Serdar Demirel

Serdar Demirel

Obama, İsrail’de yine saçmaladı

Obama, İsrail’de yine saçmaladı

Amerika’daki seçim yarışı daha önce yaşanmamış birçok ilke imza atıyor. Bunlardan birisi de, başkan adaylarının alışık olmadık üzere İsrail’e gidip Yahudi kamuoyunun desteğini almaya çalışması hadisesi.
Yahudi lobilerinin Amerika’daki gücünü bilen başkan adayları, bu lobilerin kalbine giden yolun İsrail’den geçtiğini gâyet iyi bildiklerinden, İsrail'e gidip akla ziyan vaadlerde bulunuyorlar. Zira, biliyorlar ki; bu lobileri ve Amerikan Yahudileri'ni hoşnut etmenin yolu, İsrail’i hoşnut etmekten geçer.
23 Temmuz’da Demokrat Parti'nin adayı Barack Hüseyin Obama, Ortadoğu gezisi kapsamında İsrail'i ziyaret eden başkan adaylarının ikincisi oldu. Obama, gazetecilerin sorularını cevaplandırırken başkan seçilirse Ortadoğu'ya yönelik edineceği stratejinin açılımlarına dair bilgiler verdi.
Yapılan açıklamalar İsraillileri oldukça memnun etti. öyle ki; ertesi gün İsrail gazeteleri, bu sözlerin seçimleri kazanmak için Yahudi seçmene göz kırpmak sadedinde söylenmiş abartılı sözler olduğuna değinme gereği hissettiler.
İsrail’in, bu ziyareti fırsat bilip Sderot yerleşim merkezinde düzenlediği mizansen, görmeye değerdi. Obama'yı buraya götürdüler. Basın toplantısının yapılacağı yer, özel dizayn edilmişti. Filistinli direnişçilerin bu illegal yerleşim merkezine fırlattığı mahallî yapım füze kalıntılarından bir platform oluşturulmuştu.
İsrail’in mazlumiyetini ve yaptığı askerî saldırıların nefsi müdafaa olduğunu çağrıştıran bir kurguda tabiî. Bu kurgunun içerdiği mesaj, Obama üzerinden bütün dünyaya gönderildi.
Bu sahne eşliğinde kameraların karşısına geçen Obama, İsraillilerin acılarını anlattı, empati duyduğunu ve başkan seçilirse bu acıların giderilmesi için elinden geleni sonuna kadar yapacağı sözünü verdi.
Obama’yı önce Yad Vaşem Soykırım Müzesi'ne götürüp dikkatleri soykırıma çeken İsrail, sonra da bu yerleşim merkezine götürerek, mezkûr sahnede kendi duymak istediklerini, canlı yayında, uluslararası medya aracılığıyla, bütün dünyayı şâhit kılarak söyletti ona. Amaç, psikolojik ve söylem üstünlüğünü ele geçirmekti.
Obama, bu mazlumiyet senaryosunun eşliğinde, Kudüs şehrinin geleceği konusunda orada da saçmaladı. İşgal altındaki bu mukaddes topraklar için; "Kudüs İsrail'in bölünmez başkenti olarak kalacak!" diyerek, işgalciden yana tavır aldığını, bu konuda hukuk tanımadığını bir defa daha gösterdi. Hâlbuki, Birleşmiş Milletler’e göre dahi Doğu Kudüs’ün İsrail’in işgali altında olduğu tescilli bir mesele.
Kimin toprağını, kime, hangi cüretle ve hangi yetkiyle veriyor?!.. Bu hezeyanları dillendiren adam, bir de kalkmış barıştan bahsediyor; mümkün mü? Mukaddes toprakların sadece Filistinlileri değil, bütün dünya Müslümanlarını ilgilendirdiğini bilmezden gelebilir, ama bu inkârcı yaklaşım, bölgeye, hiçbir zaman barış getirmez! Barıştan bahsetmek için önce gerçekçi ve âdil olmak gerek.
Hukukçu olan Obama, sahip olduğu hukuk normlarını biraz hatırlasa, söylediklerinin uluslararası hukuka aykırılığını, adâlet prensipleriyle ve vicdanî duygularla bağdaşmadığını görebilir. Yeter ki; insafı elden bırakmasın!
Eğer, İsraillilerin acılarını paylaştığını evrensel etik kuralları zemininde söylüyorsa, Filistinlilerin acılarını da aynı zeminde hatırlaması, hatırlatması ve paylaşması gerekmez mi?..
Etik kurallarının en belirgin özelliği çifte standart tanımaması, iltimas geçmemesidir. İsrail tarafının acılarını önemsemek, ama toprağı işgal edilerek kendi vatanında cehennem hayatı yaşamak zorunda bırakılan asıl kurbanları görmemek, hangi etik kurallar çerçevesinde açıklanabilir ki!?..
Açık hava hapishanesine çevrilmiş Gazze ve Batı Yaka'nın nasıl bir işkencehâne olduğunu görmeyen bir göz, buralarda yaşanan insan dramını dillendiremeyen bir yürek, artık nesiller boyu mülteci kamplarında yaşamak durumunda kalan milyonlarca Filistinlilere yok muamelesi yapan bir vicdan; lafı eğip bükmeden söyleyelim, barıştan bahsedemez.
İsrail'deki ikinci buldozer saldırısını hatırlayın. Eylem gerçekleştiğinde Obama ürdün'deydi, vakit kaybetmeden olayı kınadı. Ama aynı Obama, aynı zaman aralığında meydana gelen ve bütün dünya televizyonları tarafından görüntüleri yayımlanan tutuklu bir Filistinli gencin, bacağına nişan alarak ateş eden İsrailli asker hakkında tek kelime etmedi.
Sorun burada, çifte standart yaklaşımda.. Bundan dolayı gelecek Amerikan seçimlerini hangi başkan adayı kazanırsa kazansın, ABD’nin İsrail politikasında bir değişiklik olmayacak diyoruz. Bu bir temenni değil, durum tesbitidir. Kuşkusuz, demokratların söylem farkı olacaktır ama Amerika'nın İsrail politikasında özde bir fark olmayacaktır, bunu kabullenmekte yarar var. Boşu boşuna umut beslemesin Müslümanlar.
İsrail'in kendini savunma hakkının olduğunu, kendi başkanlığındaki Amerika'nın bunun garantisi olacağını söyleyen Obama, Filistinlilerin haklarını nasıl koruyacağını da anlatsa ya!.. Teslim olmaktan başka bir çözüm önerisi var mı?.. Bu söylemlere bakılırsa yok!!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi