Abdülkadir Konukoğlu Ve Varlık Barışı
İMF’ye borcumuzun son taksidi olan 400 milyon doları 14 Mayıs’ta ödüyoruz ve borcumuz bitiyor. Sayın Erdoğan, hükümeti devraldığında bu borç 24 milyar dolardı. Hükümetlerde devamlılık esastır, amenna... Ama geçmiş hükümet AK Parti’ye hep borç, gözyaşı, terör, kan üreten bir yapı teslim etti ve kaçarcasına defolup gittiler. Bir dönem CHP milletvekili olan Yaşar Nuri Öztürk, o günleri anlatırken CHP zihniyetinin de adeta fotoğrafını veriyor.
O günlerde genel başkan olan Deniz Baykal, arkadaşlarına: “Bugün iktidar olmak doğru değil, vaziyet kötü. Bırakalım Recep Tayyip Erdoğan bu yükün altına girsin, nasıl olsa o da bu yükün altında ezilecek ve yıpranacak” der. CHP’nin 90 yıllık şaşı bakışı bir genel başkanın ağzından ancak böyle ifade edilir.
Farzedin Erdoğan başarılı olamadı yıprandı. O zaman siz bu kafa ile yine milletin umudu olarak ortaya çıkamayacaksınız. Çünkü siz de bu memleketin sorunlarını çözme kabiliyeti yok. Siz ermeydanına çıkacak bir başpehlivan değilsiniz. Sürekli minder dışına çıkan ve kaçak güreşen bir korkaksınız. Ve o Erdoğan, o yükü omuzlayarak aldı götürüyor. Ondaki cehdi ve gayreti gören millete % 50’lik bir oy oranı ile onu ayakta tutmaya devam ediyor, CHP de sürekli nal toplamaya devam ediyor.
CHP zihniyetinin ülkeyi iflasın eşiğine getirdiği günlerde Ecevit’in Lüksemburg’tan çok küçük bir krediyi hazine garantili olarak istendiği halde alamayıp uçakta ağlayarak geri döndüğü söylenir. O iflas bayrağını çektiğimiz günlerde Türkiye’den yiğit bir işadamının sesi yükselir. Bu ses Gaziantepli işadamı Sanko Holding’in sahibi Abdülkadir Konukoğlu’dur.
Firmasında zekât müdürlüğü olan bu hayırsever işadamı Türkiye’nin kalburüstü zenginlerine çağrı yaparak tüm dış borçlarımızın bir kalemde ödenebilmesi için servetlerinin % 20’sini nakit olarak devlete bağışlamasını teklif etmektedir. Tek şartı tüm zenginlerin elini taşın altına koymasıdır: “Bir çıkış yolu var. Ama bu yolu devlet söylemeye korkuyor, sanayici, esnaf ve sanatkâr söylemeye çekiniyor. Bari ben söyleyeyim, herkes servetinin yüzde 20’sini verecek, Türkiye borçtan kurtulacak, başka çaresi yok. Kimileri (geçmişte verdik çarçur edildi) diyecekler. Ama ben bu hükümetin çarçur etmeyeceği inancındayım. Türkiye bu borç batağına faiz ödeye ödeye düştü. Ödediğimiz vergiler faize gidiyor. Devletin faiz olarak ödediği parayı da yine bizler alıyoruz. Parasını bankada faizsiz tutan, faiz almayan var mı? Ben alıyorum, sen alıyorsun, herkes alıyor. Haram ama Allah bizi affetsin.” Konukoğlu, önerisine ilişkin bir yasal düzenleme yapılmasının işinin sanayicinin değil TBMM’nin işi olduğunu ifade ederek, “Çıkarsınlar böyle bir vergi herkes gidip servetinin yüzde 20’sini devlete versin, devletimiz borçtan kurtulsun” demektedir. Konukoğlu’nun bu teklifine bi aksiseda da o günlerin Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’den gelir.
Aygün, bu borç batağından kurtulmak için gönüllü bir havuz oluşturularak orada halkın desteği ile toplanacak paranın dış borçlara kaynak sağlamasını teklif eder. O günlerde bu iki sese Türkiye’nin diğer zenginlerinden katılan olmadığı için girişim sonuçsuz kalır. Endonezya AÇE depremi için Başbakan’ın yardım topladığı gün Erdoğan’a açık çek vererek: “Buyrun istediğinizi yazın” diyecek kadar gönlü zengin ve yurtsever işadamı Konukoğlu, istediği desteği bulamamaktan dolayı çok üzülmüştür. Bugün hükümet Varlık Barışı adı altında bir düzenleme yaparak yurtdışında milyarlarca dolarını saklayan işadamlarına bir zeytin dalı uzatıyor.
Dileriz burada kazandığını burada harcamayı, bu toprakların yarasını sarmayı düşünenler bu zeytin dalını şevkle tutarlar. Sonumuz kara toprak ve nasibimiz iki metre kefen, iki metrelik de bir çukur. Mısır Firavunları öbür tarafta harcamak için altınlarını, gümüşlerini elmaslarını, yakutlarını da mezarlarına koyuyorlardı. Bugün bu yolunda yol olmadığı anlaşıldı, yani kefenin cebi yok. Tek yapılacak şey bu topraklarda kazandığını burada harcayarak insanların hayır duasını alabilmek. O insanlardan olabilmeyi umanlar Varlık Barışı’na el uzatsınlar.
Çifte barışı birlikte kutlayalım!