Çanakkale’de kimler cenge koştu?
Çanakkale zaferinin 100. yılına çok az kaldı… Umulur ki, 100. yıl şanına layık kutlanır.
Çanakkale, (batılılar “Gelibolu” derler, çünkü kara savaşı Gelibolu’da cereyan etmiştir), önemsizleştirilebilir mi?
Bunu deneyenler var elbette! “Efendim Çanakkale cephesinde üst kumandanlar Almandı…”
Bu doğru! Liman Paşa, 5. Ordu Kumandanı olarak en yüksek rütbeli kumandandı. Onun üstünde Erkân-ı Harbiye Reisi ve Başkumandan vekili Enver Paşa vardı!
Savaşın sevk ve idaresinde Liman von Sanders Paşa’dan sonra Esat Paşa vardı. Vehip Paşa’yı da unutmayalım. Ama bizim malûm tarihlerde varsa Mustafa Kemal, yoksa Mustafa Kemal!
Çıkarma gemileri Kabatepe’ye rampa edecekken, rüzgâr onları Arıburnu önüne sürükledi. Burada da Mustafa Kemal vardı. O zaman rütbesi “kaymakam”dı. (Şimdi ordumuzda böyle bir rütbe yok. Bugünkü karşılığı “yarbay”dır.) Mustafa Kemal’in geleceğini etkileyecek olay böylece cereyan etti. Kaymakam Mustafa Kemal inisiyatif kullandı ve elindeki birlikleri Arıburnu’na sevketti…
Elbette Arıburnu, Anafartalar önemli, Mustafa Kemal de. Fakat savaş bunlardan ibaret değil ki!
Savaşın kumandanları yanında, askerleri var! Askerler kimler? Almanlar mı? Değil elbette! Çanakkale’de bütün Türkiye var!
Sadece Türkiye mi? Bütün Osmanlı var! Gönüllü olarak katılan, artık Osmanlı teb’ası olmayanlar da var. Bosna’dan, Kosova’dan, İslâm dünyasının başka yerlerinden gelenler…
Çanakkale cephesini İngilizler neden açtı?
İki sebep gösterilir: Birincisi, Osmanlı Devleti’nin başkentini düşürmek!
İstanbul o sıralar, Müslümanların halifesinin, Türklerin hakanının ve Osmanlıların sultanının başkentidir!
İstanbul’un düşmesi demek, bir taşla üç kuş vurmak demek!
İngilizler, peşlerine esas olarak Fransızları ve tali olarak da İtalyanlar ve Rusları takarak denizden zorlarlar.
İngiltere o sıralar denizlerin hâkimidir. En büyük deniz gücüdür. Ardından Fransızlar gelir. Deniz hücumunda donanmanın üçte birini kaybederler. İşte “18 Mart Zaferi” budur. Denizden kolaycacık İstanbul’a varacaklarını sananlar, bunu başaramayacaklarını anlayınca, karadan taarruz ederler.
Peki ikinci sebep nedir? Karadeniz’e açılıp zor durumda olan Ruslara yardım etmek. Çarı rahatlatmak!
İstanbul düşürülememiştir, çünkü Çanakkale geçilememiştir!
Bunun en önemli sonuçlarından biri, Rus çarlığının yıkılmasıdır. Bolşevik ihtilali, kapitalist batıyı zor durumda bırakmış, Osmanlı Devleti’nin paylaşılmasını zorlaştırmıştır. İşte Türkiye Devleti bu konjonktürde kurulmuştur.
Bu savaşı en güzel anlatan kimdir?
Elbette Mehmed Âkif’dir!
Âsım’daki o meşhur “Çanakkale Şehidlerine”den önce, “Berlin Hatıraları”nda bir bölüm Çanakkale ile ilgilidir.
Önce, aydınların gözüyle konu ele alınır. “Huda rızası için ey mücahidin-i kiram! Sebatı kesmeyiniz, çünki sade sizde ümid.” Ey büyük mücahidler, Allah rızası için sebatı kesmeyin, direnin, ümidimiz sadece sizde!
Bu kısımdan sonra, askerlerin cevabı gelir. Bu cevap tıpkı İstiklâl Marşı’ndaki gibi, “Korkma” hitabıyla başlar:
-Korkma!
Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz
Bu yol ki hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz!
Bu kısımda iki mısra vardır ki, 1928 baskısında o zamanın Türkçülük siyasetinin baskısından ötürü çıkarılmak zorunda kalınmıştır:
“Değil mi cenge koşan, Çerkes’in, Lâz’ın, Türk’ün
Arapla, Kürd ile bâkidir ittihadı bugün.”
Çanakkale savaşının gidişatı, bütün İslâm dünyasında heyecanla takip ediliyordu. Cezayir’de bir müslüman, Çanakkale’nin düştüğünü duyar, bu yanlış haber onun üzüntüden ölümüne yol açar!
Çanakkale’yi etnik bir savaşa indirgemek, tarihe saygısızlıktır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.