Kanayan yara Arakana çözüm önerileri
Kurban Bayramının kutlandığı bu günlerde Arakanlı Müslümanların hâlinin hiç de iç açıçı olmadığını yazıyor basın, cılız bir sesle. Arakan trajedisinde azalma olmadığı gibi artış var maalesef. Arakanlı Müslümanlar vatanlarında giderek daha ağır yaşam koşullarına itilmekte, Eyalet başkenti Sittweye sokulmamakta, işyerlerine gidememekte, camilerinde ibâdet edememekteler. Haziran ayında yaşananlardan sonraki en önemli şiddet olayları geçen Pazar günü özellikle Minbyar, Mrauk-U, Kyaukphyu ve Myebon kasabalarında patlak verdi. Bini aşkın evin yakıldığı, insanların kitleler hâlinde tehcire zorlandığı haberleri geliyor.. Yaşanan gelişmeler dikkate alındığında, şöyle teorik bir çerçeve çizmek mümkün. Arakanlı Müslümanların maruz kaldıkları şiddet, Budist dini inancına mensup din adamlarından ötürü dinî; ülkede hüküm süren merkezi hükümet ve Arakan Eyaletindeki yönetimden ötürü siyasi; üniversite öğretim görevlileri ve öğrencilerin katılımından ötürü entellektüel; ve olayları kışkırtan, gelişmeler sessiz kalan güvenlik güçlerinden ötürü de askeri otoriteden neşet ediyor. Birbirinden bağımsız gibi gözüken bu unsurlar, Arakanlı Müslümanların tarihî varlığını yok saymakta, dinini, dilini, rengini hor görerek, insanlık dışı muameleye tabi tutmaktadır. Hazirandan sonraki kimi girişimlerin kısmen olumlu karşılık bulmasıyla kimi kuruluşlarca yardımın ulaştırıldığı dile getiriliyor. Ancak unutulmamalıdır ki, bu yardım, Myanmar Kızılhaçı nezaretinde sadece çadırlarda yaşayanlara, pirinç ve birkaç gıda malzemesi şeklinde ulaşıyor. Öte yandan, Budistlerce Sittweye girmelerine kesinlikle izin verilmemesi nedeniyle işyerlerine, okullarına gidemeyen Arakanlı Müslümanların köy ve kasabalarındaki mağduriyetleri artarak devam etmektedir. Bunca şiddete maruz kalan Arakanlı Müslümanların hâline çözüm nasıl bulunacak sorusu hâlâ gündemdeki önemini koruyor. Bu çerçevede meseleyi derinlemesine araştıran değerli dostum Dr. Mehmet Özayın görüşlerini özetle, özellikle de konuyla ilgili devlet ricali ve STKların dikkatine sunuyorum: 1. Siyasi liderlik sorununun hâlledilmesi: Arakanlı Müslümanları tek çatı altında toplayacak bir siyasi oluşuma acilen ihtiyaç var. Her ne kadar, 2011de Ciddedeki toplantıda gruplar arasından bir lider çıkmış olsa da, aradan geçen birbuçuk yıllık süreçte arzu edilen performansın yakalanamamış olması, sorunların katlanarak büyüdüğü bugünlerde lider kadrosu arasında daha sağlıklı ilişkilerin hayata geçirilmesini zorunlu kılıyor. Liderlik olgusunun hakkıyla yerine getirilmesinin diaspora ve anavatandaki Müslümanlar için moral destek kadar, Eyaletteki Magh Budistleri ile Merkezi hükümet nezdinde gerçekleştirilecek siyasi görüşmelerde Arakanlı Müslümanların elini güçlendireceğine kuşku yok. 2. Arakan Müslümanları diasporasında birlik: Diasporadaki Arakanlı Müslümanlar bir yanda içinde yaşadıkları yabancı toplumda yalnızlaşma, terk edilmişlik, dışlanma ile karşı karşıyayken, öte yanda özellikle ekonomik sömürüye tabi tutulmaktalar. Aralarında siyasi ve toplumsal birliğin tesisi hem yaban ellerde ayakta kalmalarını hem de anavatanda yaşayan hemcinslerine azami ölçüde yardım yapmalarına olanak tanıyacaktır. Bu çerçevede, Açede barışın diasporanın gücünden azami ölçüde istifade ettiği örneği verilebilir. Suudi Arabistan, Körfez Ülkeleri, Malezya, Endonezya, Bangladeş ve Taylanda yayılmış yüzbinlerce Arakanlı Müslümanın siyasi ve sosyal birliğinin tesisi anavatanlarındaki sorunun çözümüne katkısı azımsanamaz. 3. ASEAN-EU Güvenlik Birimi: Myanmar güvenlik güçlerinin Arakan Eyaletindeki şiddet olaylarında tarafsız olmadığı artık herkesçe biliniyor. Bu bağlamda, soruna çözümün bölgesel aktörler ve güçlerden gelmesinin önemi ortadadır. Önemli eleştirilere maruz kalan ve başı oldukça sıkışık olan BMnin bu görevi üstlenmesi yerine, ASEAN ve Avrupa Birliği üye ülkelerinden teşekkül edecek sivil ve askeri güvenlik biriminin, Eyalette şiddetin daha da trajik hâl almadan en kısa sürede göreve başlaması gerekiyor. Burada gene Açe Barışının ilk birbuçuk yılında Açede görev yapan ASEAN ve ABden temsilcilerin katılımıyla tesis edilen gözlem heyetini örnek alınması hatırlanabilir. 4. Budist Liderlerin Katkısı: Arakan Eyaletinde Müslüman ve Budist olmak üzere iki dinli bir toplum varlığından ve de Müslümanların Budistler elinde şiddete maruz kalmaları dikkate alındığında, Budist liderlerin barış sürecine katkıları mutlaka dikkate alınmalı. Diğer din müntesiplerinde olduğu gibi, Budizmde de hizipçilik olgusunun varlığının kimi handikaplar doğuracağı bir gerçekse de, Dalai Lama gibi dünyaca tanınmış liderlerin olası katkısı ilk elden yok sayılamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.