Komplo teorisi
Ülkemize dair olayların üst üste geldiği bir dönemde, gidişata baktığımızda akla gelen, tarihi süreç içinde benzerlerini çok gördüğümüz ge-lişmelerin oluşturduğu acaba?nın dışavurumunda neler gözüküyor dersiniz?
Bu gidişat, sanki büyük bir küresel o-yunun temel taşları yerlerine oturtuluyor da, bölgesinde etkin gözüken kimi kişiler ve unsurlar kendilerini baş aktör olarak zannederlerken, aslında küresel oyun kurucuların manipülasyonuna kurban giden figüranlar olmaktan öte bir fonksiyon taşımıyorlarmış gibi bir izlenim uyandırıyor.
Şimdi manzaraya kısaca göz atalım:
PKKnın silahlı eylemleri yaygın ve etkin bir hal alıyor. KCK öyle güçleniyor ki, neredeyse paralel devlet kurmuş. Hal böyleyken, Hükümetin iyi niyetle, sorunu çözmek için attığı Oslo adımı muhalefet tarafından yerden yere vuruluyor; PKK-KCKnın bu denli etkin olması, Hükümetin Oslo hatasına bağlanıyor. O sırada Kuzey Suriyeden çekilen Esed, bölgenin yönetimini PKK kontrolündeki Kürtlere bırakıyor ve Kuzey Suriyede, neredeyse Kuzey Irak benzeri bir durum oluşuyor. Bunlar çatışmaya katılmayıp bir yandan idari-siyasi örgütlenmelerini tamamlıyor, bir yandan da askeri birlikler oluşturuyorlar ve kısa sürede büyük başarılar elde ediyorlar. Türkiyenin tahammül edemeyeceği ve müdahale etmesi kaçınılmaz olan bu gelişmeler üzerine milliyetçi çevreler Hükümete baskı yaparlarken...
Birden bire PKK Hakkaride bölgesel saldırıya geçiyor. Amacı, Suriye örneğinde olduğu gibi bir yerleşim merkezini ele geçirmek. Saldırı stratejisi olarak vur-kaçı terk ediyor, yaygın ve sürekli çatışmayla alan savunması yapmaya çalışıyor. Bu durum Türkiyede Suriyeye müdahale mecali bırakmıyor. İçte bir bölgenin elden çıkması tehlikesi, Suriyede bir bölgeye müdahale etmekten öncelikli hale geliyor. Türkiye bütün askeri gücüyle Hakkariye yükleniyor ve PKKnın planını akamete uğratıyor...
İçte durumu sağlama alan Türkiye, Suriye sınırlarına yığınak yapmaya başlıyor. Durum ciddi hale gelince, silahlı saldırıyla amacına ulaşamayan PKK-KCK tekrar devreye giriyor, açlık grevi başlatılıyor. Başta önemsenmeyen durum gittikçe ulusal ve uluslararası krize dönüşüyor. Hükümet olsun, sivil toplum kuruluşları olsun, bireysel girişimciler olsun; ne yaptılarsa açlık grevini sona erdiremiyor. Sonunda Hükümet, zaten vereceği anadilde savunma hakkını yasalaştırıyor. Böylece Hükümetin zaten yapmayı taahhüt etdiği hamlesi, Hükümet hanesine değil, Ayrılıkçı Kürt Hareketinin hanesine yazılıyor; söke söke aldık kanaatini pekiştiriyor.
Ardından, İmralı mahkûmunu sürecin ana aktörü haline getirmek için, Kürt hareketinin lideri olduğunu gösterip gücünü artıracak hamle de başarıya ulaştırılıyor. Her kesimden kişi ve kurumun araya girip de önleyemediği açlık grevlerini, Apo bir sözüyle bitiriyor. Böylece Aponun örgüt içindeki gücü ve Hükümet tarafından doğrudan muhatap alınması realize edilmiş oluyor. Bu arada, Eyalet statüsünde Büyükşehir düzenlemesi zaten yasalaştığından ve Güneydoğuda PKK-KCKnın eline büyük kozlar, yetkiler ve imkânlar verildiğinden Hükümet çok zor bir duruma düşmüş oluyor.
Bütün bunlar, binlerce evladını teröre kurban vermiş ve bu husustaki duyarlılıkları had safhada olan halkın büyük tepkisini çekecekken...
Anadolu insanının baş duyarlılık-larından, en hassas noktalarından Filistine yahudi saldırısı devreye giriyor. Artık Hükümetin eline, PKK-KCKnın başarısı karşısındaki acziyetini ve Aponun doğrudan muhatap alınarak çözüme ortak edilmesi gibi bir prestij kaybını unutturacak koz verilmiş oluyor. Filistine sahip çıkan, İsrail Hükümetini hedef alan bir söylemle duruma müdahil olununca, Kürdistana giden yolun açılması karşısında Hükümet üzerine yoğunlaşacak tepkiler; birden bire bambaşka bir istikamete, Türkiyenin esip gürleyerek hiçbir şey elde edemeyeceği, ama halkın birikmiş gazının alınacağı İsraile kanalize ediliyor.
Böylece küresel oyun kurucular, Türkiyenin parçalanması, İslam coğrafyasındaki model alınma etkinliğinin devam ettirilmesi suretiyle bu coğrafyanın da Batının istediği biçimde dönü-şümünün sağlanması, Büyük Kürdis-tanın kurulmasına yönelik bir süredir örülen birikimlerin kalıcı hale getirilip Devlet tarafından tanınması, ABD stratejilerini sözde itiraz da etse fiilde uygulayan Hükümetin yerel prestijinin sürdürülmesi ve belki de daha pek çok hamleleri belli bir aşamaya getirmiş oluyorlar.
Kimse üzerine alınmasın, bu bir komplo teorisi...
Ancak, sizce de bu süreçte bir şeyler ters gitmiyor mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.