Başaramayacaksınız!
Güngören'de iki bomba patladı.. çoğu çocuk ve kadın on yedi canımız gitti. Katıksız bir terör saldırısı. Tümüyle masum sivilleri hedef aldı çünkü. Sinsice..
Güngören'den çok uzakta, ülke sınırları dışında ikinci bir bomba da dün sabah patladı. Kerkük'te Kürt göstericiler arasında patlayan bir bomba yirmi iki can aldı. Peşpeşe gelen iki ayrı terör saldırısı.. İki saldırının hedefi çok açık, Türkler ve Kürtler. Güngören'de Türk, Kürt biribirine karışmış.. Kerkük'te ise ağırlıklı olarak Türkmenler ve Kürtler yaşıyor.
Karanlık terörün amacı saldırının akabinde ortaya çıktı. Tahrik edilmiş topluluklar Kerkük'teki Türkmenlere aid parti binalarına saldırdı. Binalar ateşe verildi, arabalar yakıldı. çok sayıda koruma yaralandı. Türkmenlerin sağduyusuyla terör şimdilik amacına ulaşamadı. Güngören'de halk Kerkük'te yapıldığı gibi davranmadı, oraya buraya saldırmadı. Demek ki ne yapılırsa yapılsın halkımız son derece duyarlı.. Teröre mesaj açık: "başaramayacaksınız!"
İşte ben bu halkın çocuğu olmaktan gurur duyuyorum. Terörün bir amacı da etnik çatışmalara zemin yaratmak değil mi? çok uzağa gitmeye gerek yok, "Gazi Mahallesi olayları"nı hatırlayalım. Durduk yerde olmuyor elbet.
Niye yapıldığı belli değil mi?
Bir kitleyi diğerine karşı kışkırtmak..
Güngören'de ne olduysa, Kerkük'te olan da o. Bombayı kimin patlattığının ne önemi var. Kim patlattırıyor, ona bakalım. Kimin işine yarıyor? Kim, Türklerle Kürtler arasına nifak sokmaktan hoşlanıyor? İstikrarı dinamitlemek, demokrasiyi rayından çıkarmak isteyenler kimler?
Bombacıların Türkleri de Kürtleri de sevmedikleri belli.. İnsanı sevmiyorlar. Barışı sevmiyorlar. Kardeşliği sevmiyorlar. Bombaları patlatanların aynı kaynaktan beslenen vampirler olduğu açık.
Güngören katliamı, Türklerle Kürtleri biribirine düşman etmeyi, gözdağı vermeyi, yanısıra istikrarı bozmayı amaçlıyorsa, o halde Türk-Kürt kardeşliğini pekiştirmek hepimizin görevi.
Anadan, yardan, serden geçeriz..
Ama vatandan da, demokrasiden de, kardeşliğimizden de vazgeçmeyeceğiz.
Ne yani karanlık teröre boyun mu eğeceğiz!
Hakikaten hatırlamıyormuş!
"Oral çelik'e yaptırılması muhtemel bir iş için 500 bin dolar teklif edilmesi" şeklindeki notun içeriğini hakikaten hatırlamıyormuş. İlhan Selçuk, canım..
Pazar günkü yazımda boşu boşuna sormuşum.. "Cumhuriyet gazetesi 'Av tüfeğiyle darbe' manşeti atacağına bu notun içeriğini Selçuk'a sorsunlar bakalım, nedir doğrusu. Tabii son günlerde moda 'hatırlamıyorum' hastalığı Selçuk'a da bulaşmadıysa" diye..
Hakikaten bulaşmış.
İlhan Selçuk, notun içeriğini hatırlamamış. Yani, BEŞ YüZZ BİİN DOLAR'lık işi de ORAL çELİK gibi meşhur bir isimle ilgili konuyu da unutuvermiş. Allah bilir daha neler unutmuştur. İş Selçuk'un hafızasına kaldıysa yandı gülüm keten helva.. Korkarım Şener Paşa'yı Madanoğlu Paşa'yla, Hurşit Paşa'yı da Celil Gürkan Paşa'yla falan karıştırmıştır. Susma hakkı kadar, unutma hakkı da var serde.. Hürriyet'in haberine göre Selçuk'un yakın çalışma arkadaşları (her kimseler!) bu Oral çelik'in eski Cumhuriyet yazarı Oral çalışlar olabileceğini söylemişler. Doğru, kim olsa Oral çalışlar ile Oral çelik'i karıştırabilir. Fotoğraflarına baktım, hakikaten çok benziyorlar yahu.. 500 bin dolar da bir televizyon işiyle ilgili olabilirmiş.. Miş, miş. Hürriyet müthiş bir habercilik yapmış. Kıskandım. Dün Oral çalışlar notta geçen ismin Oral çelik olduğunu söyledi. Cumhuriyet'in televizyon kurmak dahil hiçbir projesinde de yer almadığını açıkladı. Demek ki Selçuk'un yakın çalışma arkadaşları yalan söylemiş. Yani, kılıf minareye uymadı. Hadi diyelim Selçuk çook yaşlı, unuttu, bunlara ne oluyor!
Faili meşhur hayatım
Serdar Turgut "12 Eylül" öncesine ait sol geçmişinin kirli bir tezgahın parçası olduğunu anladığı an çok sarsılmış. Gözlerinin önünden arkadaşları geçmiş.. İşkenceler, ölümler, heba edilen istikballer.. Bu yüzden Ergenekon İddianamesi'ni okuyunca kahretmiş..
"Faili meçhul hayatım" başlıklı yazısında "Kukla gibi oynatmışlar bizi, kırdırdılar birbirimize, böldüler bölüştürdüler, hiç bıkmadılar" diye hayıflanmış..
1970'lerde gençliği ülkücü-devrimci, alevi-sünni diye vuruşturdular. "Şartlar olgunlaşsın öyle darbe yapalım" diye binlerce gencin kara toprağın bağrına girmesini beklediler. 1990'lardan beri de "Türk-Kürt", "Laik-antilaik" çatışması tezgahladılar.. çok şükür, tutmadı..
Serdar Turgut artık kendi geçmişiyle hesaplaştığını belirtmiş. Bunu başkalarından da bekliyor.. "Bundan böyle hayatlarımızı karşıtlıklar üstüne değil ortak noktalarımız üstüne kuracağız. Birbiriyle kavga ettirilmek istenen insanlar, karşıdakilerle ortak noktaları arayıp bulacağız." diyor. Böylece 'yurtseverlik' yahut 'vatan millet sakarya' denilerek aynı pis oyunların tekrarlanmayacağı görüşünde.. 1970'leri Serdar Turgut'tan farklı cephede yaşayan biri olarak aynen katılıyorum.. Ben de iddianameyi okuyunca ilkin öyle düşündüm. Gerçi bir gazeteci olarak 12 Eylül öncesine en fazla vurgu yapanlardan biriyim. Bu yüzden çokça eleştirildim. Ama haklıydım. Yanı başımda tanık olduğum büyük acılar vardı. Aynı şeyleri şimdiki kuşakların yaşamasından korkuyordum. Filmin başa sarıldığını görüp de uyarmamak olur muydu? Bu benim için bir kişisel hesaplaşma aynı zamanda.. Söndürülmüş hayatlar, karartılmış idealler adına. Bu sefer şer güçlere pabuç bırakmayacağız.. Bu sefer kandıramayacaklar. Hatırlatmaya devam edeceğiz.