Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Çözüme karşı olmak kime ne kazandırır?

Çözüme karşı olmak kime ne kazandırır?

Tarihinin en önemli sorunlarından birini daha çözüme kavuşturma yolunda, Türkiye, çok ciddi bir uğraş ve sınav veriyor. Yaşanan 30 yıllık çatışma döneminden sonra; akan kanın durdurulması için bir çözümün aranıyor olması gerçekten çok önemli ve anlamlı bir gelişmedir.
“Çözüm sürecine” başta siyasiler olmak üzere ülke genelinde çeşitli halk katmanları büyük destek vermekte olup, bu sürece karşı duran kesimlerin de var olduğu dikkat çekmektedir. Henüz görüşmelerin devam ettiği ve beklentilerin netleşmediği bir dönemde “devlet bölünüyor, Türklük gidiyor. Hıyanet ve teröre teslimiyet”, şeklinde başlatılan sert eleştirilerde Başbakana ağır suçlamalarda bulunulması bir çıkış yolu olmadığı gibi siyasi ahlak açısından da üzücüdür.
“Terörsüz bir Türkiye” arzusu içinde büyük bir siyasi risk alarak başlatılan bu süreç, ülkenin bölünmez bütünlüğü çerçevesinde soruna bir çıkış yolu bulmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Özellikle çözüm sürecini sabote etmek ve Başbakanı hainlikle suçlamak bu vatanı çok sevmenin haklı bir gerekçesi olamaz.  
TÜRKEŞ ÇÖZÜM SÜRECİNİ
İŞARET ETMİŞTİ
Çözüm sürecine karşı en sert tavrı takınan Milliyetçi Hareketin, Başbuğ’u rahmetli Alparslan Türkeş Bey, bir Almanya ziyaretinde kendisiyle yapmış olduğum bir sohbette; akan kan ve terör eylemleri konusunda bana söylediği “Keşke bir imkân olsa da; ülkemizin dağlarında silahla dolaşan, PKK terör örgütünün tuzağına düşmüş şu kandırılmış gençlerimize doğruları anlatıp onları tekrar kazanıp aramıza alma şansımız olabilseydi” sözleri hâlâ hatırımdadır.
Rahmetli Türkeş, “onların tümü öldürülsün, yok edilsin” demedi. Yanlıştan dönmeleri konusunda “keşke bir şans olsa ve tekrar onları aramızda görebilsek” sözleriyle şiddetin durdurulup çözümü işaret etmişti. O günün şartlarında bu mümkün olmadı ve gerçekten çok riskli olan bu süreci başlatacak güçlü bir siyasi irade yoktu.
Rahmetli Türkeş’in, Karabağ konusunda Ermenistan Cumhurbaşkanı Ter Petrosyan ile bile görüştüğü hatırlanmalıdır. Birileriyle görüşmek, çözüm aramak, ihanet olsaydı Sayın Türkeş bunu asla yapmazdı. Ben inanıyorum ki; Türkeş sağ olsaydı bu sürece en çok destek verenlerin başında olurdu…
MHP’nin bazı kırmızı çizgileri bizim de millet olarak kırmızı çizgilerimizdir. Ancak, bu çizgiler korunarak bir ortak nokta da buluşma şansı vardır. Bir arada huzur ve güven içinde yaşamaya devam etmenin yolu mutlaka bulunmalıdır. Aksi halde ülke olarak, içine kapalı ve dünyadaki gelişmelere uzak bir duruma düşeriz.
İç sorunlarına barışçı çözümler üretmiş bir Türkiye güçlü olur ve milletler camiası içinde itibarı artar.
MHP içinde bulunduğu yanlış politik tavrın içinden sıyrılarak bu ülke ve bu millet için duygusallık ve hamaset yerine daha realist bir duruş sergilemelidir.
Bu süreç ne ihanet ne de bir kayıptır. Bir ortak noktada ülke bütünlüğü içinde milli uzlaşma sağlanması herkesim için bir kazanım olacaktır.
ÇÖZÜM İSTEMEYEN PKK’LILAR
14 yılını bir hücrede geçiren Abdullah Öcalan bir terör örgütünün başı iken şimdilerde bu örgütü silahsızlandırma gibi çok zor ve hayatının en farklı görevini üstlenmiştir.
Hepimiz biliyoruz ki; PKK eski PKK değil ve Öcalan önemli bir figür olmakla birlikte tek karar verici değil artık.
Öcalan, PKK’yı Marksizm ve Kürt milliyetçiliğini içeren, silahlı mücadeleyi tek çıkış yolu kabul eden görüşleriyle kurmuştu. Geçen zaman ve değişen şartlara göre fikirleri değişen Öcalan; PKK içindeki ırkçı ve şiddet yanlısı kesimler tarafından “döneklik ve teslimiyetçi” olarak eleştiriliyor.  
Abdullah Öcalan 20 sayfalık barış için yol haritası mektubunu belli taraflara gönderdi. Öcalan bu yol haritasında Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin attığı adım ne olursa olsun; PKK’nın 2013 yılı Mart ayında ateşkes ilan etmesini ve ağustos ayı itibarıyla silahlı unsurların Türkiye sınırları dışına çekilmiş olmasını istiyor. Öcalan ayrıca; PKK’nın kaçırdığı kişilerin de bırakılmasını istekleri arasında sıralıyor.
Bu mektuplar ve o mektuplarda sıralanan istekleri ile Abdullah Öcalan çözüm süreci konusunda samimi olduğunu ima etmeye çalışıyor.
Ancak yaşananlara bakıldığında; çözüm sürecinde kavga, bundan sonra barış isteyenlerle barış karşıtları arasında sürecek.  
Milletçe duamız o dur ki, aklıselim hakim olsun ve akan kanı durduracak toplumsal barış sağlansın. Çünkü terörsüz daha güçlü bir Türkiye hepimiz için bir kazanımdır…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi