Kemalizmi halka soralım
Dün 10 Kasımdı. Mozoleye çelenk konuldu, saygıya duruldu, bildik Anıtkabir ritüellerinden biri daha icra edildi. Ülke sathında büstlerin, heykellerin huzuruna koşulup ölmedi, içimizde yaşıyor, izindeyiz, kıyamete kadar bağlıyız nutukları atıldı.
Yapan yapsın da, sorun, oluşturulan yapmacık duygusal atmosferden sanki bütün toplum nefes alıyormuş, herkes aynı duyguları taşıyormuş gibi bir hava estiriliyor olması.
Zorla saygı mı olur? Baskıyla bağlılık mı sağlanır? Mevzuatla sevgi mi kazandırılır?
Devlet gücüyle, anayasa zoruyla, yasa baskısıyla, mevzuatla, idari ve hukuki tedbirlerle, sembollerle adeta bir tapınma biçimi kurguladınız. Anıtkabir kültünü devlet protokolünün esası yapıp devlet erkanını bunu icraya icbar ettiniz. Bütün toplumun buna tapınırcasına sahip çıkmasını sağlayacak anlayışı her türlü yolla beyinlere enjekte ettiniz.
Çağ ilerledi, şartlar değişti, ama ülkeyi hâlâ kurucu önderin hayat dönemine uygun şartlara bağlı kılmaktan, hâlâ 1924-50 arasındaki dönemde tutmaktan vazgeçmediniz. Bunun için derin yapılar kurdunuz, darbeler yaptınız. Bütün toplumsal ve dini değerleri imha etmekten de çekinmediniz.
Ürettiğiniz sembollerle, türettiğiniz terimlerle, dil ve tarih tahribatıyla toplumsal kimliki aslına yabancı yeni bir biçime dönüştürdünüz. Sizin için hiçbir dini değerin önemi olmadı; hiçbir toplumsal değeri yaşatmadınız.
Bu yapılanlara karşı çıkanları da acımasızca susturdunuz.
Rejimin doğasını buna göre hazırladığınız için, sistemi öyle dizayn ettiğiniz için, aksini vatan hainliği saydığınız için, koruma yasalarıyla da cezaya varan takviye baskı sistemleri kurduğunuz için; elde tuttuğunuz, ya da akıntınıza kattığınız medya organlarında yoğun bir şekilde ağıt ve yas edebiyatı yaptırdığınız için anmanın genel olduğunu, toplumun aynı duyguları paylaştığını iddia ediyorsunuz.
Örneğin Mehmet Ali Birand dünkü yazısında; dünyanın hiçbir lideri, ölümünden 74 yıl sonra böylesine yaygın şekilde anılmıyordur diyebiliyor.
Anmayı kurala bağlayıp devlet protokolünden sayacak, Devlet zoruyla uygulayacaksın. Saat 09.05te siren, düdük, korna, ne varsa çalarak hayatı 1 dakika durmaya icbar edeceksin. Okullara talimat verip anma törenlerini zorunlu hale getireceksin. Hayatı buna göre dizayn edeceksin... Sonra da çıkıp, bakın işte, 74 yıldır yaygın bir şekilde anılıyor diye caka satacaksın.
Zorlama, hür bırak herkesi, bakalım aynısı oluyor mu?
Daha hâlâ bir kişiye, kişiye de değil, ölümünden sonra arta kalanlardan takipçilerinin kurguladığı ritüellere ve dayatmalara göre toplum ve devlet hayatını dizayn etmeyi sürdürmek ne derece makul?
Birand, toplum mühendisliği adına tepeden inmeci tutumları, baskıcı anlayışlarıyla, Atatürkü halka sevdiremediler diye yakınıyor. Peki, tepeden inmeci tutum ve baskıcı anlayış bizzat M. Kemal tarafından uygulanmadı mı? TBMM üyelerine hitaben, eğer istediği devrim yasalarını yasalaştırmazlarsa olacakları ifade sadedinde, aksi takdirde yine hakikat ifade olunacaktır, fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir diye baskı kuran kimdi?
Geçtik. Bana, halkın onayıyla yapılan, toplumun seve seve benimseyip bağrına bastığı, onur duyduğu, mutlu olduğu bir tek Atatürk Devrimi gösterebilir misiniz? Takrir-i Sükun ve Hıyanet-i Vataniye yasalarıyla bütün toplumun susturulması, uzuvlarına, ağzına, diline, yüreğine fermuar çekilmesi, fermuarı azıcık aralayanların İstiklal Mahkemeleri adı verilen Mezalim Mahkemelerinde susturulması M. Kemal zamanında olmadı mı?
Şimdi takipçileri suçlayıp, aslında M. Kemalin yaptıklarının toplumsal onaya sahip olduğunu söylemek, tarihi hakikatler öylece dururken millete bön etiketi takmak anlamına gelmez mi?
Birand, hepimizin birlikte sevebileceği bir Atatürk imajı üstünde buluşamaz mıyız? diye soruyor.
Yok, buluşamayız. O devrimler orada durduğu müddetçe, Kuran ve Sünnet hayata hakim olmadığı müddetçe buluşamayız. Eğer Toplumun 1924ten sonra çalınan değerleri iade edilirse, toplumsal yaşantı halkın kimlik ve kişilik değerlerine, inanç ve geleneklerine göre dizayn edilirse, belki o zaman bir noktada buluşmak mümkün olabilir; M. Kemal adlı bir tarihi şahsiyet, devlet adamı ve ordu komutanı vardı diye tarih derslerinde anılabilir. İslam ve iman varken gayrisi mümkün mü?
M. Kemal de, Kemalizm de, Kemalist devrimler de artık topluma hükümran olmaktan, tâbî olunması ve takip edilmesi gereken üstün otoriteler ve normlar olmaktan çıkarılıp, tarih sayfalarındaki yerini alırsa, o zaman toplumsal barış da sağlanmış olur. Yoksa görürsünüz, daha çok kavga çıkar.
Ancak çok istiyorsanız, savunduğunuz demokrasi gereği, propaganda şartlarını eşitleyip Kemalizmi halk oyuna sunalım. Var mısınız?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.