Fars ulusalcılığının dînî temeli
İmam Zeynelabidin ismiyle meşhur (ve de Seccâd) Hz. Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib (ra) ehli beytten ilim ve takva sahibi müstesna bir kişidir. Ancak bu güzide şahsiyet üzerinden Fars ulusalcılığına dînî bir kisve giydirildiği bizde pek bilinmez.
Rivâyet olunur ki; onun annesi İran’ın fethinden sonra Müslüman olup, Hz. Hüseyin’le evlenmiştir. Annesinin etnik kimliği ise Fars ulusalcılığına kapı aralamaktadır.
Zira o, Sasani-Pers prensesi Şehr-i Banu Gazele’dir. Rivâyetler ihtilaflıdır; bir kısım rivâyete göre Hz. Ömer döneminde İran fethedilince esir alınıp Medine’ye getirilmiş ve Hz. Hüseyin’le evlendirilmiştir. Başka bir rivâyete göre de Hz. Ali döneminde bu zevaç gerçekleşmiştir.
İmam Zeynelabidin Caferi mezhebine göre masum kabul edilen 12 İmam’ın dördüncüsüdür. Buna göre masum imamlar silsilesi Hz. Hüseyin ve Şehr-i Banu’nun soyundan devam etmektedir.
Hz. Hüseyin’in Şehr-i Banu ile evlendiğinin kesin olarak isbatlanamadığını söyleyenler olsa da bu hikâyeyi genel anlamda Farisiler kabul etmekteler. Bunu destekleyen kaynaklar ve önemli Şiî otoriteleri de mevcuttur.
Allame Tabatabai meselâ bunlardan birisidir. O, İmam Zeynelabidin’in annesinin Sasani İmparatoru Yezdigard’ın kızı Şehr-i Banu olduğunu söyleyenlerdendir. (Shi’a: s. 201)
Hz. Hüseyin’in Şehr-i Banu’nun haricinde de eşleri vardı. Rubab bint İmri el-Kays bin Adi bin Avs bunlardan birisidir. Hz. Hüseyin’in Ummu Rubab’dan Ali al-Asğar ve Sakine gibi çocukları dünyaya gelmiştir.
Yine Leyla binti Ebî Murra bin Urva bin Mesud es-Sakafî diğer hanımıdır. Hz. Hüseyin’in Ummu Leyla’dan da çocukları vardır; Ali Ekber, Fatıma Kubra, Fatima Suğra gibi.
Ama Şiîlerin iman ettiği masum imamlar silsilesi ne bunlardan ne de diğer eşlerinden dünyaya gelen çocukları üzerinden devam etmektedir. İmamlar Hz. Ali’nin ilk oğlu Hz. Hasan’ın da soyundan gelmezler.
Masum imamlar, ancak iki kutsal kanın birleşimi olan Hz. Hüseyin ve Şehr-i Banu’nun oğlu İmam Zeynelabidin üzerinden devam etmektedir. Ne demek iki kutsal kan?
Hz. Hüseyin, Hz. Muhammed’in (sas) torunu olduğundan O’nun kanını taşımaktadır ve bu yönüyle nesebi kutsaldır. Şehr-i Banu da Sasani İmparatoru Yezdigard’ın kızı olması itibarıyla, o dönemin Fars inaçlarına göre Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olan Kisra’nın kutsal kanını taşımaktadır.
Hz. Peygamber’in (sas) ve Kisra’nın kanı İmam Zeynelabidin’de buluşmakta ve onun soyundan gelen imamlarla kutsal nesil devam etmektedir.
Bu izdivaç Allah’ın (c.c) iradesiyle gerçekleşmiş ve bu izdivaçtan dünyaya gelen imamlar üzerinden Fars imparatorunun soyu devam etmiştir.
Şehr-i Banu’nun Tahran’da insanların ziyaret ettiği bir türbesi de bulunmaktadır. (http://en.wikipedia.org/wiki/File:Shrine-of-Shahr-Banu-AS-Tehran.jpg)
Sonuç olarak şunu söylemek isterim. Hz. Hüseyin’in Kisra’nın kızıyla evlenmesi hadisesi tamamen bir hurafe de olabilir. İşin hakikat ve hurafe olup olmadığı tartışmasını bir tarafa bırakarak varlığı inkâr edilemeyecek bir tasavvurdan bahsediyorum. O da bu tasavvurun İran Şiîlerinde yaygın olmasıdır. Maalesef bu tasavvur da Fars ulusalcılığına dînî bir kisve giydirmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.