Erkeklere seçilme hakkı ne zaman verildi?
Bugünlerde kadınlara seçme hakkının verilişi konuşuluyor
Kutlamalar filan yapılıyor. Kadın dernekleri, siyasi partilerin kadınları ve bilcümle cumhuriyet yâranı bu mühim hakkın nasıl olup da Türkiyede batının, medenî dünyanın, anlı şanlı ülkelerinden önce tanındığını yazıyor
(Tabiî Yeni Zelandadan kırk küsur sene sonra verildiğini yazmıyor!)
Ayşe Hüre göre de, 1934de kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması bir lütuf değildi. cumhuriyet kadınlara bu hakkı vermemek için 9 yıl direndi.
Neyse o konuya geleceğiz. Önce cumhuriyetin erkeklere seçme hakkını ne zaman verdiğini açıklığa kavuşturmamız gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyetinin tarihinde, 1946ya kadar kimsenin seçme ve seçilme hakkı yoktu!
Hayır yanlış oldu! Haksızlık etmeyelim! Bir kişinin vardı: Mustafa Kemal Paşa. Ondan sonra da İsmet Paşanın!
Bunlar seçer ve seçilirlerdi. Bir anlamda seçmenlerini seçerlerdi. Seçtikleri de onları seçerdi. (Bu sistemde seçenin Cumhurbaşkanlığı seçiminde hiçbir risk olmaz, Cumhuriyet zaten risk kaldırmaz, nitekim hep oybirliği ile seçilmişlerdir.)
Ayşe Hanım, kadınlara bu hakkın lütuf eseri verilmediğini bin dereden su (affedersiniz, delil) getirerek isbat etmeye çalıyor.
Efendim, Halk Fırkasının kadın kolunu kurmak için müracaat etmişler de, olmayınca Kadınlar Halk Fırkasını kurmaya yeltenmişler filan
Bu arada Meşhur Fahreddin Kerimin soyadını yanlış yazmalar (Gökay-Gökaltay).
Önce yumurtayı doğru ucundan kıralım: Türkiyede seçme ve seçilme hakkı cumhuriyetten sonra görünüşte vardı, gerçekte yoktu. Halk Fırkası tek başına olduğu zaman elbette, partinin şefi, etrafındakilerin tekliflerini de dikkate alarak seçimini yapıyordu, seçtikleri seçilmiş oluyordu!
1930da Serbest Fırka kurduruldu. Zemin yoklandı. Bu arada kısmen de olsa seçim olduğunu söyleyebiliriz. Bu bahar çok kısa sürdü. 1946 seçimlerine kadar, cumhuriyetin seçimi klasik devam etti!
Cumhuriyetçiler kadına seçme hakkını vererek kadınları yücelttiklerini, dinî ve geleneksel yapının ise, kadını eve hapsettiğini propaganda ettiler. Bu propaganda bugün de devam ediyor.
1934teki seçim filan değildi, seçilenler kadınları temsil kudretinde değildi, Halk Fırkası yaranının seçilmeyi uygun bulduğu kadıncağızlardı. Bir nokta daha: Türkiyenin kadın nüfusunu gerçek anlamda temsil edecek kadın vekiller de yoktu. Tabiî listesine köylü ve azınlık milletvekilleri de yerleştiren CHF (sonradan P) bu defa kadın vekiller de eklemişti mönüye. Hatta içlerinde bir köylü kadın da vardı: Ankara köylerinden, Kazandan Satı Kadın!
Diğer bütün kadınlar, zaten Halk Fırkasının ilkelerine, görüşlerine, zihniyetine uygun vaziyette iken bir tek o böyle bir konumda değildi. Köylüydü, geleneksel olarak örtünüyordu
Satı Kadın, diğer kadın milletvekillerin kıyafetine sokuldu. Adı da değiştirilip Hatı yapıldı!
Ayşe Hanımın gözlükleri yakın gözlüğü mü? Pek anlaşılmıyor. Meseleye yakından bakarsa, tezinin ne kadar gerçeklik zemininden uzak olduğunu görür.
Cumhuriyet nasıl halksız ilan edildiyse, kadınlara seçme ve seçilme hakkı da aynı minval üzere verildi! Mecliste erkeklerden farksız 17-18 sûreta kadın vekil
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.