Bulgaristan’da neler oluyor?
Geçtiğimiz Cumartesi günü Sofya’da yaşanan bir siyasi gelişme, hem Bulgaristan hem de Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri oluverdi.
Bulgaristan Türklerinden Oktay Enimehmedov, üyelerinin büyük bölümü yine Türklerden oluşan Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin başkent Sofya’daki Sekizinci Olağan Kurultayı’nda, parti lideri Dr. Ahmet Doğan’a yönelik silahlı bir saldırı gerçekleştirdi.
İki yüz kırk sandalyeli Bulgaristan Meclisi’nde otuz beş sandalyeye sahip olan HÖH lideri Dr. Ahmet Doğan’ın, konuştuğu esnada Enimehmedov, elindeki kuru sıkı tabanca ile kürsüye yöneldi. Doğan’ın başına çevirdiği silahı iki el ateşlemeye çalıştıysa da, Allah’tan ki, başarılı olamadı.
1996 yılında Başbakan Andrey Lukanov’a yapılan saldırıdan sonra bir siyasi lidere yapılan ikinci saldırıyı gerçekleştiren Enimehmedov, Sofya’da Yüksek Mimarlık ve İnşaat Üniversitesi öğrencisi ve lisanslı boksör. Üniversite hocaları, ‘’terbiyeli, sessiz, sakin ve yalnız biri’’ olarak tanımladıkları Enimehmedov’un bu saldırı girişimine bir anlam veremediklerini ifade ediyorlar. Fakat henüz 25 yaşında olan Enimehmedov’un, uyuşturucu, yaralama ve hırsızlık gibi suçlardan altı sabıkası bulunuyor. İki kez de hüküm giymiş.
Bulgar medyasında yer alan haberlere göre; Enimehmedov, amacının öldürmek değil, HÖH Genel Başkanı Ahmet Doğan’ın “dokunulmaz olmadığını göstermek” olduğunu söylemiş. Enimehmedov’un gerçekleştirdiği saldırı girişimini hiçbir şekilde onaylanamaz. Fakat bu sözlerin ne anlama geldiğini, haklılık payı olup olmadığını anlamak adına HÖH ve Ahmet Doğan analizi yapmak gerekir.
HÖH, Bulgaristan’daki Müslüman ve Türkleri temsil misyonuyla, Ahmet Doğan liderliğinde 22 Aralık 1989’da kuruldu. Haziran 1990’daki Parlamento Seçimleri’nde elde ettiği 23 sandalye ile üçüncü parti oldu. Bu ve bu tarihten sonra katıldığı tüm seçimlerde anahtar parti oldu. Öyle ki, hükümetlerin kuruluşunu HÖH’ün tercihi belirler hale geldi.
Fakat 2001-2009 yılları arasında iki dönem iktidar ortağı olan HÖH, seçmenlerinin taleplerini yerine getirme noktasında oldukça yetersiz kaldı. Bulgar siyasetçiler tarafından İslami bir parti olarak algılanan HÖH, kendisine destek veren tüm kesimler gibi, dindar Müslümanların beklentilerini de boşa çıkardı.
HÖH ve Ahmet Doğan, Bulgar derin devletinin bir ürünü olmak, komünist dönemde ajanlık yapan Türkleri parti bünyesinde bulundurmak, Türk azınlığın haklarını yeterince savunmamak, Türk bölgelerine yatırım yapmamak, camilere sahip çıkmak yerine İstanbul’daki Bulgar kilisesine bağış yapmak, parti yöneticilerinin Karunlaşması ve Firavunlaşması, parti içi özeleştiri yollarının kapalı olması gibi konularda eleştirilerin hedefi oldu.
HÖH, böylesine önemli eleştirilerin muhatabı olarak girdiği 5 Temmuz 2009’daki son parlamento seçimlerinin ardından, sekiz yıl sonra muhalefete geriledi. Yeni hükümetin, Türk azınlığa yönelik baskıların artması, HÖH içerisindeki muhaliflerin eleştirilerini daha yüksek sesle dillendirilmesini sağladı. Fakat partideki tek sesliliği aşmak mümkün olmayınca, HÖH kurucusu ve Genel Başkan Yardımcısı Kasım Dal, Ocak 2011’de istifa etti.
Kasım Dal’ın istifasını, Ahmet Doğan’ın büyük ümitler beslediği, Korman İsmailov’un ihracı izledi. Halen, Kasım Dal ile birlikte kurdukları Hürriyet ve Şeref Halk Partisi Genel Başkanlığını yürüten Korman İsmailov’un ihraç sebebi oldukça ilginç: Ahmet Doğan’ı eleştirmek!
Şimdi bütün bunların üzerine, Ahmet Doğan’ın tam 23 yıl aralıksız HÖH Genel Başkanlığı koltuğunda oturduğunu, kendisine en yakın simalardan Ehmet Emin’in, yine kendisine ait saraylardan birinde intihar etmesinin arka planındaki gerekçelerin üzeri örtülerek, konunun kapatılmasını, son kurultayda HÖH Onursal Genel Başkanı seçilen Ahmet Doğan ve halefi Lütvi Mestan’ın, Todor Jivkov döneminde komünist yönetime ajanlık yapmaları sebebiyle, ‘ajan Sava’ ve ‘ajan Pavel’ olarak çağırılmalarını ve yazın yapılması beklenen Parlamento Seçimi’nde, Kasım Dal ve Korman İsmailov önderliğinde kurulan, Hürriyet ve Şeref Halk Partisi’nin HÖH’e rakip olacağını da ilave edin.
Bütün parçaları bir araya getirdiğinizde, bu saldırı girişiminden, ortaya çıkan netice şudur: Geçen 23 yıl içerisinde destekçilerinin taleplerini karşılayamayan ve her geçen kan kaybeden HÖH, HÖH Onursal Başkanı Ahmet Doğan ve HÖH Genel Başkanı Lütvi Mestan’ı, kahraman ve umut haline getirmek. Ancak değişen bir şey yok: Gitti ‘ajan Sava’, geldi ‘ajan Pavel.’ Ve unutulan bir şey var: Kahramanlık, senaryo değil, yürek işidir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.