Kim bu “Bel’am”lar?
Doğrusu, geçen haftaki üç yazıyla “çalışma yöntemleri”ne ve “mahiyeti”ne değindiğim “bel’am” konusunu noktalamıştım. Ancak “kim bu bel’amlar?” diye o kadar ısrarlı suallere muhatap oldum ki, konuya dair son bir yazı daha yazmak icabetti.
Hemen belirteyim, öyle istendiği gibi isim zikredecek değilim. Elime bir “kategorize kılıcı” alıp ortalık yerde sallıyor ve kime değerse “bel’am” ilan ediyor da değilim. Benden “falan kişi bel’amdır” gibi bir cevap beklemeyin. Bütün yapmak istediğim, “bel’am tehlikesi”ne karşı müslüman kardeşlerimin dikkatini çekmeye çalışmaktan ibaret. Bu yazıdaki “bel’am tasviri” önceki üç yazıyla birlikte dikkate alındığında kim bel’am, kim değil; zaten anlaşılacaktır.
Allahu Teala, A’raf/175-176’da bel’amların “din adına beşeri rejimleri güçlendirmek” için verdikleri fetvalara ve çarpıtmalara karşı uyarıyor. Peki, kimlerdir bu bel’amlar?
Allah’ın hudutlarını aşarak, ilahi hükümlere aykırı olarak kurulan beşeri düzenlerde, sistemin ayakta durabilmesi için “toplumun dini inanç ve yaşantısı”nı biçimlendiren, kontrol eden, yönlendiren, pasifize eden; bütün bunları “din adına” yapan kişiler, “bel’am”lardır.
Allah’ın hükümlerini bildiği halde, dünyalık için dine ihanet eden, Allah’ın hükümlerini “az bir pahaya satan”, ilmini tağutlara hizmet için kullanan, müslümanları beşeri sistemlere destekçi kılmak için için “mantıklı fetvalar” üreten kişiler, “bel’am”lardır.
Kendilerine Allah’ın hükümleri hatırlatıldığında, hakka dair sesleri bastırmaya çalışarak vahyin hayata egemen olmasını önleyen kişiler, “bel’am”lardır.
Hakkı batıl ile karıştıran, bile bile hakkı gizleyen, Kur’an’ı eksik anlatan, Allah’ın hükümlerinden, açık ilahi delillerden bazılarını anlattığı halde bazılarına değinmeyen kişiler, “bel’am”lardır.
İlahi hükümlerden çıkarına neresi geliyorsa hevâsına göre yorumlayıp onu gündeme getirerek başka esasları gizleyen, Kur’an’ın bir kısmını kabul edip bir kısmını hesaba katmayan; böylece, aslında Kur’an’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr eden ve bunu da bütün müslümanlara bir anlayış olarak kabul ettirmeye çalışan kişiler, “bel’am”lardır.
Başkalarına ma’rufu emrettiği halde kendisi yapmayan, Kur’an’ı bildiği halde uymayan, Kur’an’ın mana ve mefhumunu çarpıtmak suretiyle yanlış algılanmasını sağlayarak “Kur’an’ı anlama tarzı”nı bile bile tahrif eden, bunu yaparken kendi anlayışını, düşüncesini “din”e katarak İslam’danmış gibi, Kur’an’ın hükmüymüş gibi gösteren kişiler, “bel’am”lardır.
Kelime-i Tevhid’in ilk yarısı olan “Lâilaheillallah”ı söylediği halde ikinci yarısı olan “Muhammedurrasulullah”ı önemsemeyen, olmasa da olur gibi gösteren, Allah katında tek geçerli ve kabul edilecek din olan İslam’a girip müslüman olabilmek için Hz. Muhammed’e imanı gereksiz ya da önemsiz gören veya gösteren kişiler, “bel’am”lardır.
“Hidayet yolu”nun önünü kapatan, Allah’ın hidayet yolunun sadece İslam’da olduğu, bu yolun hudutlarının ve istikametinin Kur’an ile çizildiği gerçeğini inkâr ya da ihmal ederek, dini ya da ideolojik “başka yollar”la da hidayete ulaşılabileceğini iddia eden ya da o izlenimi uyandıran kişiler, “bel’am”lardır.
Kur’an’ı kabul ettiğini söylediği halde Kur’an’ın hayata nasıl aktarılacağının pratik örneği olan Sünnet-i Seniyye’yi inkâr, iptal ya da ihmal eden, önemsiz ve gereksiz gören kişiler, “bel’am”lardır.
İslam’a beşeri sistemleri katan, ya da İslam’ı beşeri sistemlere yamayan; örneğin müslüman iken, aynı zamanda “Laiklik”, “Demokrasi”, “Kemalizm” veya benzeri bir ideolojinin aynı kalpte taşınabileceğini iddia eden ve bunun için dini hükümlerin anlamlarını değiştirerek fetva üreten, yol açan, yönlendirme yapan kişiler, “bel’am”lardır.
Dünyevi çıkarları için Allah’ın muradından saptırarak “din anlayışı”nı tahrif eden, küfür sistemlerine ve kâfir yöneticilere yaranmak amacıyla Allah’ın hükümlerini çiğneyen, Allah’ın hükümlerine karşı ayaklanarak İslâm’a küfreden “tağuti yönetimler”le din adına uzlaşan ve müslümanları da bu uzlaşmaya malzeme yapan, insanları Allah’ın adını kullanarak aldatan, Tevhid inancını tahrif ve tahrip etmeye çalışan, küfrün hakimiyetine karşı toplumsal duyarlılığı pasifize ederek zapturapt altına alan kişiler, “bel’am”lardır.
Bel’amlar avamdan değil, havastandır. Bazan “grup başkanı”, bazan “cemaat önderi”, bazan “tarikat şeyhi”, bazan “politik lider”, bazan “ilim adamı” ve benzeri sıfatlarla karşımıza çakabilir. Hepsinin ortak özelliği, “din adına dini tahrif”tir. Bunlar sözleriyle, yazılarıyla veya başka çalışmalarıyla “din”i yanlış tanımlar, “din anlayışı”nı ve “dine yaklaşım tarzı”nı “bozar”.
Ancak, “dini bir hükmü açıklamak ya da sorunu çözmek” için çabalarken, kasıtsız olarak hatalı beyanda, yanlış yorumda, isabetsiz içtihadda bulunan alime “Bel’am” denemez.
Bel’amlar ne verirse versin iade edelim. Zira bal kâsesi içinde ne zaman hangi zehri verecekleri bilinmez.
Şimdi yarası olan gocunacaksa, ona yapacak bir şeyimiz de yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.