Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Kim, Kimi Neden Seviyor?

Kim, Kimi Neden Seviyor?

Bugünlerde nedendir bilinmez herkes sevgiden ve sevgiliden bahsediyor. Ben de “kara kaplı defterime” bir göz atayım dedim ve sayfalarını karıştırmaya başladım. Kimler, neyi neden seviyor kendime göre notlar almışım. Bakalım bizim sırdaşımız defter neler söylüyor:

Kemal Kılıçdaroğlu: SSK’yı ve CHP’yi batırmayı seviyor, bir de eski genel başkan Deniz Baykal’a kazık atmayı. Hazret, ayrıca kendi ülkesini dışarıdan yabancılara kötülemeyi de çok seviyor. Haaa, unutmadan söyleyelim Ergenekon terör örgütünü ve Balyozculara da üye olmak için adresini aramayı seviyor. Ve de CHP’li olmayanları milletvekili yapmayı seviyor.

Deniz Baykal: CHP genel başkanlığını tekrar kazanabilme ihtimalini seviyor, kaset biriktirmeyi seviyor, eskiden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptığı için enerjisini ve tabii kaynaklarını en iyi şekilde kullanmayı seviyor.

Muharrem İnce: “Bir acaip ince iş” parçasını her gün dinleyecek kadar seviyor. Bir de cep telefonunu çok seviyor. Kendisi bunun sebebi olarak eşe dosta her gün gönderdiği birbirinden zarif ve anlamlı SMS’lerin ancak cep telefonları ile gönderildiği için bu cihazı çok sevdiğini söylüyor. Bir de Bülent Arınç karşısında mahallenin kabadayısı olarak arslanlar gibi kükremeyi seviyor. Okullarda yapılan veli toplantılarına da bayılıyor. Bilhassa öğrencilerin ahlak dersinden yüksek not almaları onu ziyadesi ile heyecanlandırıyor.

İhsan Özkes: Önce DSP’den sonra CHP’den aday olmayı seviyor. Bir gün CHP’nin cenaze namazını kıldırma ihtimalini seviyor.

Hüseyin Aygün: PKK’lılarla dağda birlikte piknik yapmayı seviyor. Dersim katliamını yapan partiden Dersim milletvekili olmayı seviyor. Bir de bindiği dalı kesmeyi seviyor.
Kamer Genç: En çok bahçıvanlık mesleğini ve çiçek sulamayı seviyor. Bir de elinde fenerle ahlaklı adam aramayı seviyor. Şarkılardan en sevdiği ise
“Ben kalender meşrebim,
Güzel çirkin aramam
Yeter ki gönlüme bir eğlence isterim olsun.

Devlet Bahçeli: Kağıttan az şaşırarak demeç okumayı seviyor, MHP’yi gerçek çizgisinden uzaklaştırmayı ve ülkücü hareketi pasifize etmeyi seviyor. Koray Aydın’ı destekleyen il teşkilatlarının kapısına kilit vurmayı seviyor. Bir de her sabah aynanın karşısına geçip “Apo’yu nasıl astık ama!” demeyi seviyor.

Oktay Vural: Patavatsızca ve abuk-subuk konuşmayı seviyor. Sonra da bu konuşmaları ile iyi muhalefet yaptığını zannetmeyi seviyor.

Meral Akşener: “Gelince onu bakanlığının kapısında kazığa oturtacağız!” diyen lağım çukuru ağzın sahibinin, dilinin tutulması, ağzının konuşamaması ihtimalini seviyor.
Selahattin Demirtaş: Her barış sürecini sabote etmeyi seviyor. “Sokaklarda Kürt-Türk kavga etsin, biz de ayakta kalalım” siyasetini seviyor. “Tek muhatabımız İmralı” deyip, hükümet oraya yönelince de su koyvermeyi seviyor. Dağlarda binlerce Kürt gencinin heba olup gitmesini seviyor. “Kürt anaları nasıl olsa bir yandan doğuruyor” sözünü seviyor. Bir de Hüseyin Aygün’ü çok seviyor.

Hasip Kaplan:
Dama çıkmayı seviyor. Meclis’te şangır-şungur bardak kırarak gövde gösterisi yapmayı, kağıttan kaplan olmayı seviyor.

Recep Tayyip Erdoğan: Önce Türkiye’yi ve halkını çok seviyor, özellikle de garip-gurebayı, fakit fukarayı, yetimleri, dulları, kimsesizleri sınır tanımayan bir dünya görüşü ile seviyor. İnsanları daha beter hastalandıran hastaneleri değil, tedavi eden hastaneleri seviyor. İsrail cumhurbaşkanına “sizi iyi tanırız, bebek katilisiniz” demeyi seviyor, IMF’ye borç vermeyi seviyor. Halkına iyi hizmet eden valileri ve belediye başkanlarını seviyor, 50’şer 100’er tesis açılışı yapmayı, yeni yeni üniversiteler yapmayı, kentsel dönüşümü, hızlı trenle Türkiye’yi dolaşmayı her il ve ilçede havaalanı yapmayı, halkın kendisine verdiği oyların namusunu korumayı, Ergenekoncu ve Balyozculara hesap sormayı tüm vakıf eserlerini onarmayı ve ihtiyaç olan yerlere devasa camiler yaparak oralarda halkı ile birlikte namaz kılmayı seviyor.

Bülent Arınç: CHP ve BDP’lilerin kırdığı potları söyleyerek onlara edep dersi vermeyi seviyor.CHP’li kadın vekilleri Muharrem İnce karşısında dikkatli olma konusunda uyarmayı seviyor.

Egemen Bağış: 50 yıldır bizi kapısında bekletip, adeta dilence muamelesi yapan Avrupa Birliği’ne kafa tutmayı seviyor.

Hüseyin Çelik: CHP’ye 2 kere 2’nin 4, 3 kere 3’ün dokuz olduğunu öğretmeyi seviyor. Ayrıca onlara Türkiye’nin başkentinin Ankara olduğunu ve üç tarafının denizlerle çevrili olduğunu öğretmeyi seviyor.

Süleyman Demirel: Sıkıyı görünce şapkasını alıp kaçmayı seviyor. Fırtına dindikten darbeciler yerlerine oturduktan sonra da “Var mı bize yan bakan, başörtülüler Suudi Arabistan’a gitsinler” demeyi seviyor. Rüzgargülü gibi bir o yana, bir bu yana dönmeyi seviyor. Mason, Nurcu, Süleymancı, demokrat, darbeci ve büyük işadamı, hayali ihracatın mucidi Yahya’nın amcası olarak anılmayı seviyor.

Merve Kavakçı: Meclis’te sanki bir Engizisyon Mahkemesi’nde yargılanır gibi çarmıha gerilmek istenen ve linçten canını zor kurtaran bir milletvekili olarak yeniden, başörtülü olarak o meclise girebilme ihtimalini seviyor. Kendisini casuslukla suçlayan Demirel’in cenazesinde imamın “merhumu nasıl bilirdiniz?” sorusuna yüreğinden geldiği gibi cevap verme düşüncesini seviyor.

Hasan Celal Güzel: Süleyman Demirel’e “siyasi münafık, cenazende ancak üç-beş mason dostun bulunacak” demeyi seviyor. Namlusu halka döndüğünde tankların üzerine çıkmayı seviyor, bu uğurda hapse girmeyi, bedel ödemeyi seviyor.

Aydın Doğan: Tüm yayın organları ile darbecilere zemin hazırlamayı ve lojistik destek sağlamayı seviyor. İslami hayatı irtica göstermeyi seviyor. Devir değişip kartlar yeniden karılınca da bükemediği bileği öpmeyi seviyor. Yani medyasını her şeyden çok seviyor.

Ertuğrul Özkök: “401 el kaosa kalktı” diye başlıklar atarak darbenin fitilini ateşlemeyi seviyor. Emir-komuta zinciri içinde medyayı kullanarak meclisin altını oymayı seviyor. En çok da “Tavşana kaç, tazıya tut” atasözünü seviyor. En çok sevdiği şeylerden birisi de devir değişip kel görününce kanal kanal dolaşıp “O zaman yanlış yaptık” diyerek timsah gözyaşları dökmeyi seviyor.

Cem Uzan: Bankalarının içini boşaltmayı, kurduğu büyük medya ordusu ile herkesi sindirmeyi, korkutmayı, tehdit etmeyi, bunları Kasımpaşalıya yutturamayınca da yurtdışına kaçmayı seviyor.

***
İşte böyle, “Söyle bana sevdiğini, sana kim olduğunu söyleyeyim” demiş hikmet sahibi büyüklerimiz. Ve onlar bize başka bir sır daha veriyorlar:
Ahrette, herkes sevdiği ile birlikte haşrolacak!





 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi