Uluslararası Avrasya İslam Üniversitesi
Görevinde iki yılını dolduran Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmezin çalışmalarında öne çıkan, üzerinde ısrarla durduğu ve misyon edindiğine inandığım üç temel konu var. Bunlardan birincisi ve en önemlisi, geçtiğimiz hafta İstanbulda 8.si düzenlenen Avrasya İslam Şurasında yine Sayın Görmez tarafından dillendirilen ve heyecan yaratan somut bir öneri olarak ete kemiğe büründü.
Sayın Görmez her fırsatta ve her vesile ile İslam dünyasının içinde bulunduğu durum ve bu duruma düşmesinin en başta gelen nedenlerinden biri olarak İslam dünyasının bilgi eksikliği ve İslam âlimine olan ihtiyacını gösteriyor. İslam dünyasının Salman Rüşdi ile başlayıp Müslümanların Masumiyeti filmi ile devam eden süreç boyunca gösterdiği ve belki de ortaya çıkan tablo bakımından tüm bu süreçte asıl amaç olan ve İslamofobiyi besleyen ölçüsüz tepkiler, mezhep ve kardeş kavgaları hep aynı soruna dikkat çekiyor. Başkan Görmez, işte bu soruna atıfla temelde eğitim ve özelde din eğitimi sorununun tüm İslam coğrafyasında (ve küresel ölçekte) yeniden ve yeni bir dille ele alınması gerektiğini vurguluyor. Yeni bir dil konusu önemli zira eğitim sorununun çözümü, büyük oranda yeni bir dil üretilmesine ve bu dilin tüm insanlığı kuşatacak bir zenginliğe kavuş-turul-masına bağlıdır.
Başkan Görmezin değişik ortamlarda her vesile ile işaret ettiği bir diğer nokta da dünyanın küreselleştiği ve küreselleşme sonrası insanların barış içinde bir arada yaşamasını sağlayacak, yeni duruma uygun yeni bir dil ve söylem oluşturulamadığı gerçeğidir. Alman sosyal bilimci Thomas Luckmannın da dikkat çektiği gibi Batı dünyası, sanayileşme ve küreselleşme ile ortaya çıkan sosyal olguları kavramsallaştırmakta bile çaresiz kalmış ve bunları Asimilasyon, adaptasyon, entegrasyon, vs. gibi kimyaya ait kavramlarla açıklama yoluna gitmiştir. Dolayısıyla İslam dünyasının tarihi tecrübeleri de göz önünde bulundurularak düşünüldüğünde dünyanın bugün yaşadığı tıkanıklığı aşmasını sağlayacak potansiyel de yine İslam dünyasında ve dolayısıyla Türkiyede bulunmaktadır. Ancak maalesef bugün gelinen nokta, bu potansiyelin yeterince harekete geçirilemediğini gösteriyor.
Günümüzde uluslararası düzeyde öne çıkan 5 İslam üniversitesi var ancak bunlardan hiçbirisi ülkemizde değil. Yıllardır İslam dünyasının lokomotifi olma konusunda Türkiye ile çekiştiği söylenen Mısırın meşhur ve köklü Ezher Üniversitesi ise orta ve lise kısımları ile birlikte 2 milyonu aşan öğrenci sayısı ile dini eğitim alanında İslam dünyasının nabzını tutmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez yukarıdan beri çerçevesini çizmeye çalıştığım bu tabloyu ortaya koymakla kalmamış, uluslararası her toplantıda İslam dünyasının İslam âlimine olan ihtiyacını dile getirerek İslam âlimlerini bir araya gelmeye, dini eğitim müesseselerini ve müfredatlarını yeni bir dil ve yeni bir okuma üretmek üzere yeniden ele almaya çağırmıştır. Uzun vadede İslam dünyasını şekillendirecek çözüm yolundaki bu çabalar, geçtiğimiz hafta İstanbulda 8.si gerçekleştirilen Avrasya İslam Şurasında yine bizzat Sayın Görmez tarafından seslendirilen ve tüm katılımcılar tarafından heyecanla desteklenen yeni bir öneri ile taçlandı: İstanbulda kurulacak Uluslararası İslam Üniversitesi. Bu çalışmanın içerisinde Diyanet İşleri Başkanlığının yer alması da önemli. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı, yüzlerce ülkede verdiği hizmetler ve hâlihazırda İstanbul, Azerbaycan, Bulgaristan, Kırgızistan ve Kazakistanda kurduğu üniversiteler ve İlahiyat fakülteleri ile ön çalışmalarını gerçekleştirdiği bu çalışmanın içinde mutlaka yer almalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.