Ergenekoncuların kutsalı var mı?
Politik amaçlarla şiddeti yöntem seçmek, uluslararası literatürde “terör” diye nitelendiriliyor. Siyasi amacı olmayan şiddet ise, ne kadar vahşi olursa olsun, “terör” kapsamında değil, icra edilmiş vahşet çapına göre ama başka kavramlarla nitelenir; katliam ve soykırım gibi. Her kavramın kendi ağırlığı vardır eblet.
ülkenin gündeminde, her türlü şiddet kullanmayı iktidarı ele geçirmek için meşru gören bir illegal yapı var. Darbe girişimi ve terör suçlarından dolayı ilgili kişiler hakkındaki dâva mahkemede.
“İyi darbe, kötü darbe” gibi naiv gerekçelere sığınarak bu yapıyı direkt ya da dolaylı müdafaa eden belağat üstadları da her köşede mebzul miktarda. Deniz Baykal gibi bir siyasetçi de, bahsettiğimiz Ergenekon'a gönüllü avukat yazılmakta bir beis görmemiş..
Peki, nedir Ergenekon? Kökü nereye dayanmakta? Bir kutsalı var mı bu örgütün?..
Kökü, İttihat ve Terakki’ye mi, yoksa İkinci Dünya Savaşı sonrası şartlarda Nato şemsiyesi altında kurulmuş Gladyo’ya mı dayanır, tartışılıyor. Belki de en doğrusu; İttihat ve Terakki kırıntılarının ve o geleneğin fikrî uzantılarının Soğuk Savaş döneminde CIA tarafından daha sofistike yöntemlerle yeniden örgütlenmesi ve devlet içinde örtülü konuşlandırılmasıyla meydana gelmiştir, denebilir.
Bu yapı içerisinde, toplumdaki farklı güç merkezlerinin her katmanından etkili ve yetkili kişilerin yer aldığı bilinmekte. General rütbesine sahip emekli askerlerden emniyetçisine, işadamından sivil örgüt mensuplarına, gazetecisinden akademisyenine varana kadar gerçek sayıları bilinmeyen geniş bir yelpazeden oluşmuş çete.
Benim bu derin yapıya dair anlamakta zorlandığım husus ise şu: Bunları motive eden güç ya da kutsal ne? Bir din veya bir ideoloji olabilir mi? İnandıkları şeyin, olmazsa olmazları, bağlayıcı etik kuralları var mı?
Merakımın sebebi şundan: Bu yapıya dair ortaya dökülen bilgiler hiçbir etik prensibin bağlayıcı olmadığını gösteriyor da. Hırsızlık yapmak için bile bir araya gelen insanlar arasında bir sadâkat bağı vardır; mesalâ birbirlerinin malını çalmazlar ve biribirlerini korurlar.
Bunlar öyle mi?
Dâva arkadaşını muhalif güçlerle mücadelede ön cepheye süren, kahraman ilan ettikten sonra da dâva uğruna -o her neyse- en feci şekilde öldürebilmeyi tecviz eden bir anlayış var bunlarda. Dikkat, özel şahıslardan değil, çeteden bahsediyoruz, zira olay yargıda.
Cenaze töreninde en ön safta yer tutarak, öfkeyle sıkılmış yumruklarını havaya kaldırıp, “Kanın yerde kalmayacak, kahrolsun Şeriat!” nâralarını timsah gözyaşları eşliğinde atabilecek kadar rol yeteneği gelişmiş bir gürûh var karşımızda.
Bunların dillerine pelesenk ettikleri "ulusalcılık" mı kutsalları acaba?..
İnandıklarını söyledikleri, hedeflerini gerçekleştirmek ve düşman belledikleri kesimleri zora sokmak uğruna toplumu; Alevî-Sünni, laik-antilaik, Kürt-Türk çatışmasına zorlayan bir örgütlenme ulusalcı olabilir mi?..
Vatan-millet sloganları, inanın hiçbir şey ifade etmiyor bu durumda. Vahşetten beslenen bir "vatan ve millet algısı"na sahip değil bizim toplumumuz.
Vatan dediğimiz topraklar insan için vardır zaten, ahlâk ve adâlet zemininde insanları buluşturabiliyorsa, o zaman değerli olur. Değerini üstünde barındırdığı insanların ruh kalitesinden, ahlâk üstünlüğünden alır. Yani belli bir coğrafya parçasına anlam katan, ruh üfleyen, orayı mesken tutmuş insanın kendisidir. Yoksa seküler zihinde, bir toprak parçasının başka bir toprak parçasına ontolojik olarak ne üstünlüğü olabilir ki?..
Ulus dedikleri de bizim anladığımız millet değil.
Eğer öyle olsaydı, kullandıkları yöntemler, bu milletin tarih tecrübesine, insan yaklaşımına, farklı ırkları bir arada barış içinde yaşatma becerisine, ötekinin hakkını tanıma karakterine tamamen aykırı olmazdı.
İddianamede geçen diyaloglara, uzun yıllardır aldıkları tavır ve tutumlara baktığınızda bu milleti temsil etmeyi, hak ve hukukunu, onurunu korumayı bir tarafa bırakın, düşman bellediklerini görürsünüz.
Bu milletin en temel değeri dinini düşman belleyecek kadar rotasını şaşırmış bu yapı, “Hangi ulustan bahsediyor, bizim bilmediğimiz başka bir ulus mu yaşıyor bu coğrafyada?” diye sormadan edemiyorum..
Varlığını tamamen bu milletin ortak değeri olan İslâm karşıtı konuşlandırmış bir çetenin ne tür bir kutsalı olabilir ki? İslâm’ın mabedî camilere alternatif olsun diye, “Atatürk mabedi” kurmayı planlayacak kadar şaşkınlar var içlerinde.
Bunlar olsa olsa, başlangıçtaki kuruluş hedefini yitirmiş, şahsi ikballerini putlaştırmış, kendi eliyle yaptığı puta ulusalcılık ve kemalist kılıflar giydirmiş bir gürûh olabilir.
Kurduğu sivil örgütleri, desteklediği medya organlarını da illegal faaliyetlerinin üzerini örtmek için kullanıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.