunuyorum:
Bir hadislerinde Efendimiz (sas) buyurdular ki: Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?
Allah ve Resulü daha iyi bilir! dediler. Bunun üzerine:
Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır! açıklamasını yaptı. Orada bulunan sahabilerden birisi: Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?) dedi. Efendimiz (sas):
Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış olursun. Eğer söylediğin onda yoksa iftira atmış olursun. buyurdu. (Muslim: 8/21, hn. 6758; Ebu Davut: 4/420, 4876; Tirmizi: 4/329, hn. 1934)
Efendimiz (sas) bir hadisde de şunu bildirdi: Mîrac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı.
Ey Cebrâil! Bunlar da kim? diye sordum: Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir. (Ebu Davut: 4/420, hn. 4880; Müsnedi Ahmed: 3/224, hn. 13364)
Hadiste geçen insanların etlerini yiyenler hükmü aşağıdaki âyette geçmektedir:
Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allahtan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir. (Hucurat: 49/12)
Efendimize (sas) gösterilen o kavim, gıybetle insanların şeref ve haysiyetlerini dillerine doladıklarından mezkur cezaya çarptırılmışlardır.
Bir hadisde ise; Ribânın en kötüsü (en çok günaha sebep olanı), haksız yere müslümanın ırzını (mânevî şahsiyetini) rencide etmektir buyrulmuştur. (Ebu Davut: 4/420, hn. 4878: Müsnedi Ahmed: 1/190, hn. 1651)
Burada başkalarının toplum içindeki onurunu, şerefini, itibarını diline dolamak, gıybet yoluyla rencide etmek kastedilmektedir. Gıybetin bu kadar kötü olması kişinin manevi şahsiyetinin malından daha değerli olmasından kaynaklanmaktadır.
Nassların uyardığı gıybet musibetinin günümüzde çok fazla sıradanlaşması günah algımızın gevşediğini gösterir. Son araştırmaların gösterdiği, muhafazakârlık artarken dinî yaşamda gerileme yaşanıyor tesbiti de bunun göstergelerinden biri...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.