Faruk Köse

Faruk Köse

Gerçek Laikliğin tadı...

Gerçek Laikliğin tadı...

Aman Rabbi, ne günlere kaldık!... Allah kimseyi “yol”dan çıkarmasın! Allah kimseyi “rota”dan saptırmasın! Allah kimseyi “Sırât-ı Müstakîm”den ayırmasın! Allah hiçbir müslümanı “dininden utanır hal”e düşürmesin! Allah hiçbir mü’mini, imanına-İslam’ına karşı en büyük düşmanlığı yaparak saldırmış ideolojileri ve sistemleri savunma “dereke”sine düşürmesin! Allah her müslümana “akıl, izan, idrak, basiret ve samimiyet” versin!

Düne kadar karşı çıktıklarımızı bugün savunuyorsak, bir yanlışlık yapıyoruz demektir. Düne kadar sırtımıza binenlerin bugün sırtını sıvazlıyorsak, bizde bir şeyler bozuldu demektir. Düne kadar bize zulmeden sistemleri bugün başımıza tâc ediyorsak, aslımızı inkâr, dâvâmızı iptal ediyoruz demektir. Dün bâtıl dediklerimizi bugün hoş görüyorsak, hak ölçülerimiz bâtıla doğru evrimleşmiş demektir.
Eğer durum böyleyse, geldiğimiz nokta vahim demektir!
Bunları niçin hatırlattığıma gelince...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Fransa’da öyle bir söz etti ki, neresinden bakarsanız bakın, müsbet bir tarafını görmeniz mümkün değil. Arınç gibi bir söz ustasının dil sürçmesiyle bunları söylediğini düşünmek saflık olur. O yüzden, eğer meselenin esasına dair birkaç hususu hatırlatmazsak, bu köşeyi işgal etmenin hakkını vermemişiz demekdir.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Fransa’da katıldığı “Türkiye’nin değişim sürecinde insan hakları” konulu konferansta, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı değişimi anlatıyor; ülkemizde, Laiklik’in bugüne kadar nasıl uygulandığına dair şu hatırlatmayı yapıyor:
“Laiklikle ilgili bir endişemiz yok, bütün mesele laikliğin uygulanış şeklinde. Şu ana kadar baskıcı bir anlayış hakimdi. Laikliğin 1937’den şu geçtiğimiz yıllara kadar uygulanış biçiminden halkımız büyük rahatsızlık duydu. Baskıcı bizantinist bir devlet anlayışıydı. İnsanların kılık kıyafetlerine, inançlarına, ibadetlerine, hatta izlediği TV programlarına kadar işi götüren laikçi bir anlayıştı.”
Anlıyoruz ki Arınç, Laiklik’in ne mal olduğunu, başımıza ne musibetler getirdiğini biliyor. Yani Laiklik konusunda bilinçli. Ancak, doğru uygulanması halinde Laiklik’e razı olduğunu da gösteriyor. Konu İslam olunca Laiklik nasıl uygulanacak ya da Laiklik uygulanırsa İslam’dan ne kalacak, o kısmı es geçerek…
Peki, bir insan, hatalı ve zalim olduğuna dair hakkında bilgi ve bilinç sahibi olduğu bir sistemi, rejimi, ideolojiyi savunma pozisyonuna geçer, onu “tadından yenmeyen” bir halde ambalajlamaya kalkışırsa, buna ne demeliyiz? Şimdi, Arınç’ın, sözlerinin devamında neler dediğine bakalım:
“Şimdi 2-3 seneden beri, iktidara geldiğimizden sonra kademe kademe uygulanan özgürlük anlayışıyla gerçek laikliğin tadını almaya başladık.”
Yaa, işte böyle! “Laiklik”in gerçek tadını almaya başlamışız!
Arınç devam ediyor:
“Laikliğe yüklediğiniz anlam din ve vicdan özgürlüğü ise bütün inançlara saygılı olmaksa, farklı inanç gruplarının kendisini özgürce ifade edebilmesiyse, hatta ‘ben inançsızım’ demekse, bunların hepsine saygı göstermektir.”
Şimdi bu sözlerin neresine bakalım da ne diyelim? Bülent Arınç, “gerçek Laikliğin tadını almaya başladık” derken, acaba bir müslümanın Laik olmasının, ya da Laiklik’i kendine hayat biçimi, devlet düzeni, sosyal sistem, siyasal ilke, hukuki altyapı olarak seçmesinin mümkün olmadığını hesaba katmış mıdır? Ya da, gerçek Laikliğin tadından hoşnut mu olmuş da bunu söylüyor?
Ne diyelim, Allah lâyığını versin!
Ama ben size, “gerçek Laiklik’in tadı”nın ne/nasıl olduğuna dair birkaç hatırlatmada bulunayım. Bakalım bu tad sizin hoşunuza gidecek mi?
Laikliğin tadı şu nitelikleri taşıyor:
Din ve vicdan özgürlüğüne sahipsin. Ancak eğer “din”in imani-ameli, sosyal-kültürel, siyasi-idari, hukuki-adli, iktisadi-mali ve benzeri bütün alanlarda fert, aile, toplum ve devlet hayatını düzenleyen ilkeleri/hükümleri ihtiva ediyorsa, o zaman o dini budamak, etrafa dokunmayacak şekilde vicdanında ve sadece bireysel aktivitelerinde kullanacak hale getirmek zorundasın. Bütün inançlara saygı duymalısın; kişi müşrik de olsa, putperest de olsa, ateist de olsa, Haktan sapmış dinlere de mensup olsa, onun Tevhid’e aykırı ve hatta düşman olan o inancına saygı duymalı, kendini ifade etmesine hoş bakmalısın. Ama sen, kendi dinini Kur’an ve Sünnet ölçülerine uygun olarak hayatına ve hayata hakim kılmak için çalışamazsın, bu suç olur. Yani İslam’ı Allah’ın hükmüne ve Rasul’ün Sünnetine göre yaşayamazsın.
Evet, işte “gerçek Laiklik’in tadı”na dair birkaç nitelik. Hoşlandınız mı?
Hoşlandıysanız kalbinizi yoklayın, Kur’an’a bakın, Sünnet’i izleyin bakalım, hâlâ müslüman mısınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
22 Yorum
Faruk Köse Arşivi