Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

28 Şubat geldi geçti

28 Şubat geldi geçti

Hani Yunus Emre diyordu ya;
Geldi geçti ömrüm benim
Bir yel esip geçmiş gibi
İşte onun gibi geldi geçti 28 Şubat. Bin yıl sürecek denen 28 Şubat’ın esamisi okunmuyor artık. Bin değil, on yıl bile sürmedi.
Dün 28 Şubatçıların verdiği gazla hönküren pişkinler ve bir de hönkürenlerin hınk deyicileri dışında, bugün 28 Şubat’a muhalif olan pek insan kalmadı. Bunların kimi konjonktürel davranıp mevzi değiştirdi. Hatta mevzi değiştirip mevkiler kaptı; kimi daha neyin ne olduğunu anlayamama gabaveti çukurunda debelenip duruyor.
O meş’ûm günlerde utanmadan postal yalayanların bir kısmı hâlâ pişkin pişkin ortalıkta geziyor. En tehlikeli ama en zavallılar bunlardır. Çünkü, bunlar hâlâ “Bin yıl sürecek...” efsanesine inanıyorlar ve yarın sabah olmazsa, öteki sabah tank sesleriyle uyanacağımızı zannediyorlar. Bu tipleri toplayıp bir müzede korumamız lazım. Adamların yarın öbürgün antik değeri olacak birader!..
Geldi geçti işte!..
Bütün darbeciler gibi 28 Şubatçılar da yargının müşfik kucağındalar.
Darbeci çetesiyle, gazetecisiyle, üniversiteleri kışlaya çevirmeye kalkan akademisyenleriyle çoğu hapiste. En son da 4 Şubat 1997 günü tankları yürüten komutan içeri girdi...
Bin yıl sürecekti hani?...
İşte... Bir yel esip geçmiş gibi geldiii geçti!...
Evet... Biliyorum... Geldi geçti ama deldi geçti...
Maşeri vicdanı yaraladı geçti...
Halkın devlete ve orduya olan güvenini sarstı geçti...
Binlerce öğrenci, yüzlerce öğretim elemanı ve onlarca gazeteciyi rencide edip geçti...
Bin yıl geçse de unutulmayacak olan, 28 Şubat mezalimidir.
Öğrenim hakkı ellerinden alınan öğrenciler!... İşinden ekmeğinden edilen memurlar!... Gazete büroları, matbaaaları basılan gazeteler ve 312 Generalin tek dip dilekçe ile dava ettiği Vakit gazetesi... Çetecileriyle, sözüm ona adliyesiyle susturulmaya çalışılan Vakit ve yazarları. 28 Şubat’a karşı tek başına savaş veren Vakit gazetesi...
Yeni moda ülkücüleri boş verin; onlar hemen 28 Şubatçıların dümen suyuna girdiler ve kendilerini “28 Şubat’ın sivil generali” olarak tanımladılar. Bunların bazıları, klasik tanımla “münafık”ça bir tavır  sergileyip değişen ortama göre mevzi değiştirip mevkiler kaptılar... Bunları anlarım... Çünkü bunlar için devlette makam olsun da nasıl olursa olsun!... Bedeli omurgasızlıkmış, utanma duygusuymuş, fikir namussuzluğuymuş... Hepsine razıdırlar. Zaten bunlar daha sonra yaşanan süreçte “ulusolcu” olup çıktı. (28 Şubat artığı bir rektör zamanında hakkımda açılan 20 soruşturmanın hepsinde bu tiplerin imzası vardır ve bu soruşturmaların hepsi Ak Parti zamanında açılmıştır. Ak Parti milletvekilleri o rektörle sarmaş dolaşken açılmıştır o soruşturmalar. İşte o soruştumalarda imzası olanlar, şimdi mevzi değiştirip makamlar kaptılar.)  
28 Şubat sürecinde en çok kırgın ve hâlâ kızgın olduğum kitle “tatlısu İslamcıları”dır. 28 Şubat günlerinde bunlar sus-pustu ve hatta  28 Şubat değirmenine su taşıyanlar bile vardı aralarında. Devir değişti... Türkiye 2002’den beri demokratik rotaya girdi. Maşallah bu “tatlısu İslamcılar”ı, ortada pıtırak gibi bitmeye ve daha da önemlisi mangalda kül bırakmamaya  başladılar. Hatta bazıları, bırakın külü, mangalı bile savurdu. Böylelerine “İyi günün dostu/Dar günde hani” türküsünü söylerler baba...
O günlerin “tatlısı İslamcıları” şimdi sol liberallere yanaşıp “yanaşma İslamcı” oldu... Bu açıdan bakıldığında, 28 Şubat bir turnusol kâğıdı gibi, ak koyun kara koyunu ortaya çıkardı ve iyi oldu.
Başta Vakit/Akit olmak üzere hâlâ 28 Şubat’ta durduğu yerde duranlara selam olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi