Evlilik ve Dedektiflik Programları
Televizyonlara müdahaleyi en sert eleştirenlerden biriyim.. Mesleğin içinde biri olarak televizyonları serbest piyasanın, görünmez elin idare etmesi gerektiğini savunanlardanım.. Bir programın yayınlanması ya da yayından kalkmasına izleyicinin karar vermesi gerektiğini düşünüyorum.. Bunun yanında kamu yararı gözeten yapımlara ise izlenirliliğine bakılmaksızın, hatta ticari risk almak pahasına televizyonlarda yer verilmesi gerektiğini savunmuşumdur her zaman.. Bu tavrımda herhangi bir değişiklik yok.. Hâlâ aynı düşünüyorum anlayacağınız.. Ama bazı istisnasi durumlar var ki bunu da yok sayamayız, görmezden gelemeyiz..
ÖZEL HAYAT VE İZDİVAÇ
RTÜK, Flash TV’de yayınlanan “Ne çıkarsa Bahtına”, ATV’de yayınlanan “Evlen Benimle” ve FOX’ta yayınlanan “Su Gibi” isimli programlara ceza vermiş.. Konu anladığımız kadarıyla, kişilerin fiziksel özelliklerinin öncelenmesi ve mahrem bazı soruların kamuoyu önünde sorulması.. Oysa burada çok daha vahim bir meseleyle karşı karşıyayız.. Gelin vahamet tablosunu biraz irdeleyelim..
SUNUCUMUZ VE TEYZELER
Bu evlendirme programları, benim yazının başında söz ettiğim görünmez el bakımından değerlendirilecek olursa kesinlikle şans vermem gereken bir iş olmalı.. Nitekim izleyicisi var.. Ama öyle değil.. Zira yapılan iş bir tv şovu olmanın çok çok ötesinde bir kutsal müessesenin tesisi.. Ve bu sırada bizim önümüzde bir mahalle kalabalığı stüdyo seyircisi ve şöhret olmaya çalışan bir makyajlı tv boncuğu.. Bu figürlerin telkin ve yönlendirmeleriyle bir takım kararlar alınıyor.. Nerede? Milyonlarca kişinin gözleri önünde.. Zaman zaman koca koca adamlara şarkı söyletilip dans ettiriliyor.. Çoğu zaman “parası var mı, evi ya da arabası var mı?” türü kimlik sorgulamalarıyla evliliğin temelinin bunlar olduğu imajı veriliyor.. Ve bu sistemli pompalama açıktan sürüp gidiyor..
GERÇEK HAYATLAR VE TV
Değerli okurlar, televizyon bir gerçek hayat arenasıdır.. Buna bir itirazım yok. Ancak bu gerçek hayatın içinde bazı detaylar var ki, geniş kitlelerce paylaşılmasında kamu yararı yoktur.. Çiftlerin birbirlerini canlı yayında bulmaları ve tanımaları da buna en açık örnek. Yoksa örneğin tanınmış çiftlerin evliliğine ilişkin, onların izin verdiği ölçüde yapılan yayınlara bayılırım ben.. Tanınmamış ama belli özellikler arz eden çiftlerin evlilliğini de merak ederim.. Mesela 40 yıldır hiç kavga etmediğini söyleyen karı-koca ile geniş kitleleri tanıştırmak isterim.. Ama canlı yayında çiftlerin birbirini tanıması en hafif tabir ile çok sakıncalı.. Buna RTÜK izin verse bile kanal yönetimlerinin otokontrol mekanizmasını işletip müdahale etmesi şart..
DEDEKTİF NEJLA
Aynı şekilde cinayet çözen programlar da öyle.. Tek kaygısı programını izletmek olan bir sunucu halk adına savcı pozlarına bürünüp küstah çıkışlarla olay aydınlatmaya çalışıyor canlı yayında.. Tek kaygısı programını izletmek derken eleştirdiğimi zannetmeyin.. Doğru olan o zaten. Onun işi, asıl mesleği o.. Program sunucusu.. Ve elbette ki tek kaygısı programının izlenmesi.. Neden? Çünkü istediği kadar çok cinayeti aydınlatsın. İsterse Uğur Mumcu ya da Hrant Dink cinayetini çözsün, programı izlendiği sürece var.. Çünkü en nihayetinde o bir tv programı.
ABARTMAYIN BU BİR SHOW
Değerli dostlar, meslektaşlarım ben böyle söyleyince alınganlık gösteriyorlar ama bir gerçeği burada ifade etmemiz lazım.. Televizyon entelektüel bir medya mecrası değildir. Televizyon ticari bir eğlence kutusudur.. Haberinden magazinine dizisine, filmine kadar bu böyle.. Kimse yaptığı işe özel bir önem atfetmesin işini fetişleştirmesin.. Kimse savcı numaraları ya da ombudsman pozları yapmasın.. Nihayetinde o tip programlardan birinin sunucusu olan Müge Anlı daha düne kadar magazin söyleşileri yapan bir program sunuyordu.. Yarın yine sektörde başka bir iş gelirse onu da hakkıyla yapacağından kuşkum yok.. Demem o ki, televizyon televizyondur.. Abartmayın. Hayatınızı da kameralar önünde kurmayın ve yaşamayın.. Kalın sağlıcakla.