Fitneciler Yine İşbaşında
Türkiye’de önemli hareketliliklerin yaşandığı bu günlerde Filistin’de de dünya kamuoyuna doğru bir şekilde yansıtılmadığını müşahede ettiğimiz önemli gelişmeler var. Bazı medya organları da “tarafsız” olma gayretkeşliğiyle hadiseleri birtakım uluslar arası haber ajanslarının penceresinden aktarmaya çalışıyorlar. Oysa bu ajanslar gerçekte tarafsız davranmıyor, “tarafsızlık” iddiasını kullanarak yanıltma yapıyorlar. Okuyucu da hadiselerin arka planına muttali olamıyor, gelişmeleri HAMAS – Fetih gerginliğinin yeniden tırmanması sanıyor.
Gelişmeler hakkında biraz kanaat oluşması için önce Güngören’de gerçekleştirilen vahşi katliam üzerinde biraz düşünülmesini tavsiye ediyoruz. Böyle bir vahşeti nereye oturtabiliriz? Bir gerginliğin tırmanması olarak görüp geçebilir miyiz? Benzer bir katliam geçtiğimiz Cuma (25 Temmuz 2008) akşamı Gazze’nin kıyı şeridinde bir mesire alanında bir kamp çalışmasının yapıldığı yere park edilen aracın içine yerleştirilen bombanın patlatılması suretiyle gerçekleştirildi. Bombalama eyleminde HAMAS’ın askerî kanadı durumundaki İzzettin Kassam Birlikleri’ne mensup beş mücahit ve altı yaşında bir kız çocuk hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden mücahitlerden biri de HAMAS’ın ileri gelen siyasi liderlerinden Dr. Halil el-Hayye’nin yeğeniydi. Halil el-Hayye’nin kendi oğlu da daha önce Siyonistlerin bir saldırısında şehit edilmişti. Gazze kıyı şeridindeki bombalamada birçoğu gezintiye çıkmış sivil vatandaşlardan yirmi kişi de yaralandı.
Eylemi Fetih içindeki darbeci kanadı, eğer teşbihi isabetli bulursanız Filistin’deki Ergenekon örgütü’nü temsil eden ve kendini “Dönüş Tugayları (Ketâibu’l-Avde)” olarak adlandıran bir grup üstlendi. üstelik bu örgüt üstlenme açıklamasında bu tür saldırıların, HAMAS’ın Gazze’deki hâkimiyeti sona erinceye kadar devam edeceği tehdidinde bulundu. Aynı kanadı temsil eden milisler aynı günün sabahında da Filistin âlimler Birliği Başkanı ve Filistin Parlamentosu üyesi Dr. Mervan Ebu Râs’ın evini hedef alan bir bombalama eylemi gerçekleştirmişlerdi. Bu eylemde herhangi bir ölüm ya da yaralanma olmamış fakat eylem bayağı endişeye yol açmıştı.
Ebu Râs’ın evini hedef alan eylemden kısa bir süre önce de yine Gazze’nin er-Rummel semtinde el-Cezire kahvehanesini hedef alan bir bombalama eylemi düzenlendi. Burada bombayı yerleştiren kişi eylemde hayatını kaybettiği için kim olduğu tespit edilmişti. Onun kimliği de birbiri ardından gerçekleştirilen bütün bu bombalamaların arkasında kimlerin yer aldığını ve eylemlerin ne gibi amaçlara yönelik olduğunu gözler önüne seriyordu.
Bombalama eylemlerinin zamanlaması ilginçti. İşgalci Siyonist devlet görünüşte Gazze’deki yönetimle bir ateşkes dönemine girmişti. Ateşkes karşılığında bölgeye uygulanan ambargoyu kaldırma sözünü yerine getirmemişti. Fakat bölge ahalisinin silah ve bomba tehditlerinden kurtulmasını da istemiyordu. Kendisi perde gerisine çekilince işbirlikçi hainleri devreye sokarak karışıklık çıkarmak istiyordu. Tıpkı 2007 Haziran’ında yaptığı gibi.
Her üç olay birbiriyle bağlantılıydı ve aynı merkezden yönlendirilmişti. Dolayısıyla biri hakkında elde edilen ipuçları diğerlerini aydınlatmada yardımcı oluyordu. İşte bu ipuçlarından yararlanılarak Dr. Mervan Ebu Râs’ın evini hedef alan bombalamanın failleri de ortaya çıkarıldı. Bu olayla irtibatlarından şüphelenildiği için tutuklanan üç kişi sorgulamada suçlarını itiraf etti ve kimler tarafından gönderildikleri hakkında bilgi verdiler.
Onların verdiği bilgilerden kıyı şeridinde gerçekleştirilen ve altı kişinin ölümüne, yirmi kişinin yaralanmasına yol açan vahşi bombalama eyleminin aydınlatılması için yararlanıldı ve tutuklamalar yapıldı. Bunun üzerine öbür taraftan Abbas yönetimi bağırmaya başladı: “Hey! Orada ne diye bizim adamlarımızı tutukluyorsunuz, siz öyle yaparsanız biz de burada sizin adamlarınızı tutuklarız!”
Oysa Gazze polisi Fetih örgütünün adamı diye kimseyi tutuklamıyordu. Yirmi dört saatlik süre içinde gerçekleştirilen üç tehlikeli bombalama eylemini, bu eylemler vasıtasıyla işlenen cinayetleri aydınlatmak için olaylarla irtibatlı olduklarından şüphelenilen kişileri tutukluyordu. Eylemlerin failleri belki sadece birkaç kişilik bir gruptur. Ama bu bir örgüt işiyse tepesindeki adamından, canileri taşıyan şoförüne kadar geniş bir kadrosu suça ortaktır.
Eylemlerin hangi örgütsel yapılanma tarafından gerçekleştirildiğini polis tespit etmişti ve o örgütün aktif elemanlarını da zaten önceden tanıyordu. Tutuklananlar işte onlardı. Abbas yönetimi “onlar bizim adamlarımız, dokunmayın” derken katillere ve canilere sahip çıkıyor “eylemleri bizim adamlarımız gerçekleştirdi, onlara bir şey yapmayın” demek istiyordu. Sizin adamlarınız yaptıysa cezalarını çekmeli, onların dokunulmazlığı olacak değil.
Konuyla ilgili bilgilendirme yapmaya devam edeceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.