Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Demokrasiye karşı eylemler...

Demokrasiye karşı eylemler...

Mart Ayı’nın ortalarından beridir gündemi ciddi şekilde meşgul eden AKP ile ilgili kapatma davası neticelendi ve Türkiye rahat bir nefes aldı.

Kapatma için en az 7-4 gerektiği, neticenin muhtemelen 9-2 şeklinde gerçekleşebileceği; ama 8-3 ya da 7-4 gibi ihtimallerin de kesinlikle yabana atılmaması şeklindeki değerlendirmeler, artık sona erdi.

Malum, netice 6-4-1 şeklinde, tahminlerde pek de yer almayan bir şekilde gerçekleşti.

Davanın açıldığı günden beri yapılan ve zaman zaman toto tahminleri halini alan yorumlar da şimdi mahiyet değiştirdi.

Mahkeme kararını çok değişik şekillerde okumak mümkün.

Kapatılmamanın genel bir memnuniyet uyandırdığı bilinse de, karar birçok tartışmayı da beraberinde getiriyor.

Kapatılmalı kanaatinde olanlar, kapatılmamış da olsa, sözkonusu partinin mahkeme kararından ders alması ve bundan böyle kapatma davası gerekçesinde yer alan hususlarda rahat durması gerektiğini, üst perdeden vurgulayıp duruyorlar.

Kimileri AKP’nin ‘ölümü görüp, sıtmaya razı olduğu’ kanaatinde.

Bu yorum aslında bu memlekette yaşayan insanların çoğu için de geçerli. Geçerli, çünkü bir şekilde Milletimizin yüzde 47’sinin oyunu almış bir partinin, 11 kişiden oluşan AYM’nin 7 üyesinin dudaklarının arasından çıkacak bir kelime ile kapatılabilecek olması ihtimali, rahatsız edici bir duygu idi.

Dava açıldığı günden beri vurgulanan ‘yargı darbesi’nin aslında bir şekilde yine de gerçekleştiği ve iktidarın, halktan gelen ve gelecek olan demokratik talepleri, laiklik baskısı sebebiyle karşılamakta güçlük çekeceği konusunda ciddi kaygılar da sözkonusu.

Partilerin halkın oyları ile kapatılması gerektiği gibisinden, beylik olsa da doğru sözler bir yana; sözkonusu partinin ‘laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu’ şeklindeki iddianın, temel olarak ‘demokrasiye karşı eylemlerin odağı olmuş’ çevrelerden destek buluyor olması, bu rahatsızlığın başlıca sebeplerinden birisi idi.

Demokrasiye karşı eylemlerin odağı olmuş, sözkonusu çevreler, halkın kahir ekseriyeti tarafından talep edilen bazı özgürlükleri sağlama sadedinde atılan -ve neticelenemeyen- bazı adımlar bahane edilerek açılan kapatma davasının istedikleri gibi sonuçlanmamış olmasından dolayı mutsuz olsalar da; bu adımların bundan sonra artık bir daha atılamayacağını düşünerek, teselli buluyorlardır muhakkak.

İşte tam da bu sebeple, kahir ekseriyetin taleplerinin gerçekleşmemesi için laikliği öne süren çevrelerin yaptıkları işin adı, ‘demokrasiye karşı eylemlerin odağı olmak’ oluyor.

Tabii ki bu zevat, hem demokrasi ile uzaktan yakından alakası olmayan tavırlarını sürdürüyor ve hem de nasılsa Milletimiz anlamaz zannederek, hala demokratlık taslamaya devam ediyorlar.

Böylelikle, halka dayatarak laikliği hakim kılma gayretinin yanında, demokrasi kavramının da içini bir güzel boşaltıp, halkin hakimiyeti kavramını, bir avuç azınlığın hakimiyeti derekesine düşürüyorlar.

Türkiye’deki kadınların yüzde 70’i başörtü kullandığı ve Milletimizin tamamına yakınının da, başörtünün üniversiteler ya da devlet dairelerinde kullanılması hususunda herhangi bir itirazı olmadığı bilindiği halde, başörtüsünü sadece üniversitelerde serbest bırakma girişiminin bile parti kapatma sebebi sayanların demokratlığı, halkımız nezdinde alay konusu şimdi.

En basit yorum, böylelerinin ‘kendilerine demokrat’ olduğu şeklinde.

Bütün bu olup bitenlerden sonra, insanımızın aslında neler olup bittiğini daha iyi anlamaya başladığı bir sürece gireceğimiz umut edilebilir.

Ortalık toz dumandan görülmüyor gibi olsa da, kendisini sistemin sahibi zannedenlerin üst üste yaptıkları kural hataları, sistemin yeniden ele alınması ve artık, kendisini farklı hissedenler de dahil, herkesin uymak zorunda olduğu bir yapının inşasını gerekli kılıyor.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi