Faruk Köse

Faruk Köse

Yeni Milli Eğitim Bakanı’ndan beklentiler

Yeni Milli Eğitim Bakanı’ndan beklentiler

 

Milli Eğitim Bakanı değişti ya, şimdi gelen gideni aratacak mı, aratmayacak mı, merak konusu. Milli Eğitim Eski Bakanı Ömer Dinçer’in, “kendisinden beklenen”i karşılayamadığı bir gerçek. Ancak dikkat edin, “kendisinde beklenen performans”ı gösteremedi. Yani, acaba Ömer Bey’den çok mu şey beklendi? Göreve gelmeden önce kamuoyunda oluşmuş bir “Ömer Dinçer” imajı vardı; bu imaj icraatlarına yansımayınca, “düşük performans” etiketi öne çıkan seçenek oldu. Yoksa “imajda abartı” mı vardı?
Kamuoyu, “Milli Eğitim”e dair beklentilerinden rücû etmiş değil. “Toplumsal hayat”ın geldiği noktada “eski”yle yola devam etme imkânının kalmadığı anlaşılmış olmalı. Bu yüzden “Milli Eğitim sistemi”nin, “eskisi”ne bağlı ve bağımlı olmamacasına yeniden yapılandırılması şart. Şimdi önceki Bakan’dan “umulan ama bulunamayan beklentiler”in yöneleceği adres yeni Bakan olacak. Bu yüzden yeni Milli Eğitim Bakanının işi çok zor. Bir de kamuoyu ile aynı beklentileri paylaşmıyorsa, kısa sürede “istenmeyen”lerden olabilir.
 
Şimdi yeni Bakan’dan beklentilere dair kendimce önemli gördüğüm birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum.
 
1- İlk icraat olarak, “Milli Eğitim Mevzuatı” kökten değiştirilmeli. Bu kapsamda “Milli Eğitim Temel Yasası”nın “eğitimin dayandığı genel ilkeler”i belirleyen hükümleri revize edilmeli. Örneğin yasanın 2. maddesinin 1. fıkrası o haliyle kaldığı müddetçe “eğitim”in “milli” olmasının da, “çağın gereklerini karşılama yeterliliği”ni taşımasının da mümkün olmadığı artık anlaşılmalı. Zira buna göre, “Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı” olarak, “Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek”tir. İşte bu madde değiştirilerek, eğitim-öğretim, “Atatürk inkılap ve ilkeleri”nin ve özellikle de “Laiklik”in baskı ve kayıtlamasından kurtarılmalı; toplumun asli kimlik ve kişilik değerlerine, inancına dayalı ve bağlı olarak, çağın gereklerini de hesaba katan dinamik ilkelere göre yeniden düzenlenmeli.
 
2- Yeni Bakan, “öğretmenlerin başörtüsü sorunu”nu giderecek bir “genelge” yayımlayıp başörtüleriyle derslere girdikleri için haklarında tutanak tutulan öğretmenlerin durumuna açıklık kazandırmalı. Zira önceki Bakan, Milli Eğitim Yönetmeliğindeki “başı açık” ibaresinin sadece ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerini kapsadığını, üniversite öğrencileri, öğretmenler, hizmetliler, idari görevliler ve okul idarecilerinin yönetmelikte yer alan “başı açık olacak” kapsamına dahil olmadığını ifade etmişti. Ancak bu yorumun gerçekliği netlik kazanmadığından, öğretmenlerin başörtüsü sorunu devam ediyor. Şimdi yeni Bakan’dan beklenen, konuya açıklık getiren ve “net sonuç” bildiren bir “genelge” yayımlaması. Ta ki yönetmeliğe göre öğretmenlerin “başörtüleriyle okul alanında bulunmaları”nın, derse girmelerinin veya diğer hizmetleri yürütmelerinin “yasak olmadığı” belli olsun. Bu arada “büluğa ermiş kız öğrencilerin başörtüsü sorunu”nun çözümüne dair yasal düzenleme yükü de yeni Bakan’ın omzunda.
 
3- Bir diğer beklenti, okullardaki “derslik sorunu”nun acilen çözülmesi, “sınıf başına öğrenci sayısı”nın “nitelikli eğitimin gerektirdiği sayı”ya düşürülmesi ve “eğitimin kalitesi”nin artırılması. Bunun için, gerekirse dershaneler “yardımcı okul statüsü”ne kavuşturularak okul-dershane işbirliği sağlanmalı. Buna paralel olarak “Öğretmen açığı” giderilmeli, “öğretmenlerin yeterlilikleri” sıkı kurallara bağlanıp sıkı takibe alınmalı.
 
4- “Dini eğitim sorunu” diye bir sorun kalmamalı. Hatta eğitimin ana ilkelerinin başında “toplumun inanç değerleri” yer almalı. Dini eğitim, “eğitimin ruhu”nu teşkil etmeli. Bunun yanında, “medreseler”in asli fonksiyonunu haiz olarak yeniden faaliyete geçmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalı; medresede geçirilen süre, “zorunlu eğitim süresi”nden sayılmalı.
 
5- Eğitimin, “kültürel yozlaşma”yı giderecek niteliklere kavuşturulması çok önemli. Fert, aile, toplum ve devlet ölçeğinde gerçekten “milli unsurlar”a dayanılması, “milli kültür”ün ihyası eğitimin ana amaçlarından olmalı. Eğer “özüne sadık”, “mazisini bilen”, “kültürüne sahip çıkan”, “dinine bağlı” bireylerden müteşekkil “aile kurumları”nın eskiden olduğu gibi “geniş aile” ölçeğinde yeniden ve güçlü bir yapıda ihyası sağlanamazsa, hızlı bir “toplumsal çöküş” kaçınılmaz olacaktır. Bunu sağlayacak olan eğitimdir ve yük, yeni Milli Eğitim Bakanı’nın omuzlarındadır.
 
Tabiî ki beklentiler sadece bunlardan ibaret değil; ama şimdilik bu kadarını hatırlatmak istedim. Bakalım yeni Milli Eğitim Bakanı selefinin izinden gidip “genel geçer rutin”i mi sürdürecek, yoksa gerçek bir “eğitim devrimi” yaparak tarih mi yazacak.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Faruk Köse Arşivi