İdeal yozlaşması
Hiç düşündük mü, ideallerimiz ne durumda acaba? Müslümanların idealinde, gaye ve hedeflerinde görülen bozulmalardan, dejenerasyondan ne ölçüde haberdarız?İdeallerden önce inançlar ve yaşamlar yozlaştı.
İnancı ve yaşantısı yozlaşan insanın ideallerinin de yozlaşacağı aşikârdı. Müslümanların kafaları, gönülleri ve fiilleri öyle ince ince örüldü ve işlendi ki, sonunda pek çok müslüman, inancını ve kültürünü, kendi inancına ve kültürüne ait olmayan kavramlarla tanımlamaya ve anlamaya başladı. Ya da kimi alanlarda artık kavramlar İslami, ama içerikleri ya da içeriğine asıl anlamı veren mahiyeti yabancı... Sonuç, erkeğiyle kadınıyla, kendini İslama izafe eden, ama İslamdan uzak bir kitle...
Mesela erkeklerimiz kocaman işadamları oluverdiler. Olsunlar olmasına da, işlerini dinlerine uyduracak yerde, dinlerini işlerine uydurdular. Artık anlayışın özü iş başka, din başka halini aldı. Sanki din hanesindeki İslam işi de belirlemiyormuş gibi. Kadınlarımız ise artık tesettürün İslamcasına yabancı, giyinik çıplaklar olarak modaya uygun, kalıbı dar, rengârenk ve Avrupa stili tasarımlarla dikilmiş pahalı marka kıyafetlerle arz-ı endam ediyorlar.
Müslümanlar artık halden memnun, rejimden razı, sistemle entegre, İslami hayata dair bir endişeleri, arzuları, beklentileri, arayışları, çabaları ve mücadeleleri de yok. Nasıl bir eziklik içindelerse, müslüman kesime karşı burun kıvırıp yüksekten bakarlarken, karşı cenaha yaranmak, hoş görünmek için girmedikleri boya kalmıyor.
İman açısından girilen tahlikeli yolda Tevhid ile şirk arasında uyum sağlanmaya çalışılıyor. İmanın esası Kelime-i Tevhidin ikinci yarısı Muhammedurrasulullaha gerek olmadığı itikada işleniyor. Birinci yarısı Lailaheillallah ise, Tevhidden uzaklaştırılmış bir tanımlama yozlaşmasına doğru itekleniyor.
Artık Kabbalacı zihniyete râm olanlar, yozlaştırılan İslam anlayışının içine nüfûz ederek müslüman evangelistler türetmeyi başardılar. İslama taban tabana zıt birtakım alışkanlıklar, bir kısım inanç ve yaşantı biçimleri müslümanlar arasında revaç bulmaya başladı. Hıristiyanlıka ve Yahudilike/Siyonizme dair motifler, inançlar ve yaşama tarzı, içerikleri biraz İslama benzetilerek müslümanlar tarafından hayata geçirildi. Ya da İslami motifler, içerikleri İslamdan başka bir biçime dönüştürülerek hayatın çeşitlilikleri arasında yerini aldı. Bütün bunlar, artık müslümanlar tarafından bile maalesef kanıksandı, varlığı benimsendi, sakınca görülmeyenler arasında kabul edildi. Hatta Şeriatçı Laiklik gibi garip bir zihniyet türedi; içten Şeriatçı, dıştan laik!...
Şimdi, çağın şartlarını hesaba katarak dinimizi yorumlalamızda ne sakınca var? denecek. Elbette çağın şartları hesaba katılarak yeni yorumlar geliştirilebilir. Ancak bunun için, öncelikle yorumlayacak kişilerin dinin esaslarını, hükümlerini, mahiyetini, ilkelerini bilmesi; dinin kaynaklarına vâkıf olması lazım değil mi? Bunun yanında, yorumlama mantığının, yorum biçiminin, yorum yönteminin, yorumların içeriklerinin ve yorumlamanın istikametinin İslamın ana esaslarına, Tevhidin ruhuna, ilahi hikmetlere ve Rabbani murada uygun olması gerekecektir. Aksi, tam anlamıyla din anlıyışını yozlaştırır ve bir müddet sonra, yozlaşan anlayışlarının penceresinden dine bakanlar, bu anlayışı din olarak görmeye başlarlar. Zira artık düşünmede, inanmada ve yaşamada İslamın ana ekseni olan Tevhidden sapılmış, yerine çoklu bakış açıları ikame edilmiştir.
İslamı hayattan uzaklaştıran Laiklik bile artık katı yorumu ve yumuşak yorumu adıyla iki anlamda kullanılmakta ve maalesef, artık müslümanlar, sanki çok şey değişecekmiş gibi, katı laiklik yorumu yerine Batı tipi dedikleri yumuşak laiklik yorumuna fit olmuş durumdalar. Yani biraz biçim ve kılık değiştirerek müslümanlara Laikliki de nihayet kabul ettirmiş oldular. İslam Devletinden, İslam hukukundan, Şeriattan söz eden ne kadar kişi ve cemaat kaldı; kalanlar da bunun içini nasıl dolduruyorlar acaba? Bunlardan söz ettin mi sen hâlâ aynı kafada mısın? diye garipseniyorsun.
Peki, neydi müslümanın ideali hatırlıyor muyuz? Birkaç örnek verelim:
Müslümanın ideali, İlay-ı Kelimetullahtı. Allahın dini İslamı bütün dünyada, bütün inançlara ve anlayışlara hakim kılmaktı.
Müslümanın ideali, beşeri nizamları devirip İslam devletine ulaşmak; hayatını Kurana göre, İslam Şeriatına uygun olarak ve müslümanca yaşamaktı.
Müslümanın ideali, şehadetti. Allah yolunda, fitne yeryüzünden kalkıp İslam egemen olana kadar yapılacak cihada iştirak edip şehadet mertebesine ulaşmaktı.
Ama artık bu ve benzer idealler marjinal kaldı; yozlaştı. İman da, ahlâk da, amel de yozlaştı. Dindarlık evrimleşti.
İyi olan, bunların aslının korunuyor olması. Asla isteyen olursa...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.