Faruk Köse

Faruk Köse

Dijital İstila ve Biyometrik Kölelik

Dijital İstila ve Biyometrik Kölelik

Başlığa bakıp da “bilim-kurgu” filmi anlatacağımı ya da senaryo yazdığımı sanmayın. Hepsi “günümüz dünyasının gerçeği” ve ülkemizde de olup bitiyor.

“Devlet”in önemli projelerinden birinin tamamlanmasına az kaldı. Dört yıl içinde herkese “Biyometrik Kimlik Kartı” verilecek. Böylece her birey, “dijital ortam”ın elemanı haline gelecek. Kişiler, “biyolojik varlık” olmaktan çıkıp, “dijital ortamdaki IP Numarası”ndan ibaret hale gelecek. Artık bir “insan-vatandaş” değil, bir “PIN-PUK Kodu”, bir “IP Numarası” olarak değerlendirileceksin.

“Biyometrik Kimlik Kartı”, aslında “e-Devlet Kapısı”nın anahtarı. Böylece Devlet “sanal”laşacak; sen “sanal”ıyla iştigal ederken, “gerçek”inin iplerini elinde bulunduranlar,  seni sisteme bağlayan “ip”leri dağıtan “küresel güçler” olacak; onlar efendilerin haline gelecek.

 Nasıl ki sorun varsa internete girip arama motorlarına soruyor ve yalan-yanlış, ne varsa onbinlerce “bilgi adı altındaki kirlilik”le yüz yüze gelip feleğini şaşırıyor, istikametini kaybediyor, neyi alıp nasıl kullanacağını bilemez hale geliyorsan; artık derdin olduğunda da “e-devlet kapısı”na başvurup, “chip”lerle, “bit”lerle, “byte”larla, “pin”lerle “puk”larla, “ip”lerle “password”larla falan mücadele edeceksin; karşında seni anlayacak, duygularını paylaşacak, sana “insan muamelesi” yapacak “senin gibi bir insan” bulamayacaksın.
Çünkü artık sen, tam da “chip”in anlamı gereği “yontulmuş, çentilmiş, budanmış, dilimlenmiş” olarak “yeniden biçimlendirilmiş” bir “dijital obje”den ibaretsin. Elektronik ortamın “hardware”lerine kilitlenmiş olarak, “software”in öngörüleri neyse ona göre algılanacak ve ona göre değerlendirileceksin. Artık “yazılım”dan seni anlamasını, derdini ve duygularını algılamasını beklemeyeceksin. Çünkü sadece “biyometrik köle”den ibaretsin.

Proje tamamlandığında, Devletle olan bütün işlemlerini webden yapacaksın. Neyin var neyin yoksa, “elektronik kayıtlar”da yer alacak. “Biyometrik Kimlik Kartı”n aynı zamanda ehliyetin, banka kartın; maç, ulaşım, tiyatro vs. biletin, sağlık kartın, vb. olacak. Her işini bu kartla yapacaksın. Yani hayatın “chip”e bağlı hale gelecek; başka türlü yaşama imkânın kalmayacak.

Sorsan, kırtasiyeciliği kaldıracaklar. Hizmetler daha hızlı verilecek. İşlemler hızlanacak. İyi de, bu kadar hızlı olmasını isteyen kim? Niye koşturup duruyoruz hayat boyu? İnsan, karşısında bir “yüz” görmek ister, değil mi? Elektronik ortam benim neler hissettiğimi nasıl bilecek?

Bırakın “hızlı” değil de “makul süre”de olsun; ama insanlar arası ilişkilerle yürüsün işler.
Bırakın, insanlar “dijital obje” haline getirilmesin. Yazılımı yapan, “elektronik akışın musluğu”nu kapan, “ip”leri dağıtan odaklar bütün bilgilerin, bütün olup bitenin sahibi olmasın. Kendi ellerimizle bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü, mahremiyetimizi “küresel efendiler”in ellerine teslim etmeyelim.

“Chip”li kimlik karatlarıyla, sürekli izlenir ve nerede olduğumuz sürekli bilinir olmasın. Bırakın, zaman zaman kaybolma, gözlerden uzaklaşma, bir başına kalma, inzivaya çekilme, başını dinleme hakkımız ve özgürlüğümüz yerinde kalsın. “Sürekli ulaşılabilir” olmak, sürekli “bir tık ötede” bulunmak gibi bir kontrol altına girmesin insanlar.
Hızlı hizmet vermek... İşi kolaylaştırmak... Devletle her türlü işi bilgisayar başında halledebilmek... Bunlar iyi de, elektronik ortama girince hiçbir gizliliğin, mahremiyetin, sır alanın, hak ve hukukun kalmayacak. “Dijital kayıtlar”ı kim kontrol ediyorsa onun kölesi olacasın! Nitekim Bakan Bey, projenin amacına dair açıklamasında şunu da söylüyor:
“Bu projenin amacı.... AB uygulamalarıyla uluslararası standartlara uyum sağlamaktır.” Yani, her bireyi “uluslararası dijital unsur” haline getirip, “küresel kontrol”ün çarkına raptetmek...

Dedim ya, işler o kadar da hızlı, tümüyle de kolay olmayıversin. Çaba harcayalım, azıcık yorulup ter dökelim, bazı zorluklar çekelim. Biraz “memur kaprisi” tadalım, bazen “bugün git, yarın gel” diye terslenelim. Buna katlanırız; zor da olsa bu halimizle “insan” olduğumuzun farkında oluruz.

Ama yeter ki hissedelim... Özgür kalalım... Hür yaşayalım... Mahremiyetimize girilmesin... Hak ve hukukumuz bizde kalsın... “Dijital istilanın biyometrik köleleri” haline gelmeyelim... Elektronik devrelere her bir bireyin tüm bilgileri ve her şeyi yüklenmesin; böylece “dijital ortamın şefi”ne bağlı ve bağımlı hale gelinmesin... Klavyeden girilecek birkaç tuş hareketiyle devletler, toplumlar ve tek tek bireyler işgal ve istila altına alınamasın... “Biyometrik köle” olarak “bilgiye hükmeden küresel tiranlar”ın egemenliği altına girmeyelim... Buna katlanamayız. “İnsanlık”tan çıkıp “dijital obje” olmaya tahammül edemeyiz.

Azıcık da “insan” kalalım, değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Faruk Köse Arşivi