Laiklik adına yapılan “maskaralık”lar
Sonunda “Laik Anayasa”yı korumakla görevli “Anayasa Mahkemesi”nin (AYM) Başkanı dayanamayıp; “Laiklik adı altında, olmadık maskaralıklar çıkardık ortaya” dedi. “Laiklik adına” yapılan “maskaralıklar”ı örneklendirmeden önce, “maskaralık”tan neyin kastedildiğine bakalım. AYM Başkanı şöyle diyor:
“....İçi yanlış doldurulan kavramlarla bunlar hep izah edildi. Laiklik adı altında, olmadık maskaralıklar çıkardık ortaya. Din ya da dinsel duygular, inançlar ancak ve ancak kalplerde olabilir, kalplerin dışına taşamaz, kalbin içinde kilitli kalacak.... Böyle bir anlayışla tarif edildi.”
Bu sözlerden, “dinin ya da inancın yanlış tanımlanarak kalplerde kilitli kalması”na yönelik her türlü şeyin “Laiklik adı altında yapılan maskaralık” olduğunu anlıyoruz. Şimdi AYM Başkanı’nın nitelemesine uygun olarak, Laiklik adına yapılan “maskaralık”lardan bir demet sunalım.
“İslam’da reform” çalışmaları yapıldı. Bu kapsamda; “M. Kemal’e iman”ı esas alan yeni bir “Amentü”, M. Kemal adına yeni bir “Mevlid”, “Atatürk ekber”le başlayan yeni bir “ezan” yazıldı. İslam’a karşı din olarak Kemalizm, Kabe’ye karşı kıble olarak Çankaya, Kur’an’a karşı kitap olarak Nutuk benimsetilmeye çalışıldı. “Minare” yerine “fabrika bacası”, “ezan” yerine “motor gürültüsü” istendi. Ezan, Kur’an ve ibadet dili Türkçeleştirildi. Toplumsal hayattan tamamen silinen İslam’da, “rasyonel ve modern bir içerik”le reform yapılmak istendi. “İslam’da reform” konusunu incelemek üzere komisyon kuruldu. Camilere sıra konulması, ibadetlerin müzik eşliğinde yapılması istendi. Camilerde sabah ve akşam olmak üzere iki vaktin haricinde namazın yasaklanması önerildi. Camiler, toplumu Laikleştirme kurumları olarak kullanıldı.
Kur’an Türkçeleştirilerek, içine sadece “ahlâk”, “vatana hizmet”, “çalışma”, “ilim aşkı”, “yardımlaşma”, “temizlik”, “tarım”, “sanayi”, “turizm”, “kanunlara saygı” ile ilgili ayetlerin alınması, bunun dışındaki ayetlerin Kur’an’dan çıkarılması ve yerine, TBMM tarafından çıkarılan önemli kanun maddelerinin konulması; hatta sûre isimlerinin değiştirilerek “Vergi Sûresi”, “Ticaret Sûresi”, “Yasalara Saygı Sûresi” gibi sûreler oluşturulması önerildi. TBMM’de Kur’an’dan “Medeni Ayetler”in çıkarılması görüşüldü. Kur’an, “Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitap” olarak tanımlandı.
Kur’an’ın “Din(e girme, iman etme)de zorlama yoktur” hükmü, “dinde zorlama yoktur” şeklinde Laiklik’e delil sayılarak, İslam’ın, dini yaşamaya zorlayan hükümleri iptal edildi. Laiklik Anayasanın “değiştirilemez”i kılınarak, devlet ve toplum hayatı “Laiklik”e mahkûm edildi. İslam, “devlet işlerine ilişkin hükümleri olmayan inanç sistemi” olarak tanımlandı. Din ve inanç kalplere kilitlendi; kilidi açmak isteyenere sınırsız baskı ve zulümler yapıldı. “Dini özgürleştirmek” adına Devlet düzeni ve hukuk kuralları dine göre belirlenmeyip din hayattan uzaklaştırıldı.
Hilafet kaldırılarak İslam’ın siyasal otoritesine son veridi. Şeriat kaldırılarak İslam’ın hukuk sistemi iptal edildi. Harf devrimiyle toplum “kimlik değiştirme süreci”ne zorlandı. Dini neşriyat yasaklandı, İslami ilimleri öğreten Medreseler kapatıldı. Toplumu dinden uzaklaştıracak “misyoner öğretmenler” atandı.
Devlet, insanların neye inanacağına, nasıl ibadet edeceğine, ne şekilde yaşayacağına karar verir oldu. İslam denetim ve baskı altına alındı. İslam’dan olabildiğince uzaklaştırılmış bir toplum üretilmeye çalışıldı. İslam’ın ibadet, helal-haram hükümleri iptal edilerek bunlar Laik yasalarla belirlendi. Müslümanlar, hırıstiyanlar ve yahudiler gibi yaşamaya zorlandı. İslam’ın tesettür hükmü iptal edildi; Laiklik’e aykırı diye, başörtüsü zulmü hayatın bütün alanlarında şedid biçimde uygulandı. İslam’ın zorunlu gördüğü hususlar sınırlandırıldı veya yasaklandı.
İslam için, “Türk Milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu” denildi. İslam, “Hz. Muhammed’in kurduğu bir din”, “Arapların dini”, “çöl kanunu” olarak tanımlandı. Rasulullah’a “baldırı çıplak çöl Arabı” diye hakaret edildi. “Ümmet” terimi, “Arap milliyeti siyaseti” olarak tanımlandı. Türk Milletinin “Kur’an’ı ezberlemekten beyni sulandığı” söylendi. Din düşmanlığı devlet eliyle, devlet politikası olarak yapıldı. Binlerce İslam alimi idam edildi.
Her türlü İslami bakış ve söylem “çağ dışı”lıkla suçlandı. Her türlü “İslami faaliyet” suç sayılıp en ağır biçimde cezalandırıldı. Dinin “makul ve tabiî” olabilmesi için, “akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lâzım” geldiği söylendi. İslam, “din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır” mantığıyla tanımlandı. “İslam gelişmeye engeldir” denilerek, Hıristiyanlık’ın resmi din olması teklif edildi.
Hatta, M. Kemal’in, dini hükümleri nesih hakkı olduğu bile söylendi. Bu kapsamda, ibadet dışındaki bütün İslami hükümler kaldırıldı, ibadet hükümleri de Laiklik’e göre biçimlendirildi.
İşte AYM Başkanı bütün bunları -ve daha fazlasını- “Laiklik adı altında yapılan maskaralıklar” olarak tanımlıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.