Beklemek
BEKLENEN
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
*
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
(N.F.Kısakürek)
Beklenen bir bakışta sevgili gibi görünüyor. Sevgili? Belki.
Ama kimdir bu sevgili? Nedir? Nicedir?
İnsan kendi sabrını sınamaya tâbi tutabilir mi? Böyle bir sınamadan başarıyla veya diyelim yüz akıyla çıkabilir mi?
Bir tepenin eteğinde bekleyen birini düşün. Tut ki, o sensin.
Tepenin eteğinde başlayan yol yokuş yukarıya, tepenin ufukta yittiği noktaya kadar uzayıp gidiyor: tepenin doruğunda, ufkun arkasına doğru gözden yitiyor.
Beklenen, tepenin ufuk noktasında ortaya çıkacaktır. Bekleyense tepenin eteğinde kımıldamadan duruyor. çünkü kımıldamaması gerekiyor. Kımıldasa, kımıldayabilse, kımıldamasına izin verilse büyü bozulacak. Olayın büyüsü bu noktada temerküz ediyor.
Kımıldasa ya da kımıldamasına izin verilse bekleme o saat ortadan kalkacak. çünkü devinim başlamıştır. Devinimin başladığı yerde sabrı bir ucundan sökmeye başlıyoruz demektir. Yeter ki, sökmeye başladığımız çile yumağı iki kolumuzun arasında gerili duran ve bir ucu elimizde olduğu gibi bitme ucunun da orada olduğunu bildiğimiz bir iplik yumağı olsun. O takdirde iş kolaydır. çabayla, söke söke sonuna kadar gidebileceğimiz bir yolun üstünde olduğumuzu biliriz.
Oysa tahayyül ettiğimiz durum bambaşka. Bu, tepenin altında duran ve yükümlü olduğu kayayı tepenin doruğuna taşıma cezasına çarptırılan Sisyphos'un durumuna da benzemiyor. Sisyphos her şeye rağmen bir hareket üzerinde bulunmaktadır. Onun cezası sonuçsuz olduğu belli olan bir fiili ika etme zorunda bırakılmış olmasında ortaya çıkıyor. Sisyphos ıkına sıkına kayayı doruğa ulaştırmayı başarır. Ancak kaya, yerine yerleştirilmeden aşağıya yuvarlanır, o da yeniden aşağı iner ve kayayı aynı sıkıntıyla yeniden tepeye çıkartmaya çabalar. Ve devinin birbirinin aynı olarak yinelenip durur. Bu bir cezadır.
Biz bir ceza durumundan bahsetmiyoruz. Biz, bekleme durumunda bırakılmış birinden bahsediyoruz. Hastanın sabahı nasıl da iple çektiğini bilmeyen mi var? Ama şafak sökecek ve sabah ışıyacaktır. Şeytanın beklediği günah da vuku bulacaktır. İnsan madem günah işlemek ve işlediği günahtan arınmak üzere bir süreç yaşama durumunda olduğunun bilincindedir, burada da bir devinimin yaşandığı bellidir. üstelik bu devinim Sisyphos'un yaşadığı türden sonuç getirmeyen, hâsıla sağlamayan türden bir devinim de değildir: her an tazelenen, dolayısıyla usanç ve bıkkınlık doğurmayan bir devinim…
Hayır, tanımlamak istediğimiz bekleme kişinin kendinden beklenen bir devinime dayanmıyor. O, salt bir bekleme içine gömülmüş olarak duruyor. Devinim, bekleyenin dışında gerçekleşecektir. Beklenen, tepenin doruğundaki ufuk çizgisinde belirecektir. Onun orada görünmesi bile bir şeydir. Belirti orada belirdiği anda zaten beklenen görünür olanın alanına girmiş oluyor. Geriye yalnızca onun yaklaşmasını gözlemek kalıyor.
Ama o belirtinin görünüp görünmeyeceği bile bilinmeden onu beklemenin tahammül edilemez sabırsızlığını düşlemeye çalışın! O, ufkun arkasında duruyor belki. Belki de durmuyor. Belki bir aldatmaca içine düşürülmüş olduğunuzu tasarlıyorsunuz. Bu demektir ki, boğazına kadar bir kaygının içine de düşmüş bulunuyorsunuz.
Beklenen gelecek mi? Meçhul. Beklenen kim? Meçhul.
Beklenen, sevgili mi? Sevgili, ölüm mü? Mahşer mi? Kıyamet mi? Meçhul.
Beklenen geldiğinde iş işten geçmiş mi olacak? Meçhul.
Böyle bir beklemeye tahammül edilebilir mi? Sabır, bu beklemenin neresine düşer?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.