Sivas Sivas olalı!
Bu bir darb-ı mesel. Echel-i cühela darb-ı mesel de neyin nesi? diyebilir, atalar sözü demektir efendim! Atasözüdür efendim!
Halkı ziyadesiyle rahatsız eden uygulamalar için, Sivas Sivas olalı Timurdan beri böyle zulüm görmedi denilir. Vakanın Sivasda cereyan etmiş olması şart değildir bu sözü kullanmak için.
Fakat işe bakın ki, Sivas bu sözü haklı çıkaracak bir durumla bundan yaklaşık 20 yıl önce karşı karşıya kaldı. Ulusal tahrikçi Aziz-mi-nesin nam zat, kışkırtıcılık mesleğinin şahikasına çıktı; bir otel yakıldı, 37 kişi hayatına kaybetti. Yürek burkan, kan donduran, vicdan kanatan bir hadise ile karşı karşıya kalındı.
Tabii, daha o gün bu hadisenin cereyan tarzı, failleri ve hangi ağır ceza ile tecziye edilecekleri belli oldu!
Bunu lâf olsun diye söylemiyorum.
Sivasda mezhep çatışması üzerinden Türkiyeyi zor duruma sokmak isteyenler amaçlarına ulaştıktan sonra, tesirlerinin süreklileştirilmesi için vakanın nasıl değerlendirileceğini, hükmün nasıl verileceğini de tayin ettiler.
Mahkeme ağır baskılar altında karar verdi. Konu Yargıtaya gitti, bu kadar ağır cezalar yeterli görülmedi.
Ne oldu peki? Dâvanın bu safhadaki hâkimlerinden biri, ismi cismi belli, aradan yıllar geçtikten sonra "Bizden önceki mahkeme heyetinin aldığı kararların birçoğuna katıldık. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 'daha fazla ceza' isteğine direnemedik" deyiverdi.
Bu bir vicdan kanaması sonucu söylenmiş bir söz olmalıdır. O andan itibaren konunun yeniden araştırılması ve gerekenin yapılması muacceliyet kazanmıştır.
Fakat mesele mühim! Türkiyede alevi sünni çatışmasından rant sağlayan kesimler hemen tezvirata başladılar: Katiller kurtarılmak isteniyor!
Siz doğrunuza, hakikatinize güveniyor musunuz?
Güveniyorsanız bu telâş niye? Hakikat yeniden tecelli eder, sizi doğrular ve mesele biter!
O zaman da şüphe külliyen ortadan kalkar.
Fakat işin aslı öyle değil
Sivas olaylarının açıklığa kavuşması, yanarak değil kurşunlanarak öldürüldüğü iddia edilenlerin mezarlarının açılarak testden geçirilmesi
Bu bazılarına eni konu korku veriyor!
Korku vermese, ne denirdi? Biz âdil mahkemenin kararına inanıyoruz, isterseniz yeniden araştırın, aynı sonuç çıkacak. Boşuna zahmet etmeyin.
Bunu diyen var mı? Ben duymadım!
Konuya sayın Cumhurbaşkanımız bîgâne kalmadı. Devlet Denetleme Kurulunu araştırmakla vazifelendirdi. Birilerinin husumeti de anında Cumhurbaşkanına yöneltildi.
Cumhurbaşkanına mektup yazan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül, Devlet Denetleme Kurulu, tüm gerçekler gün gibi ortadayken neyi araştıracaktır demiş. Tüm gerçekler gün gibi açıksa, bu telaş niye?
Eski İstanbul Barosu Başkanı ve Ergenekon sanıklarından Mustafa Balbay'ın avukatı Turgut Kazan da nedense Cumhurbaşkanının araştırma talimatından gocunmuş. Cumhurbaşkanı'nın DDK'yı Sivas katliamını incelemekle görevlendirmesi, Anayasa'nın 108 ve 2443 sayılı yasanın 1 ile 2. maddelerine aykırıdır diyesiymiş. DDK'ya asla yargı kararının infazını önleyici bir görev verilemez. Kesinleşmiş hükümleri geçersiz kılmak amacıyla, bu kurul kullanılamaz buyurmuş. DDKnın bunları yapacağını nereden çıkardınız? DDK konuyu araştıracak, eğer yargıyı ilgilendiren bir durum varsa, ondan sonra konu yine mahkemeye gidecek.
İşte asıl korkulan da bu! Daha önce baskılandırılmış hükmün gerçeği yansıtmadığının anlaşılması ve hakikate ulaşma yolunun açılması.
Allahım! Bu dünyada tek bir hakikat kalmasın nihan!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.