Ergenekoncular TSK'ya rol yazarken
üç gündür medyanın Ergenekon iddianamesinde keşfettiği başlıkları manşetlere taşımasını izliyoruz. Bu yayınların daha uzun süre devam edeceği anlaşılıyor. çünkü 2455 sayfa tutan iddianamede yer alan detaylar her an yeni bir bilginin keşfine çok uygun. Bu kadar hacimli bir dosyanın bir iki günde tüketilmesi beklenemez tabi.
İddianamenin dikkat çekici bir vurgusu, Ergenekon'un TSK ve Emniyet gibi devletin resmi kurumlarıyla bir ilişkisinin bulunmadığı yönünde. Bu kadar çok TSK veya istihbarat görevlisi karışmış olsa da bir yapılanmadan bütün olarak bir kurumun sorumlu olması tabii ki beklenemez. Ayrıca iddianamenin bu vurgusu ortaya çıkan bir belgede adı geçen Ergenekon örgütünün bu kurumlarla bir ilişkisi olup olmadığı yönünde savcılıkça yapılmış bir yazışmaya bu kurumların vermiş olduğu resmi cevabı ifade ediyor.
Davanın karşısına herhangi bir kurumu almaması hem hukuken hem siyaseten çok doğru. Hukuken doğru, çünkü bu şebekeye bulaşmış olanların hepsi belli bir kurumun mensubu bile olsa, bu bir kurumun resmen bu cürme iştirak etmiş olduğunu göstermez. Organize bile olsa suçun şahsiliği ilkesi esastır.
Bir terör örgütü olarak Ergenekon'un suç dosyasına devletimizin resmi kurumlarının resmen ortak olmaması sevindirici, ama peki bu masumiyet bu terör örgütü ülkeyi savaş ortamına sürüklerken görevlerini hakkıyla yerine getirmiş olduğu noktasında da iddia edilebilir mi?
Terör örgütü bütün bu dehşet eylemleri yaparken, ülkenin insanlarını birbirine düşürmeye, meşru hükümeti yıkıp devleti ele geçirmeye, bunun için gerekirse sayısız masum insanın hayatını söndürecek bir kaos ortamı oluşturmaya çalışırken, cinayetler işlerken bu örgütün faaliyetleriyle "ilgisi" olmadığı söylenen kurumlarımız ne yapmış? Bu kadar "ilgisizlik" de biraz fazla olmamış mı?
Bu faaliyetler esnasında bu kurumların ne yaptığına bir bakalım isterseniz. Bu örgüt bu senaryolarını hayata geçirirken sadece kendi kiralık katillerine rol dağıtmamış, örneğin bu kurumlara da bir rol yazmış ve bu kurumlarımız yazılan senaryoların bütün repliklerini hiç takılmadan oynamış
Yıllardır söyleriz. PKK terörünün Kürt halkının demokratik veya kültürel kazanımlarına hiçbir katkısı olmadı, aksine her seferinde ortamı militerleştirmekten başka bir amaca hizmet etmedi. Her terör eyleminin arkasında, sanki bir göreve celp emri almış unsurlar devreye girip ortamı özelde Kürt sorununun çözümünden genelde de Türkiye'nin bütün demokratikleşmesinden biraz daha uzaklaştırmadı mı? Bu esnada sözkonusu kurumlarımız sürekli yangına körükle gitmedi mi?
M. Aksoy, B. üçok, U. Mumcu, Kışlalı, Hablemitoğlu ve en son Danıştay suikastlarının bugün neyi amaçlamış olduğunu çok iyi biliyoruz. Danıştay cinayeti sonrası görüntüler belleğimizde taptazedir. Bu cinayet yoluyla kim göreve çağrıldıysa koşmadı mı? Kime ne rol yazılmışsa en iyi şekilde oynamadı mı? Kocatepe'de başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, devletin üst düzeyi ve TSK mensupları tam kadro gövde gösterisini yaparken bugün nasıl bir senaryoya uygun davranmış olduklarını fark etmişler midir acaba?
PKK'yı istediği gibi manipüle edip, istediği zaman istediği kadar şehit cenazesi ayarlayabilen örgüt her seferinde şehit cenazelerini bir muhalefet gösterisine dönüştürmeyi başarmadı mı?
Malatya'daki misyoner cinayeti yoluyla TSK'ne nasıl bir senaryo yazılmış olduğu 27 Nisan gecesi e-muhtıranın içeriğinde ortaya çıkmadı mı? O bildiride, daha olayın soruşturması tamamlanmamış olan bu olayın bütün suçu tam da Ergenekoncuların gösterdiği adrese yöneltilmişti.
Ergenekon terör örgütünün TSK ile ilişkilendirilmesi tabii ki mümkün değil. Ama görevi Türk halkının iç ve dış güvenliğini temin etmek olan TSK'nin bu kadar korkunç bir terör örgütünün faaliyetlerine karşı halkını korumuş olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bırakınız halkı korumayı, birincil hedefi TSK olan bu örgütün faaliyetlerine karşı kendini koruyamamış, yıllardır kendi içinde veya dışında her yere nüfuz etmiş bu örgüt sayısız faaliyet kaleminde çalışıp ordunun ve ülkenin başına bunca çorap örerken fark edilmemiş bile.
TSK'nin masum ideolojik ve duygusal tepki haritası çok iyi çalışılmış ve istenilen istikamete yönlendirilmeye çalışılmış. Demokratik yollarla iktidara gelmiş hükümete karşı TSK'nin de muhalefetini celp etmek üzere düzmece eylemler düzenlenerek TSK oyuna getirilmeye çalışılmış.
çok şükür yıllardır yaptıkları bunca entrikaya rağmen bir bütün olarak TSK'ya darbe fikri benimsetilememiş. TSK'nin kolektif aklı her seferine devreye girdiği için hedeflenen sonuca gidilememiş. Yine de birçok olayda TSK mensuplarının görüşlerinin neredeyse Ergenekoncuların istedikleri istikamette geliştiği göz ardı edilemez. Darbe günlüklerinden de anlaşıldığı gibi, darbe fikri çok kolay sirayet kanalları bulabiliyor kurumda.
Bir kurum olarak TSK'nin Ergenekon'la tabii ki ilişkisi yoktur, ama bu örgütün faaliyetlerini yıllardır bu kadar kolayca yürütmesine karşı Türk halkına yeterli bir koruma sağlayamamış olmak gibi bir sorumluluğu da yok mudur?