Bir “İslâm Üniversitesi” neden olmasın?
Türkiye’de bütün dünyaya hitap edecek bir İslâm Üniversitesi olabilir mi?
Katı laik uygulamaların ve İslâm isminden irtica korkularının üretildiği çok eski olmayan dönemlerde tasavvur dünyalarını inşa etmiş aşırı tedbirci kesimler; “Buna ne gerek var!” türden tepkiler vereceklerdir. Bu tür teklifleri provokatif bile bulacaklardır diyebilirim.
Zor dönemlerin eseri olan bu travmayı o dönemlerin ürettiği ürkek psikolojiyle beraber geride bırakmak lazım. Bunun için de coğrafyanın ruhunu yansıtan, dönemin geride kaldığının tescili hükmünde kalıcı büyük projelere ihtiyaç var. Halk ve devlet arasındaki güveni pekiştirecek, toplumun ufuk çıtasını yükseltecek türden projelere.
Türkiye’de İslâm’ın tevhid mesajını, cihanşümul karakterini yansıtacak ve bütün fakülteleri içinde barındıracak bir “Uluslararası Türkiye İslâm Üniversitesi” kurulması bu türden bir proje olabilir. Başka isimler de önerilebilir, küresel dengeleri gözetmek adına. Projenin isminden çok muhtevasıyla alakalıyım bu yazıda.
Türkiye’de; bütün insanlığa kapılarını açacak 100 binden fazla öğrenci kapasitesine sahip, her kıtadan talebe ve hoca kadrolarını kucaklayacak, dünle bugünü buluşturan ve geleceğin nesillerini yetiştirecek bir merkez olmalı.
Ülkemizde birbirinin kopyası niteliğinde açılan onlarca üniversiteden farklı bir üniversite olmalı bu. Diğerleri faaliyetlerini elbette sürdürsünler. Ama misyon ve felsefesi, vizyonu İslâm’ın ırk, dil, bölge ve cinsiyet farkı gözetmeyen birleştirici ve İslâm epistemolojisini esas almış bir üniversite kısacası.
Arapça, Türkçe ve İngilizce dilleriyle eğitim veren bir üniversite. Arapça’yla turasla / ilmî gelenekle, aslî kaynaklarla irtibat kurmak, İngilizce’yle modern bilgi birikimiyle haşir neşir, dünyaya açılma ve ötekini anlamaya vesile olacak anahtara sahip olmak, Türkçe’yle de yerelliğin farkında olmak için çok dilli bir üniversite olmalı. Arapça ve Türkçe pergelin sabit ayağını, İngilizce de gezen ayağını teşkil etmek üzere planlanmalı.
Talebelerine, bu dillerin kapısını açtığı farklı mana kökleriyle geçişler yapabilecek okumalar yapabilme becerisi kazandırabilecek bir üniversite. Ülkemizde ilmî seviyede ikinci dil kültürünün pek olmadığını ve bu yüzden üç dilli bir üniversite dediğimde yadırganabileceğinin farkındayım. Ama bir imkânsızdan bahsetmiyorum.
Bizim ilmî geleneğimizde çok dille eğitimin yapıldığı bir sır değil. Bugün de Müslüman coğrafyanın farklı ülkelerinde bazı üniversitelerde çok dille eğitim yapılmaktadır. Eğer, güçlü irade, iyi planlama ve bunu destekleyecek kadro ve finans desteği varsa; bunun olması imkânsız değildir.
Devletin böylesi bir üniversite için uluslararası bir proje yarışması düzenlemesi, farklı coğrafyalardan ehil kadroların çalışacağı ortak projeleri teşvik etmesi yerinde olacaktır. Büyüyen Türkiye’nin büyük bir açığını kapatacak bir proje olacaktır bu.
Dünyada üniversiteler arasındaki ilmî yarışmada kendimize has bir modelle yerimizi alabiliriz. Geleceğin lider kadroları, kanaat önderleri buralarda yetişecek, eğitim aldıkları ülkeyle kendi ülkeleri arasında en azından iletişim kanalları olacaklardır.
Afrika’yla denizden komşuyuz. Asya ve Avrupa arasında köprüyüz. Dünyanın en hassas üç bölgesi; Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’nın bir parçasıyız. Böylesi büyük bir proje İslâm dünyasının periferisinde bulunan bir ülkede değil, her yönüyle; yani coğrafya, tarih ve kültürel olarak merkezde olan bu ülkede, Türkiye’de olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.