İhanetin Yıl Dönümünde Üyelik
Bugün BMde Filistinin gözlemci üyelik önerisi oylanıyor. Bu oylamanın BMnin Filistine ihanet silsilesinin başını tutan önemli bir olayın yıl dönümüne denk getirilmesi manidardır. Gerçi 29 Kasıma alınmasının Abbas yönetiminin talebiyle olduğu bildirildi. Fakat önemli olan BMnin Filistine ihanet tarihinde böyle bir olayın olduğunun bilinmesi ve bilvesile hatırlanmasıdır.
29 Kasım 1947de BM Genel Kurulu Filistini İngiliz işgali döneminde bölgeye göç etmiş olan yahudilerle, o toprakların asıl sahipleri durumundaki Filistinliler arasında paylaştıran 181 sayılı karar çıkardı. Kararın amacı siyonist terör örgütlerinin devletleşmesini sağlamaktı. Bu terör örgütleri aynı zamanda uluslararası emperyalizmin desteğini arkalarına aldıklarından karardan yararlanmayı başardı ve çıkarılmasından beş buçuk ay sonra (14 Mayıs 1948de) İsrail adlı bir işgal devletinin kuruluşunu ilan ettiler. İsrail, kuruluşunun ilan edilmesinden hemen sonra da BM üyeliğine kabul edildi.
Yahudilerin sayıca daha az olmalarına ve arazilerin yüzde doksandan fazlasının tapusunun Filistinlilerde olmasına rağmen BM Genel Kurulunun paylaştırma kararında toprakların % 55i yahudilere, % 45i Araplara yani Filistinlilere veriliyordu. Üstelik işgalcilerin kontrol altına almaları önerilen bölgeler verimli ve sulak arazilerden oluşurken o zaman söz konusu % 45lik payın önemli bir kısmını oluşturan Nakab çölü başta olmak üzere bazı verimsiz ve çöl araziler Filistinlilerin kontrolüne verilecek bölgede yer alıyordu.
Söz konusu paylaştırma tabii ki özel mülklerin de paylaştırılması anlamına gelmiyordu. Çünkü tüm hukuk sistemleri ve uluslararası hukuka göre özel mülkiyet haklarına dokunulmaması, zorunlu kamu hizmetleri için istimlak edilen arazilerin sahiplerine de âdil değerlendirmeye göre muadil bedellerinin verilmesi gerekir. BM Genel Kurulunun 181 sayılı kararı da arazileri paylaştırmayıp üzerindeki siyasal hâkimiyet alanlarının sınırlarını belirliyordu.
Ama ne kadar ilginçtir ki işgalci siyonist devletin kuruluş merhalesinde çıkan savaşta, bölgedeki ihanetçi yönetimlerin de desteğiyle işgalciler hâkimiyet alanlarını BMnin belirlediği sınırların ilerisine götürerek toprakların % 72si üzerinde kontrolü ele geçirirken o topraklarda yaşayan Filistinlilerin büyük çoğunluğunu göçe zorlayıp özel mülklerine de el koydular. Yani siyonistler kontrol altına aldıkları bölgelerdeki arazileri satın alma yoluyla değil sahiplerini katletme veya göçe zorlama yoluyla mülkiyetlerine geçirmişlerdir. Fakat aradan geçen 64 yıllık süre içinde BM gasp edilen mülklerin sahiplerine iadesi için hiçbir adım atmadı. Uluslararası hukuk kuruluşları da devreye girmeye yanaşmadı.
Filistinde Nekbe yani Büyük Felaket adı verilen olayın tohumu da BM tarafından 29 Kasım 1947de alınan kararla atılmıştır. Yahut hadiseyi şu şekilde de tarif edebiliriz: O tarihte Filistin toprakları İngiliz işgali altındaydı. Belfur Deklarasyonu gereği yahudilerin binlerce yıl aradan sonra Filistin toprakları üzerinde bir devletlerinin olmasını istiyordu. BM de 181 sayılı kararı çıkardı ve bu birleşmeden İsrail adlı devlet doğdu.
Şimdi bu ihanetin yıl dönümünde Filistinin üye olmayan gözlemci devlet statüsüyle BMye tabelasını asması teklifi tartışılıyor. İşgalci siyonist devletin anası durumundaki İngiltere, çocuğuna sahip çıkmak ve böyle bir üyeliğin onun geleceğini riske sokmayacağının garanti edilmesini sağlamak için bazı şartlar ileri sürüyor. Filistindeki direniş grupları ise herhangi bir ön şarta razı olunmaması durumunda böyle bir üyeliğe itiraz etmeyeceklerini açıkladılar.
Bazı yorumcular üye olmayan devlet formülüyle iki devletli çözüm projesinin önünün açılmasına çalışıldığını söylüyorlar. Aslında kendi varlığının garanti altına alınması durumunda siyonist işgal devletinin de iki devletli çözüm formülüne razı olacağı tahmin ediliyor. Ama siyonistlerin kontrolü altındaki topraklarda özel mülkiyet haklarına sahip Filistinlilerin de yurda dönüş haklarından vazgeçmelerini, bu yolun tamamen kapatılmasını istiyorlar. Filistinliler ise bu haklarından asla vazgeçmeyecekler. Sadece bu pazarlık bile işgalcilerin o toprakları satın aldıkları yalanlarını gözler önüne sermeye yeter.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.